Emin Çölaşan, Hürriyet’ten gerçekten kovuldu mu?
Zaman zaman söylerim; hiçbir zaman “görünen”le yetinmeyin, “gizlenen”lere kafa yorun!.. Çünkü, “hiçbir şey göründüğü gibi değil”dir!.. Siz, “ipte oynayan cambaz”a veya “bul karayı, al parayı” diyen “üçkâğıtçı”ya dikkat kesilmişken, “cambaz”ın veya “üçkâğıtçı”nın adamları ceplerinizi boşaltır da, haberiniz olmaz... Tıpkı, “2001 krizi”nde olduğu gibi!.. Malûm, “TÜSİAD kurmayları”nın; “10 yıl sonrasını görebiliyoruz” demeçlerinin gazete manşetlerine çıkmasından sadece birkaç ay sonra “2001 krizi” patladı ve ekonomi tam anlamıyla “felç” oldu... O kadar “felç” oldu ki, “deprem yaralarını sarmak” için toplanan “yardım paraları” bile “memurların maaşını ödemede” kullanıldı... Bu dönemde “batan bankalar”ın, milletin sırtına “en az 42 milyar dolarlık bir yük” yüklediğini de, elbette unutmuş değiliz...
Peki, “2001 krizi” niye patlamıştı?..
Krizin sebebi; “hepimizin zannettiği gibi” Cumhurbaşkanı A.N.Sezer’in, Başbakan Bülent Ecevit’in önüne “Anayasa kitapçığı” fırlatması, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan’ın da, Sezer’e “nankör” demesi miydi; yoksa “başka bir sebebi” mi vardı?..
Açık söyleyeyim;
Hemen hepimiz, krizin “Anayasa kitapçığı” yüzünden çıktığını zannediyorduk!..
Çünkü, “öyle gösteriliyor”du!..
Çünkü, “öyle bilmemiz” isteniyordu!..
Oysa, yıllar sonra öğrendik ki;
Sadece özel bankalar “hortumlanmak”la kalmamış, “kamu bankaları”nın kasaları da “tamtakır” olmuş!..
Sizin anlayacağınız;
Krizin sebebi “kitapçık fırlatma” değil, “paraların suyunu çekmesi”ymiş!..
Ama, dedim ya;
Bizler, bunu yıllar sonra öğrendik!..
Ve yine öğrendik ki;
“Hiçbir şey göründüğü gibi değil”miş!..
AYDIN DOĞAN, DP’Yİ NİYE DESTEKLİYOR?
İşte bugün, “hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını” gösteren olaylar yaşıyoruz...
Şimdi size “ANAP-DP birleşmesi, Aydın Doğan, Emin Çölaşan” desem, biliyorum ki; “ne alâka” diyeceksiniz!..
Gerçekten de, “kel alâka!”
Öyle ya; “üç benzemez” konunun birbirleriyle ne alâkası olabilir ki?..
Ama, ne dedik;
“Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!”
Demek oluyor ki;
“Benzemezler” arasında da bir ilişki vardır!..
Buyurun, “Yap-Boz”un parçalarına birlikte bakalım.
Hepinizin bildiği gibi;
“ANAP-DP birleşmesi”ne en geniş yer veren gazeteler, “Aydın Doğan gazeteleri” oldu.
Özellikle Milliyet, “birleşme süreci”ni adım adım takip etti... Olayı o kadar “içeriden” takip etti ki; “kulis”te konuşulanları bile yazdılar!..
Peki, “ANAP’ın tarih olması”nı, “merkez sağın birleşmesi”ni Milliyet niye bu kadar önemsedi?.. Bu “birleşme”yi niye bu kadar arzu ediyorlar?..
Cevabı, Aydın Menderes veriyor:
“Bu, 28 Şubat’taki Demirel-Cindoruk ve Mesut Yılmaz ittifakının devamıdır... Bu birleşmenin iki amacı vardır: Birincisi, mümkün olduğu kadar muhalefette olduğu sürece Silivri’dekilere, Ergenekon davası sanıklarına sahip çıkmak, onları savunmak; iktidar olurlarsa Silivri’yi boşaltmak, Ergenekon davasını örtbas etmek.
İkinci amaç ise Aydın Doğan’a yardım etmek, onu kurtarmaktır. Bu Demirel, Cindoruk, Mesut Yılmaz ittifakının görünmeyen dördüncü ayağı da Aydın Doğan’dır.
Yılmaz ve Cindoruk bir araya gelirse, o partinin Genel Başkanı Sabih Kanadoğlu olur. Unutulmasın, bir Isparta gezisinde Demirel, Mesut Yılmaz’ın elini havaya kaldırmıştı, o günden bugüne kadar bunu sürdürmüşler. Bir araya gelişleri Ergenekon ve Aydın Doğan’a ellerinden geldiğince yardımcı olmak. Başka bir ortak noktaları da söz konusu değildir, yoktur.”
KAZ GELECEK YERDEN!..
Aydın Menderes’in “tesbit ve tahlil”leri de gösteriyor ki; bu “birleşme”nin Aydın Doğan’la ilgisi, pek o kadar da “kel alâka” değil!..
Bu “birleşme” olmalı, birleşen partiler “iktidar”a gelmeli ki; Aydın Doğan, “pijamayla başbakan karşıladığı” şatafatlı günlerine yeniden dönebilsin!..
Gerçi, bu birleşme; merhum Nasreddin Hoca’nın tarla kenarına “çalı” dikmesi, büyüyecek çalılara koyun yünlerinin takılması, takılan yünlerden çorap örüp pazarda satması, çorap paralarıyla borcunu ödeyeceğini açıklaması gibi “ham bir hayâl” ama, ne demişler; “umut fakirirn ekmeği, ye memet ye!”
ANAP-DP birleşti ya; şimdi sırada “dümeni sola kırmak” var!.. “Sol yap, sol yap!.. Sola kır!..” diyecekler Cindoruk’a!.. Tabiî, bu “sol yap”ların ardından; “Hoop!.. Ezdin oni” derlerse hiç şaşmam!..
Her neyse... Biz gelelim, bu “birleşme”den Aydın Doğan beyin ne beklediğine...
Biraz önce dedik ya;
Bu birleşmenin sonunda, umut bu ya; farzedelim ki DP iktidar oldu... Bu durumda DP’nin açılımını “Demokrat Parti” olarak değil, “Doğan Partisi” olarak okumak gerekecek. Doğan Partisi de, elbette “Doğan’ın çıkarları”nı savunacak!.. İlk önce “vergi borçları” silinecek, sonra da “kâğıt üçkâğıdı” meselesinin üstü örtülecek!..
Söyleyin hele;
Aralarında “pijamayla karşılanmayı” bile içine sindiren bir Mesut Yılmaz’ın bulunduğu böyle bir hareketi, Aydın Doğan desteklemez de, kim destekler?..
Öyle ya;
“Kaz” gelecek yerden nasıl “tavuk” esirgenmezse, “şatafatlı günler”in geleceği yerden de “destek” esirgenmez!..
UZLAŞMA GÖRÜŞMESİ 24 KASIM’DA!
“ANAP-DP birleşmesi” ile Aydın Doğan arasındaki “ilişki”yi bu şekilde ortaya koyduktan sonra, gelelim “Aydın Doğan-Emin Çölaşan ilişkisi”ne!..
Biliyorum, “Bu da nereden çıktı?” diyeceksiniz... Haklısınız... Aydın Doğan ile Emin Çölaşan arasında, hele de şu aşamada bir ilişki olması mümkün değildir!..
Çünkü, Emin Çölaşan, uzun yıllar yazı yazdığı Hürriyet’ten, resmen ve alenen “kovulmuş” ve bu kovulmayı da, “Kovulduk Ey Halkım” diye kitaplaştırmıştır!..
Peki bu, “gerçek bir kovulma” mıdır, “göstermelik” bir kovulma mı?..
Şahsen ben, kuşkudayım!..
Kuşkudayım, çünkü; “Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığına” yürekten inananlardanım!..
Gel de, kuşkulanma!..
Önceki günkü gazetelerde, “Aydın Doğan ile Maliye’nin uzlaşması Bayram öncesinde” başlıklı şöyle bir haber vardı:
“Maliye ile Aydın Doğan arasındaki uzlaşma görüşmeleri, 2005-2007 hesap dönemlerini kapsayacak. Bu şirketlerle ilgili 15 ayrı Vergi İnceleme Raporu masaya yatırılacak.
Cezanın büyüklüğü ve Doğan’ın büyük cirolu mükellef grubunda yer alması nedeniyle uzlaşma görüşmelerine Gelir İdaresi Başkanı Mehmet Kilci başkanlığında üç kişilik komisyon katılacak.”
İlk bakışta, sıradan bir haber gibi görünüyor!.. Öyle ya; Maliye ve Aydın Doğan 24 Kasım’da masaya oturacak ve “uzlaşma”ya çalışacak!.. Aydın Doğan, “3.8 milyarlık ceza”yı ne kadar aşağı indirebilirse, o kadar kârda olacak!..
Gelir İdaresi Başkanı Mehmet Kilci de, herhalde “kamunun menfaatleri”ni korumaya çalışacaktır!..
KİLCİ’Yİ YIPRATMA AMAÇLI HABER!
Ama, o da ne?!?..
“Uzlaşma” haberinin gazetelerde yer aldığı gün; “Aydın Doğan tarafından kovulan Emin Çölaşan”, hem de “Aydın Doğan’la bir ilgisi olmadığı sanılan” yeni gazetesi Sözcü’de öyle bir habere imza attı ki; Aydın Doğan herhalde sevinçten göbek atmış ve demiştir ki;
“Bravo sana Emin!.. Sana verdiğim dolarlar helâl olsun!.. Zor günümde bana öyle bir destek çıktın ki; bütün haklarımı helâl ediyorum!”
Aydın Doğan, böyle bir dua etmiş midir bilmiyorum ama “Emin Çölaşan’ın eski patronuna kıyakçılığı”nı takdir etmemek mümkün değil!..
Çünkü efendim;
Emin’in “9 sütuna 2 satır manşet” yapılan yazısı, ne ilginçtir ki, Gelir İdaresi Başkanı Mehmet Kilci ile ilgiliydi, iyi mi?..
Evet, “Aydın Doğan’la pazarlık masasına oturacak Mehmet Kilci” ile!..
Emin yazısında özetle diyordu ki;
“İhaleye fesat karıştırmakta yargılanan Özelleştirme İdaresi eski Başkanı Mehmet Kilci, 5 ay önce müsteşar yapıldı... Şu anda Enerji Bakanlığı Müsteşarlığı koltuğunda oturan Kilci’nin imzasından milyarlarca dolarlık ihaleler geçiyor!..”
AYDIN BEY, EMİN’E MADALYA TAKMALI!
Sorarım size; Emin’in yazısındaki “zamanlama” size de ilginç gelmedi mi?..
Şu hâle bakın;
Aydın Doğan’la 24 Kasım’da pazırlık masasına oturacak bir adam, “pazarlığın arefesinde” hedefe oturtuluyor ve “yıpratılmaya” çalışılıyor!..
Burada amaç ne olabilir?..
Herhalde, “psikolojik baskı” uygulamak!..
Bu baskı uygulanıyor ki; Mehmet Kilci “pazarlık masası”na oturduğunda “eli zayıf” olsun ve Aydın Doğan’a pek fazla yüklenemesin!..
Ne yalan söyleyeyim;
Emin’in “zamanlama”sı bir harika!..
Aydın Doğan’ın yerinde ben olsam, Emin’e “ödül” vermekle kalmaz, boynuna bir de “madalya” takardım!..
Çünkü bu, az-buz bir destek değil!..
Tabiî, eğer;
Arada, bir “danışıklı dövüş” yoksa!..
Emin Çölaşan, bu yazıyı “kendi arzusu” ile yazmış da olabilir, “Aydın Bey’in ricası” üzerine yazmış da olabilir!..
Sebep her ne olursa olsun, sonuç değişmiyor!.. Emin Çölaşan, eski patronuna “büyük bir kıyakçılık” yapmıştır!.. Hem de, “kendisini kovan” patronuna!..
İşte bu yüzden kuşkudayım ya;
Emin Çölaşan, Hürriyet’ten gerçekten kovulmuş mudur yoksa, “mevzi” mi değiştirmiştir?..
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum:
Siz siz olun, “gösterilen”lerin cazibesine kapılıp da “perde arkası”nı düşünmezlik etmeyin!
Zira;
“Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!”
İşin içinde, başka işler olabilir!..
Hırsızlık kapışması!
Hani, Ragıp Paşa’nın, “Şecaat arzederken merd-i kıpti, sirkatin söylermiş” şeklinde bir sözü vardır ya; Uğur Dündar ile Mehmet Ali Birand arasındaki “atışma”yı duyunca, bu söz geliverdi aklıma!..
Efendim, iddialara göre; M. Ali Birand, Star TV’de yayınlanan bir haberi “kaynak” ve “logo” göstermeden yayınlayınca, Uğur Dündar’ın şimşeklerini üzerine çekmiş!..
Her ikisi de birer “Aydın Doğan personeli” olmasına rağmen, birbirlerine demediklerini komamışlar... Birbirlerine “hırsız” mı dememişler, “dolandırıcı” mı dememişler, ağızlarına ne geldiyse söylemişler!..
Bu atışma, “dikkatleri üzerine çekme” kavgası yani “reytingleri artırma” amaçlı bir “danışıklı dövüş” müdür, yoksa “kirli çamaşırları ortaya dökme” kavgası mıdır, elbette bilmiyorum!..
Bildiğim şu ki; bu “kavga”lar dolayısıyla, “kimin ne kadar açığı olduğunu” öğrenmiş oluyoruz!..
Bu kavga devam ederse var ya; ortaya ne “kirli çamaşırlar” dökülür, Allah bilir!.. Biz de bu “şecaat”lerden “sirkat”leri öğrenmiş oluruz!..