Cinler dorukta!
Devir değişti. Eskiden güçlü sağ yönetimlere karşı CHP’yi iktidara getirmek için solun birleşmesi yönünde çaba gösterilir, partiler, hizipler, fraksiyonlara çağrılar yapılırdı. Sanki sol CHP’nin kazanında kaynarsa, iktidar olacakmış gibi bir hava oluşturulurdu.
Görüldü ki bu mümkün değil. Solda ümit yok. Çünkü sol bitti. Bu sefer sağ koalisyonlar üzerinden arayışlar başladı. Benzer çağrılar şimdi sağın pili bitmiş partilerine yapılıyor.
DYP ile DP veya AP’nin kaç kere birleştiğini hatırlamıyorum. Son hatırımda kalan Mehmet Ağar’ın zamanında idi. O zamanlar ANAP’ın bir vakitler parlak isimlerinden, Özal prenslerinden Erkan Mumcu da Ağar’la benzer bir birleşmeye imza atmıştı. Onların imzası bir türlü ıslanmadı, çünkü darbe tehdidiyle halka ihanet ettiler! Cumhurbaşkanlığı seçimini çıkmaza soktular. Neyse ki, halk bu liderleri tasfiye ederek gereğini yaptı!
İşte yeni bir birleşme, yeni bir ümit! Ya tutarsa? Elbette Cindoruk’u soğuk harb dolaplarından çıkan esprilerine bakıp halkın evliyalık mertebesi verdiği Nasreddin Hoca ile bir tutmayacağız. Yine de Cindoruk eliyle birilerinin göle değil, okyanusa maya çalmaya çalıştığını, fakat bu mayanın yoğurt mayası değil, katran mayası olduğunu ve asla tutmayacağını söyleyebiliriz.
Demokratik Parti’nin Cindoruk’tan önceki gerçek demokrat başkanı Süleyman Soylu, bu birleşmeyi doğru okuyanlardan. Kongrede Hüsamettin Cindoruk’un ‘Ergenekonculara özgürlük’ talep etmesine sert tepki göstermiş. Soylu, eski Anavatan lideri Mes’ut Yılmaz ile eski şemsiye remizli DTP başkanı Cindoruk’un 28 Şubat sürecinde koalisyon kurmasına atıfla “fotoğrafta bir tek Çevik Bir eksik” demiş.
Süleyman Soylu, “Koskoca Demokrat Parti’yi getire getire Ergenekon limanına yanaştırıp demir attırdılar. Sanki iktidara bir alternatif olarak değil CHP’ye bir ortak olarak ortaya çıktılar” diyerek bu birleşmenin çerçevesini dosdoğru ortaya koymuş.
Neden Türkiye’de demokrasi tarihinin vazgeçilmez kurumu Demokrat Parti sinsi bir darbeci ile birlikte anılıyor? Yalnız onunla anılsa neyse, bir de ona ve darbecilere ittiba ederek iktidara ulaşan Mes’ut Yılmaz’la birlikte olunuyor. Şimdi DP yüksek konseyinin başında Cindoruk, yanında darbeler dönemlerinin vazgeçilmez başbakan adayı Mes’ut Yılmaz, eski CHP’li Celal Doğan varmış. DSP’li Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de kongrede hazır bulunmuş.
Bu birleşmenin arkaplanını bilenler, DP ile ANAP’ın birleşmesini “bir Demirel projesi” olarak nitelendiriyorlar. Geçen sene Demirel, Cindoruk’la buluşmuş. Cindoruk’a “On yıl genç olsam yollara düşerdim ama şimdi bu tam senin işin. Bu işi sen yapmalısın” demiş...
Evet, bütün cinler dorukta!
Bunlar için “cin olmadan adam çarpacaklar” diyemiyeceğiz. Bunların cinlikleri tescilli. Ama cin olarak da adam çarpamayacaklar.
Halk onların cinlerini tepelerine çıkarmasını bilir. Elbette sandığa gömerek!
Bir dil hatası:
Star’da günlük yazıların üslup canbazlarından değerli dostumuz Ahmet Kekeç, Ankara’da Cumhurbaşkanı’nın resm-i kabulüne katılmış. Bu vesileyle Ankara aleyhine bildik lâfları sıralayıp dururken, “İstanbul’un şamatasına alışmış müptediler olarak biz, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz” diyor.
Müptedi, “acemi, yeni başlayan, daha işin başında olan” demek. Biz Kekeç’in İstanbul muhabbetinde “mübtedi” olmadığını biliyoruz! Sakın bu kelime “düşkün, tutulmuş” mânasına gelen “mübtela” yerine sehven kullanılmış olmasın?
Bir bilgi yanlışı:
Taraf’ta Ayşe Hür (1 kasım) “Mustafa Kemal İttihat-Terakki üyesi miydi” başlıklı makalesinde, Mustafa Kemal’in 23 Temmuz 1919’da İttihatçılar tarafından Doğu’daki Ermeni tehlikesine karşı toplanan Erzurum Kongresi’ne İttihatçıların davetlisi olarak katılabildiğini belirtiyor. Kongre sırasında hem kişiliği, hem de üzerinde “Padişah-ı Damad-ı Şehriyari” işaretleri taşıyan askerî giysileri yüzünden çok eleştirildiğini yazıyor. Mustafa Kemal, “Damad-ı Şehriyarî” değildi. Yani saraya damat olamamıştı. “Damad-ı şehriyarî” Enver Paşa’dır. Hem şehriyar hem padişah kelimesinin aynı terkipte geçmesi de doğru değildir. M. Kemal Paşa, “Fahri Yaver-i Hazreti Şehriyarî” yani, yüce padişahın fahri, onursal yaveri idi. Ayrıca Kara Vasıf’ın Mustafa Kemal’le birlikte gelip Erzurum Kongresi’ne katıldığı yönünde bir bilgiye sahip değiliz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.