Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Açılım” tıkanırsa?..

“Açılım” tıkanırsa?..

Son derece sıkıntılı bir noktaya geldik.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın “tarihi fırsat” diyerek ilan ettiği ve Sayın Başbakan’ın da bütün siyasi risklerini üstlendiği süreç, Ergenekon’un, PKK’nın ve diğer “faşizan” oluşumların arzularına uygun bir şekle dönüşmeye başladı.
Habur sınır kapısından Türkiye’ye giriş anından bu yana sergilenen “PKK Şov”, bugüne kadar “açılım”a destek veren Türklerden bir bölümünü bu tutumlarını gözden geçirmeye doğru itmekte.
Bunu net olarak görmekteyiz.
-
Erzurum’dan Ağrı’ya kara yoluyla giderken posta kutumuzu açtık ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Eski Bakan Hüseyin Çelik’e birikmiş mektupları işaret ettik.
Bunları rastgele açtığımızda gördük ki çoğu “PKK şov”a tepki niteliğindeydi.
Dahası, yazılanlarda “AK Parti”ye yükleniş havası vardı.
Evet, Sayın Çelik’in de ifade ettiği gibi bunların bir kısmı belli merkezlerden gönderilmiş olabilir.
Ancak...
Daha düne kadar, “Açılım”a destek veren bazı -âşina- okuyucularımızın, DTP tahrikiyle başka bir noktaya geldiklerini de belirtmiş olalım.
-
Evet, DTP tıpkı Meclis’teki “muadilleri” gibi “süreci zora sokmak için” elinden geleni yapıyor.
Peki biz ne yapacağız?..
“Madem sabote ediyorlar...
Bu işten vazgeçilsin” mi diyeceğiz?
Kan akmaya devam mı edecek?..
İlanihaye birbirimizi mi yiyeceğiz;
“Sadece ‘Vatandaş Mehmet’in öldüğü” kirli çatışmalar için daha kaç kurban yetiştireceğiz?..
-
Önceki gün gittiğimiz Ağrı ve Erzurum’dan dönüş yolunda, Başbakan’ın tavırlarından ve sözlerinden bu sürecin devam ettirilmesi yönündeki kararlılığın “kırılmaya” uğrayıp uğramadığını kestirmeye çalıştım.
Öyle hemen “kırılma” denilebilecek bir durum yok ama;
DTP provokasyonlarının iyice can sıktığı ortada.
PKK’nın (ya da DTP’nin) “aslında ne olduğunu” çok iyi bilen Başbakan kıldan ince kılıçtan keskin bir süreçten geçiyor.
Ve tabii onunla birlikte Türkiye de.
“Bu son şanstır. Bu, bu dönemde başarılırsa başarılır. Biz böyle birçok riski göze alarak buna cesaret ettik. Kimse de bu işe bizim gibi cesaret edemez” demekte Sayın Başbakan.
Türkiye, işte bu denli nazik bir noktada bulunuyor.
-
Tabii, bu salt “cesaret” meselesi değil;
ABD’nin “PKK’yı dışlamak durumunda kaldığı” bir konjonktürden geçtiğimizi de unutmamak lazım.
Dolayısıyla, bu cesarete sahip bir başka hükümet bulamamanın yanı sıra, böyle bir atmosferi bir daha yakalayamamak da söz konusu.
Nitekim,
Cumhurbaşkanı da “Bu uygun şartların ilânihaye devam edeceğini sanmayalım” derken bu noktanın altını çizmekte.
-
Bugünkü ABD yönetiminin PKK terörünün sona ermesine yardım konusunda “olumlu” bir noktada bulunduğuna dair ciddi işaretler var.
İşte, ABD Hazine Bakanlığı, örgütün lider kadrosunda yer alan Karayılan, Altun ve Aydar’ı “özel olarak belirlenmiş uyuşturucu kaçakçısı” ilan etti.
Bölgeden “uyuşturucu geçişindeki taşeronluk görevinin” PKK ve Ergenekon uzantılarının elinden alınıp başka bir yere havale edileceğini gösteren bir işaret bu.
PKK’nın bu adımdan sonra “provokasyonlarına” hız vermesi de meselenin arka plânında “etnisite dâvâsının” filan değil de, “rant meselesinin” olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
ABD’nin “taşeron örgüt” değişimine gittiği bir süreçte, PKK’nın gittikçe köşeye sıkışması ve bundan dolayı da provokasyonlarında doz artışına gitmesi tabiidir.
İşte...
Başbakan uçakta, Avrupa’daki (örgüt mensupları)na “eve dönüş” çağrısında bulunurken...
Haberi geldi:
Bir grup Avrupa’da mûkim örgüt mensubu dönecekmiş...
Hem de tam Cumhuriyet Bayramı arifesinde!..
-
PKK ile uzantılarının süreci provoke etmek için ellerinden geleni yapmaya devam edeceklerini net bir şekilde görüyoruz.
İşte biri daha:
Başbakan’ın söyleminden son MGK toplantısında üzerinde çokça durulduğunu hissettiğimiz “DTP’nin Anayasa’ya aykırı talepleri” de gündemi ziyadesiyle meşgul edecek gibi...
Başbakan, Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerine ilişkin taleplerin önlerine konulması halinde “kırılma noktasına” geleceğimizi söylerken oldukça sıkıntılı görünüyordu.
“Tıkanana kadar yola devam edeceğiz” cümlesi de not defterime düştükten sonra altını çizdiklerimden.
-
Lâfı uzatmaya gerek yok..
Yazıyı;
DTP’nin tahriklerine kapılarak, “açılıma hayır” noktasına gelen bazı dost okuyucularıma, “Sürecin tıkanması hangi çevrelerin işine gelir” diye sorarak bitirmiş olayım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi