Vay gençliğin haline, vay
10 Kasım 2009 Salı günü saat 09.15’te bir okulun yanından geçiyordum. Okul öğrencilerinden biri, Mustafa Kemal’in, “Gençliğe Hitabe’sini” okuyordu. Hem de bağıra bağıra... Elimde ise bir gazete vardı. Tüylerimi ürperten haber çok korkunçtu. Diyordu ki haberde: Uyuşturucu, alkol ve sigara gibi kötü alışkanlıkların pençesindeki gençliğin geldiği nokta korkutuyor. Uyuşturucu partilerinde can veren genç kızlar, alkollü partiler düzenleyen öğrenciler toplumun geleceği ile ilgili olumlu sinyal vermiyor. Endişeleri artıran haber, geçenlerde Kırıkkale’den geldi: “Bir lise öğrencisinin hastane tuvaletinde doğum yaparak kaçtığı ortaya çıktı. Hemşirelerin bulduğu bebek, müdahalelere rağmen kurtarılamadı...”
H.D. isimli kız öğrenci 15 yaşında. Ölen bebeğin babası olduğu iddia edilen M.K. isimli genç ise 17 yaşlarında. Bir tarafta “Gençliğe Hitabe”, bir tarafta 15 yaşında tuvalette doğum yapan kız öğrenci. Donup kaldım. O anda, o atmosferde yanımda Kemal Gürüz’lerin, Erdoğan Teziç’lerin, parti başkanlarının ve hatta Ahmet Necdet Sezer’lerin olmasını istedim. Çağdaş ve Atatürkçü geçinen, yarına hiçbir hedefi ve hazırlığı olmayan aydınları, bir asırdır tek sermayeleri olan “irtica” havarilerini görmek istedim.
10 Kasım tarihli ürpertici olayın tesirinden kurtulamamıştım ki, 11 Kasım tarihli gazetelerdeki “Lisede aşk cinayeti” başlıklı haber, neredeyse kanımı donduracaktı. 18 yaşındaki Hakan Ceylan, kendisini terk eden kız arkadaşı Müjgan Öz’ü bıçakla, kasap gibi doğramıştı. Hemen aklıma Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli geldi. Kürsülere çıkarak sadece bağıran ve ortaya, geleceğe yönelik hiçbir projeleri duyulmayan, görülmeyen bu insanların sorumluluklarını ve şimdiki hallerini düşündüm.
Genç, Farsça bir kelimedir. “Hazine” manasındadır. İşlenmeye müsait kıymetli bir cevher demektir. Cumhuriyet kelimesi ile yatıp kalkanlar, Cumhuriyet gençliğini görmüyorlar mı acaba? Elinde kalem bulunması gereken gencin, eline kasap bıçağını hangi caminin imamı verdi dersiniz?
Üstelik bu gençler okullarda okuyanlar. Bir de dışarıda, okulla irtibatları kesilmiş, işleri yok, olsa bile maddi yönden geçinemeyen milyonlarca genç var. Çağdaş, ilerici, Atatürkçü ve Cumhuriyetçi geçinen zihniyet, 20 milyonun üzerinde olan gençliğe yönelik projelerini niçin ortaya koyamıyor? Yok ki bir şeyleri. Sadece var olan; “vatan millet Sakarya” cinsinden içi boş kelime ve sözler.
Bir asırdır dine ve dini değerlere saldıran, İslamiyeti öcü gören ve gösteren, ülke kalkınması için ellerinde en küçük bir proje dahi bulunmayan, laiklik ve Atatürk kelimelerine sarılarak ömür tüketen binlerce insan, o halleri ile toprağa girdi. Geride kalanlar da bir gün aynı yere girecek. Ne var ki gerçek âlem olan ahrette ve büyük mahkemede, milyonlarca genç insan hep bir ağızdan yüce Allah’a yalvaracaklar:
“O gün inkârcılar, dünyadayken göklere çıkardıkları ve körü körüne peşinden gittikleri liderlerine büyük bir kin duyacak ve ey Rabbimiz diyecekler. Bizi doğru yoldan saptıran insanları ve cinleri bize göster ki, onları ayaklarımızın altına alıp çiğneyelim; böylece en aşağılık kimselerden olsunlar.” (Fussilet Sûresi/29)
İşte acı son budur. Kim ister böyle acı bir sonu yaşamayı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.