Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Eksen kaymıyor da!..”

“Eksen kaymıyor da!..”

Türkiye, hızla Doğu’ya kayıyormuş!.. İddia, bir zamanlar hiç tartışmasız “Birinci Güç” olarak ülkeye yön veren “birilerine” ait!..
Maliye’nin, “kaçakçılığa son” başlığı altında gerçekleştirdiği “eksen kaydırma” ameliyesi iyice dağıtmış muhteremleri!..

Evveet... Eski çamlar bardak oldu;
istedikleri Başbakan’ı, Bakan’ı “iki manşetle” hizaya getirdikleri Türkiye yok artık...
Dışarıda değilse de içeride bir şeyler kaydı...
İster “eksen” deyin, ister “güç merkezi” deyin...
Kaydı!..

Bunların, söyleyebildiklerinden söyleyemediklerini çıkartacaksın...
Mesela; “Topyekûn savaş” manşetiyle 28 Şubat terörünü başlatırken...
“İrtica geliyor, dört karılı hayata hazır olun” diye bağırıyorlardı...
Ne yani; “Erbakan Hoca, borularımızı kesiyor!” mu diyeceklerdi?!..

Zamanın Spor’dan Sorumlu Devlet Bakanı Bahattin Şeker’i haybeden “Askere” göndermek için “Gençlerimiz Doğu’da şehit olurken...” diye başlıyorlardı lafa...
Öyle denir tabii; “Maç yayın işini bize vermezse, gör başına neler gelir” mi diyeceklerdi!..

Şimdi de “Türkiye’nin ekseni kayıyor... Washington, Brüksel (ve tabii Tel Aviv) endişeli” diyorlarsa...
Siz onu, “imdat çığlığı” olarak algılayın...
Ya da...
Abilerine mesaj!..

Hatırlayacak olursanız;
Ergenekon’un avukatlığında, “Deniz Baykal”dan hiç de aşağı kalmıyordu bu adamlar!..
O ilk dalgalara dönün... Ergenekon operasyonlarının, “Ülkeye büyük hizmetlerde bulunmuş bir takım laik, Kemalist, rasyonalist aydınları sindirmek için sahnelendiğini” filan zırvalıyorlardı!..
Sonra sonra...
Baktık; “ricat” moduna girdiler...
Hatta, “Ergenekon”dan ayrı ve de gayrı olduklarını ispatlamak istercesine, “Kraldan fazla kralcı” takıldılar, acayip “anti Ergenekon” yazı dizilerine filan yer verdiler!..
Ne oldu, eksen mi kaydı?..
Yoksa, böyle giderse o eksenin “olmadık taraflara” doğru “kayacağından” mı endişe ettiler!..

Bunlar kafanızı karıştırmasın.
“Türkiye Batı’dan kopuyor mu?” yaygarasını “esas” değil de görünen yüzüyle değerlendirmemizi isterseniz...
Hemen ifade edelim ki, eksen kayması filan yok.
Türkiye (aşkı karşılık bulmuyor da olsa), AB üyeliği için var gücüyle asılmakta.
ABD ile “ittifak” belki hiç olmadığı kadar güçlü; Balkanlar ve Kafkaslar’daki bütün stratejik tercihler, Türk-Amerikan uyumunun ne boyutlarda olduğunu gösterir mahiyette.

Ha, şöyle bir durum da var: Bizim Başbakan, kendisinden önce gelenlerin çoğunun yaptığı gibi, “El pençe divan hesap verir” pozisyonda değil.
Ve aslına bakarsanız ABD de, eski ABD değil!..
Osmanlı’nın Viyana’da “Her şeyi yapmaya muktedir devlet” statüsünü kaybetmesine benzer bir durum, Vietnam hezimetiyle birlikte ABD için de söz konusu olmaya başlamıştı.
Afganistan ve Irak bataklıklarına saplanış da, durumu kesinleştiren gelişmeler oldu.
ABD eski ABD değil, bu açık.
Türkiye, elbette ABD ile uyumu ziyadesiyle önemsiyor... Ama, kendisini en azından eskisi kadar “Mahkûm” da hissetmiyor!..

Elimizde, son yedi yılda kıymetleri iyice anlaşılan çok sayıda enstrüman var, gelişmeler bu enstrümanların gittikçe çeşitlenmesini sağlıyor.
Türkiye de, Gül-Erdoğan-Davutoğlu üçlüsünün önderliğinde, bunlardan istifade etmeye çalışıyor...
Mevzu budur.
İşte son misal: Bundan 12 sene önce Erbakan Hoca öncülüğünde, halkı Müslüman 8 ülke Devlet ve Hükümet Başkanlarının, İstanbul’da bir araya gelerek imzaladıkları anlaşmayla kurulan D-8’lerin Malezya’daki toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun son hamlesine bakın;
D-8 üyeliğinin Türkiye’ye büyük imkanlar sunduğunu ve bu imkanlardan mutlaka faydalanmak gerektiğini ısrarla dile getiriyor.
Böyle yapmasa da (birilerinin biçimsiz neşriyatından dolayı) komplekse kapılarak; “Erbakan’ın projesinden uzak duralım” tavrına girse... Çok büyük bir imkândan mahrum kalmamıza sebep olacak...
DAVUTOĞLU’NDAN YENİ BİR VİZYONLA D-8 ATAĞI!..
Dün konuştuğum Davutoğlu, “Türkiye’nin D-8’i yeni bir vizyonla güçlendirmek istediğinin” altını çizdi.
“Yeni bir vizyonla?..”
Ne demek bu?..
Şu demek: Dünya iki kutuplu dünya değil ve tabii 12 yıl öncesinin dünyası da değil!..

Bugünün dünyasında D-8’in farklı anlamları var.
Mesela?..
Davutoğlu’na kulak verelim: “Küresel ekonomik krizden, aralarında yer aldığımız D-8 ülkeleri de büyük ölçüde etkilendi. Bu ülkelerle, krizin etkilerine karşı ortak bir pozisyon almak için elbette görüşmeler yapacağız. Krize karşı hangi ortak tedbirlerin alınacağını kararlaştırmak üzere acilen bir çalışma ekibi kuracağız. Aramızdaki ticaret hacminin artması için yapılabilecekleri masaya yatıracağız... ‘Bu dev pazardan, işadamlarımızın daha fazla istifade etmesini sağlamak için neler yapılabilir’ meselesini ele alacağız. Türkiye bütün bunları görmezden gelebilir mi? Bu imkanlardan faydalanmama gibi bir yola girebilir mi?..”

Dile kolay; 1 milyara doğru giden bir nüfus, 1 trilyon doları bulan hasıla, 7.5 milyon kilometrekarelik yüzölçümünden bahsediyoruz....
Dünyanın en önemli enerji üretim bölgesi, Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan hayati bir ticaret ve ulaşım koridoru...
Böyle bir imkânı, “Erbakan Hoca” hazırladı diye, bundan “İsrail rahatsız oluyor” diye elimizin tersiyle itecek miyiz?..

Biz, “D-8’le ilişkilerini geliştiren bir Türkiye’nin ABD-İsrail eksenine karşı daha güçlü, daha dirençli olacağını” düşünüyoruz...
Aslına bakarsanız; öbür taraf da yani “Malûm medya grubu” da bunu bilmekte. Ve bildiği için de “Türkiye eksen değiştiriyor” diye bağırmakta.

Türkiye’nin ABD-İsrail eksenine karşı daha güçlü, daha dirençli olması bizi ne kadar memnun ediyorsa...
Birilerine o kadar rahatsızlık veriyor!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi