Türkiye, cuntacılarla, ilk defa hesaplaşma içine girdi. 27 Mayıs 1960 darbesinden beri cuntacılar cezasız kalıyor. Onun için pervasızlar. Demokrasiye darbe, millete komplo planlarına imzalar atıyor, resmî belgeleri paraflıyorlar. Bu, "bizden kimse hesap soramaz" cüretkârlığıdır.
Cuntacıların, yeterince ön plana çıkarmadığımız bir özellikleri daha var; bunlar vicdansız... Taraf Gazetesi'nin 12 Haziran 2009'da manşetten duyurduğu, "AK Parti'yi ve Gülen'i bitirme planı"nda yer alan bir bölümü, yeniden hatırlayalım:

"Askerî suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, Fethullah Gülen grubu, 'Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü' (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askerî yargı kapsamında yürütülecektir.

İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak, buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra, Fethullah Gülen'ciler ile irtibat kurulması istenen oluşumlara (Yahudilik, CIA, MOSSAD, Moon Tarikatı, Humeyni vb.) ait objelerin, aynı ortamda bulunması sağlanacaktır."

Silahlı Kuvvetler içinde, vatanımızın müdafaasını emanet ettiğimiz, gözbebeğimiz dediğimiz ordunun içinde, böylesine vicdansızlık olabilir mi? Üniversitelerde okumak için bilmedikleri şehirlere gelmiş, ev tutmuş gençlere, böylesine vicdansız tuzaklar kurulabilir mi? Bu kadar vicdansızlık olur mu?

Evet olur. Çünkü cuntacılar her zaman vicdansızdır. Bunlar, 27 Mayıs darbesinden sonra başbakan ve bakanları asarken de, o kanlı darbeyi bayram ilan ederken de vicdansızdılar...

Darbelerin zemini oluşsun diye, üniversitelerde gençlerin birbirlerine kırdırılmalarını hazırlarken de, her gün 10-15 gencin katlini seyrederken de vicdansızdılar. Darbe sonrası o gençlere akıl almaz işkenceleri yaparken de vicdansızdılar...

Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta, İstanbul'da Gazi Mahallesi'nde Alevî-Sünnî kavgası tezgâhlarken de vicdansızdılar...

Sivas'ta bir otel kundaklanarak 37 insanımız yakılırken de, Başbağlar'da intikam süsü verilerek 33 insanımız katledilirken de vicdansızdılar...

Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı katledilirken de vicdansızdılar. Bingöl'de 33 er şehit edilirken de, Dağlıca'da koskoca tabur basılıp 13 er şehit edilirken de, koskoca Jandarma Genel Komutanı suikasta uğrarken de, devletin cumhurbaşkanı zehirlenirken de vicdansızdılar...

Güneydoğu'da on yedi bin faili meçhul cinayet işlenirken, Diyarbakır Cezaevi'nde binlerce insan işkenceden geçirilirken, bir Türk-Kürt çatışması tezgâhlanırken de vicdansızdılar...

Şimdi, bazıları hukukçu kimliği ile bazıları gazeteci, yazar kimliği ile kimisi de siyasetçi kimliği ile cuntacıları kollamaya, onların yaptıklarını, cumhuriyeti koruma adına meşrûlaştırmaya çalışıyor. Hele bir anayasa profesörü var ki aynen şöyle diyor: "Eğer Fethullah Gülen'i bitirme planıysa, bir ordu yapar tabii ki. Gülen, Türk hukukuna göre kabul edilmeyen, hukuk dışı bir örgütlenmedir. Ordunun, Gülen'i bitirme planı, anayasal görevi itibarıyla vardır." (Süheyl Batum, Milliyet, 28 Ekim 2009) Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun, beraat kararı verdiği bir insan için söylenen laflar bunlar.

Evet, kimse kalkıp bu cuntacıları savunmasın. Çünkü vicdansızları savunanlar da vicdansızdır...

Artık zamanıdır, cuntacı zihniyet, bu topraklardan çekip gitmelidir. Bu zihniyet, fikir ve ifade hürriyetinden, din ve vicdan özgürlüğünden hoşlanmıyor. Bu zihniyet, demokrasiyi, millet iradesini hazmedemiyor. Bu zihniyet, sadece kinden ve nefretten besleniyor. Bu cuntacı zihniyet, sevgiden ve şefkatten mahrum bulunuyor. İnsanı sevemedikleri için de, insan hayatına zerre kadar önem vermiyorlar. Tamirden değil, tahripten yanalar.

Bunlar, ham ve huysuz ruhlar... Bunlar, varlığımızın, mana dünyamızın, toplum bünyemizin, millî iradenin en büyük düşmanıdır. Milletimiz için AIDS virüsünden daha tehlikelidirler. Cuntacılar vicdansızdır...