AK Parti kurt kapanına girdi
Kurt kapanı, kurtların avlanma şeklinden alınma bir savaş stratejisi, dolayısıyla bir politik strateji.
En güçlü ve saldırgan olan kurt ava saldırır. Sonra güya karşısındakinden korkmuş gibi yaparak kaçmaya başlar. Av kaçan kurdun peşine takılır. Bu sefer çevredekiler daireyi kapatıp avı kapana sıkıştırır, kaçacak yer bırakmazlar.
AK Parti Kürt sorununu çözmek üzere başlattığı süreçle, PKK'nın barış çağrıları ile boşalttığı alanı doldurmaya başlamıştı. Sağdan ve soldan, yani MHP ve CHP'den gelen yıpratıcı saldırılara rağmen ilerlemeye devam etti. Kabul etmek gerekir ki bu ilerlemeyi mümkün kılan en önemli faktör, silah bırakmaya istekli PKK'ydı. 34 kişinin gösterişli tesliminden sonra, şimdi PKK kaçmayı bırakmış ve kovalamaya başlamış görünüyor. Hükümetin frene basması, Başbakan'ın "sil baştan yaparız" sözleri bu yüzden. Daire tamamlandı, AK Parti kurt kapanına girdi.
Dünkü Zaman'da Mehmet Yılmaz'ın "KCK, PKK'nın yerine mi geçiyor?" başlıklı önemli analizi, örgüt cephesinde ince hesapların yapıldığını gösteriyor. "Demokratik açılım" projesinin sahibi AK Parti. Açılım sürecinin, her biri tek başına bu süreci baltalayacak ve durduracak güce sahip dört ana aktörü var. MHP ve CHP sağ ve sol kanatları, PKK asıl cepheyi oluşturuyor; TSK ise ricat yolunu tutmuş durumda. Askerler AK Parti'yi bu sürece arkadan itti, PKK geri çekilerek AK Parti'ye ilerleyeceği alan bıraktı. CHP ve MHP ise iki tarafta AK Parti'nin ayağının kayıp düşmesi için zemini kaygan hale getiriyor.
Öcalan, İmralı'da avukatları aracılığıyla verdiği son mesajlarda 180 derecelik bir dönüşle doğrudan AK Parti'yi hedef alıyor. 34 kişinin gelip teslim olmalarının sembolik anlamlarından biri, Öcalan'ın PKK üzerindeki liderliğini pekiştirmeleri. Çünkü talimatı veren o. Öcalan bu sonuçtan AK Parti'ye, sürece ve kendisine yönelik abartılı sonuçlar çıkartıyor. Sürecin ağır yükünü sırtına alıp ilerleyen AK Parti'ye cepheden saldırıyor. Kendisini de CHP ile MHP'nin durduğu muhalefet mevzisine yerleştiriyor.
"Kurt kapanı" metaforu, "demokratik açılım"a siyasî rekabet perspektifi veriyor. Herkesin bir hesabı var. Dört ana aktör, hasım olarak gördüğü AK Parti ile hesabını göreceği bir fırsat yakalamış oluyor. Kürt sorunu üzerinden siyasî hesaplar görülüyor. Türkiye'nin en önemli sorunu olan Kürt sorunu çözülürken siyasî dengeler değişecek. Bütün aktörler bu durumun farkında ve hesapların ucu alabildiğine kışkırtıcı ve açık. Bu sürecin nihayetinde asker tekrar eski saltanat günlerine geri dönebilir. AK Parti hızla çözülebilir; CHP ve MHP siyasî boşluğu doldurabilir, hatta dışardan bir merkez-sağ parti de Meclis'teki yelpazeye dahil olabilir. PKK (artık onun legalleşmeye çalışan devamı KCK) Güneydoğu'nun tek patronu olabilir. Bu sıraladıklarımın her biri birbirini tamamlayan ve birlikte var olacak sonuçlar. Şiddetin yeniden halkı esir aldığı bu dönemin içinde asker devlet içindeki iktidarını pekiştirmiş, PKK Türkiye'yi bölünme noktasına getirmiş, MHP ve CHP de güçlenmiş olacaktır.
AK Parti'yi kapana kıstırarak hesaplarını görmeye kalkanlar daha büyük bir kapanın içine giriyorlar. Asıl halkın oluşturduğu çembere dikkat etmek lâzım. Duygusal kabarmaların baskın olduğu bu başlangıç evresi geçip, ortalığa sağduyu hakim olunca çözümün sürükleyici gücü siyasî hesapları alt-üst etmeye başlayacak. Dört ana aktör içinde en önemlisi hâlâ askerler. "Bu proje devlete ait değil" dedikleri an, süreç sona erer. Peki ne olur? Hiç kimsenin elinde üzerinde hesap yapılacak bir ülke kalmaz. En başta askerlerin.
Öcalan'ın açılımı, kendisini ve örgütünü meşrulaştıracak bir araca indirgeyen taktik hamlesi, PKK'yı Kürt kamuoyunun kurt kapanına sokmaz mı?
Ava giden avlanır. Halkın kuracağı kapandan hangi siyasî hesap kurtulabilir? Başbakan "Bu işin muhatabı millet" derken meğer çözümsüzlüğün aktörlerini peşinen hesaptan düşürmüş.