Domuz gribi turnusolü
Betül Bilgili, dünya tatlısı, 13 yaşında bir kız çocuk; gribe yakalanır ve 1-11-2009, saat 14:00’te bulantı, kusma ve karın ağrısı ile acilen Başakşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırılır. Hayli düşmüş olan tansiyonu; litrelerce serum verildiği halde yükseltilemeyince ve aşırı hızlanan nabzı yavaşlatılamayınca; İnfluenza A(H1 N1) tanısı ile, Hızır Acil Ambulansı ile tam teşekküllü bir merkezi hastaneye sevk edilir. Hastanenin Çocuk Acil doktoru, her nedense, sadece karnına bakar ve akut apandisit olmadığının ispatı için, hastayı, genel cerrahi servisine gitmeye zorlar. Kalb, akciğer, tansiyon, KBB muayenesi yapmaz. Hasta, Genel Cerrahi Kliniğine taşınır. Genel cerrahi doktoru sadece karnını muayene eder, rektal tuşe yapmaz; mesanesine, akciğerine falan bakmaz. Bir iki dakikada muayeneyi bitirir ve biraz öfke ile:
“Bunun neresi apandisit? Ne alaka?” deyip hastayı tekrar çocuk aciline gönderir. Çocuk doktoru: “Apandisit olmadığına dair belge” vermesini isteyerek aileyi yeniden genel cerrahi doktoruna gönderir. O da:
“Ben erişkin hasta cerrahisi doktoruyum, veremem; çocuk cerrahları versin” der, tornistan eder.
Çocuk doktoru, hastayı ve aileyi, çocuk cerrahi doktoru tarafından muayenesi ve sağlam belgesi için hastayı başka hastaneye gitmeye zorlar. Bu arada hastanın halen tansiyonu düşük seyretmekte ve nabzı yükselmeye devam etmektedir. Ailesi ve ambulans ekibi, çarnaçar, hastayı bir büyük fakülte hastanesine götürür; ama bu sefer acilin doktorları ameliyattadırlar ve 3 saat sonra çıkabileceklerini iletirler ve başka hastaneye gitmelerini salık verirler. Ama onlar acil poliklinikte ameliyatın bitmesini beklemeyi tercih ederler.
Çocuk, sedyede yata yata artık sırtının çok ağrıdığından yakınaraktan ağlamaktadır. Üç saat sonra doktor öfke ile gelir:
“Biz size beklemeyin demedik mi?” diyerek aileyi azarlar; ama tansiyonun çok düşük olduğunu fark ederek serumunu yeniler; bir güzellik daha yaparak idrar sondası takar, böbreklerin çalıştığından emin olur. Apandisit olmadığını söyler. Aile belge isteyince:
“O zaman geri gidin, öteki hastaneniz bir MR çeksin, getirin görelim!”
der ve geri gönderir, belge falan vermez. Hasta geri döndüğünde artık ilk hastaneden bu tarafa 12 saat ve son hastaneden bu tarafa da 5 saat geçmiştir ve çocuğun sırt ağrıları dayanılmaz derecededir. Henüz teşhis ve şümullü bir tedavi başlamamıştır. Ama kısık sesle “domuz gribi” sözleri fısıldanmaktadır. O anda yeni bir çocuk doktoru peydahlar ve ilk kez çocuk biraz daha iyice muayene edilir. Akciğerleri dinleyen doktorun rengi atar ve telaşla:
“Hay Allah; akciğerleri çok kötü. Bunun hemen yoğun bakıma alınması lazım” der. Diğer personel, Çocuk Yoğun Bakımda boş yatak olmadığını söyler ve birden ekibini hastanın başına toplar; peş peşe birçok iğne ilaç yapmaya başlar ve çok acilen herhangi bir hastaneye yetiştirilmesi gerektiğini söyler. Ambulans ekibi Kriz Masası’ndan telefon ile; Özel Haliç Hastanesi’nde bir yatak bulur ve:
“Hastayı entübe edin, oksijene bağlayın öyle götürelim; yolda sorun çıkabilir” diye ikaz eder; ama acil doktorları gerekli görmezler ve Betül gerisin geri ambulansa bindirilir. Yolda “Su, su!” diye yalvarır. İki yudum su verilir:
“Çok şükür, suyumu da içtim” der ve 12 dakika sonra eks olur; 12 saatlik ambulans serüveni noktalanır.
Gece saat 02:00’dir.
YORUM
Olay, sayısız modern hastaneleri ve her daldan binlerce doktoru bulunan; 2010 Kültür Başkenti İstanbul’da vuku bulur. Bu bir gazete haberi değil; gerçektir.
Başbakan’ın, Sağlık Bakanı’nın ve İl Sağlık Müdürü’nün:
“Hiçbir hasta, her ne sebeple olursa olsun; hastane kapılarından geri çevrilmeyecek!”
“Hiçbir hasta, stabilize edilmeden bir hastaneden diğerine sevk edilmeyecek” emrine rağmen, tam teşekküllü, iki kadim eğitim hastanesi; Betül’ü tornistan edip, adeta bir ambulans içinde, trafikte ölmeye zorladı. Hızır Acil’in, belki en tecrübeli doktorunun, o ambulansta bulunuyor olması, Betül’ü entübe ederek oksijen vermesi, kalb masajı yapması vs neticeyi ve kaderi değiştirmedi.
Sık sık olduğu gibi:
“Çok yoğun idik; o gün 3 doktor, acilde 353 hasta çocuk başvurusu kabul ettik; 3 saattir 3 çocuk cerrahı, başka bir acil çocuğun ameliyatında hep birlikte acil bir hastanın ameliyatında idik” gibi en az 353 mazeret bulunmuştur çoktan. Ama hiçbiri; akciğerleri ve kalbi tükendiği anlaşılmış; şoka girdiği için kalbi çatlarcasına taşikardi seline kapılmış; bu yüzden her an fibrilasyona girip öleceği tahmin edilmiş bir kuşçuk canı, stabilize etmeden, hem de tam teşekküllü bir hastaneden diğerine göndermeyi mazur göstermez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.