Bütün yaygara sadece 69 Hakim içinmiş!
Çıkartılan “yaygara”lara, bir bardak suda kopartılmak istenen “fırtına”lara ve medyadaki “cayırtı”lara bakınca, zannettim ki, “telefonu dinlenmeyen hakim ve savcı” yok!.. Zannettim ki herkes “şüpheli” ve “şaibeli”dir de, Adalet Bakanlığı; “Dinleyin!.. Hepsini deşifre edin!” diye talimat vermiştir!.. Acaba böyle bir “operasyon” mu var, yoksa bu yaygaraların “başka bir sebebi” mi var?.. Meselâ, eski Savcı Gültekin Avcı’nın dediği gibi; bu “cayırtı”ların sebebi, bir “Ergenekon projesi” midir?.. Ergenekon Terör Örgütü’nün “dışarıdaki” uzantıları, “ETÖ ve cuntacılara hareket alanı oluşturmak” ya da “ETÖ savcılarını tasfiye etmek” mi istemektedir acaba?.. Son günlerde, kafam bu sorularla meşgulken, Adalet Bakanlığı Basın Müşaviri Murat Aydın’ın telefonu üzerine rahatladım..
Murat Aydın; “Sayın Bakan’ın yemekli sohbet toplantısı”na davet ediyordu... “Tamam” dedim; “Gerek benim, gerek kamuoyunun kafasında oluşan soruları sorma fırsatı bulurum!”
HAKİM VE SAVCILARLA İLGİLİ ŞİKÂYETLER
Dile kolay, “tam 9 yıl” geçmiş... 29 Ocak 2000’de dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün daveti üzerine gitmiştim Sarıyer Hakimevi’ne...
O zaman, gündemde “af” vardı...
9 yıl sonra bugün ise, “telefon dinlemeleri” ve “yargı ile ilgili düzenlemeler” gündemde...
En çok da “dinleme”ler!..
Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin, Hakimevi’nde verdiği yemekte gazete temsilcilerine; medyada yer alan “dinleme iddiaları” konusunda açıklama yapmadan önce, “grafik”ler eşliğinde “ne yaptıklarını” anlattı.
“Son 11 yıl”dan örnekler verirken, sıraladığı rakamlar, hayli çarpıcıydı.
Meselâ, 1999’da hakim ve savcı sayısı 8 bin 926 iken, “hakim ve savcılarla ilgili şikâyetler”in sayısı 1636 imiş!..
2009 yılında ise hakim ve savcı sayısı 11 bin 211’e yükselirken, “şikâyet” sayısı da 4 bin 530’a çıkmış!..
Peki, Adalet Bakanlığı, bu “şikâyet”lerin hepsini ciddiye alıp, hemen “müfettiş” mi göndermiş, hemen “soruşturma” mı başlatmış?..
Elbette hayır!..
Bakanlık; “vatandaş”lardan veya “yargı içinden” gelen şikâyetleri “ön eleme”ye tabi tutup, bir kısmını “işleme koymamış!”
Yani, şikâyeti “yersiz” bulmuş!..
Meselâ, 1999’da 1636 şikâyet yapılmış ama bunların sadece “yüzde 4’ü” işleme konulmazken, “işleme koymama” oranı 2003’te yüzde 7’ye, 2004’te yüzde 15’e, 2005’te yüzde 47’ye, 2006, 2007, 2008 ve 2009’da yüzde 46, yüzde 49 seviyesine yükselmiş!..
Sizin anlayacağınız;
1999’da yapılan “şikâyet”lerin neredeyse yüzde 96’sı işleme konulurken, 2009’da bu rakam “yarı yarıya” azalıp, yüzde 46’ya düşmüş!..
Dahası da var!..
“İşleme koymak” demek, “soruşturma ve kovuşturma izni verildiği” anlamına gelmiyor!..
“İlk eleme”yi yapan bakanlık, birçok şikâyeti “yersiz” bulurken, “soruşturma ve kovuşturma izni” verdiği “şikâyet” oranı nedir biliyor musunuz?..
1999’da yüzde 14.
2003’te yüzde 6.
2006’da yüzde 6.
2009’da yüzde 5.
ADALET BAKANLIĞI’NIN HASSASİYETİ
Bir de bunların “HSYK’ya tevdi” edilenleri var!.
Onların da oranı, yıllar itibariyle azalmış...
Meselâ;
1999’da yüzde 11.
2003’te yüzde 6.
2007’de yüzde 4.
2009’da yüzde 4.
Peki, Sayın Sadullah Ergin, bu konunun üzerinde niye bu kadar duruyor, bu “rakam”ları niye veriyor...
Herhalde “rakamların önemi” olmalı.
Sayın Bakan, bu rakamları vermekteki amacını açıklarken, aynen şunları söyledi:
“Hakim ve savcılar üzerinde gerekli-gereksiz soruşturma yapılarak teşkilatın tedirgin edildiği, çok sayıda dinleme kararlarıyla sindirilmeye çalışıldığı iddialarını istatistikler yalanlamaktadır.
Son on yılın rakamları karşılaştırıldığında durum net olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu dönemde hâkim-savcı sayıları ile ihbar ve şikâyetlerde belirgin artış olmasına rağmen, şikâyetlerin işleme konulması ve soruşturmaya geçilmesinde ciddi oranda azalma olmuştur.
Bu da Bakanlığımızın hakim ve savcıların tedirgin edilmemesi hususundaki dikkat ve hassasiyetini göstermektedir.
2003 yılından itibaren hakim-savcılarımızın hakkındaki şikâyetlerin incelenmesi ve soruşturulmaya geçilme oranı, 2002'ye göre yarı yarıya azalmıştır.
Biz hakim ve savcılarımızın çalışma barışını sağlayabilmek için, onlarla ilgili mesnetsiz, asılsız iddiaları Bakanlık’ta gerçekten bir süzgeçten geçirmek suretiyle, onları taciz etmeyecek, onların çalışma ortamını sabote etmeyecek bir zemin hazırlamaya çalıştık.
Yapılan yayınların aksine, hakim ve savcılarımıza yönelik gelen şikâyetleri Bakanlık çok ciddi bir süzgeçten geçirmek suretiyle, soruşturma organlarına intikal ettirmiş durumda.
Buna ilişkin istatistikler, rakamlar paylaşıldı. Bunlar yayınlandığında olgu ile algının çok farklı olduğunu hep beraber göreceğiz. Çünkü yapılan faaliyetle algılama arasında ciddi bir fark var.”
Sayın Sadullah Ergin, bu sözleriyle “güncel bir tartışma”ya dikkat çekip, diyordu ki;
“Adalet Bakanı olarak ben; hakim ve savcılarımızın çalışma ortamını sabote etmeyecek çalışmalar yapmaya, onların onurlarıyla oynanmasına fırsat vermemeye, onları taciz etmemeye çalışırken, nasıl olur da onlara baskı yapar, nasıl olur da onların telefonlarını dinletirim?..”
YARGITAY, KESİNLİKLE DİNLENMEDİ
Bakan Bey’in sözlerini bitirmesinin ardından hemen “soru”lar da başladı!..
“Paranoya haline dönüşen telefon dinleme olaylarının aslı nedir?.. Bu olay, köpürtüldüğü kadar büyük mü?”
İddia edilenin aksine, son 5 yılda toplam 69 hakim ve savcıyla ilgili dinleme kararı verildiğini ve bu 69 hakim-savcının dinleme dosya sayısının 6 olduğunu aktaran Ergin, şunları söyledi:
“Toplam 6 dosyada bu tedbire müracaat edilmiş ve 69 hakim-savcıyla ilgili, bu 5 yılda alınan karardır... Bunu elbette soruşturma mercileri talep eder.
Yetkili mahkeme, delilleri ve talebi değerlendirir ve karar verir. Bunu bir başka yürütme organı, bir bakanlık mensubunun, bir bakanın, bir siyasetçinin değerlendirmesi doğru değildir.
Alınan karar, bir yargı kararıdır. Ve bu yargı kararının karşısında başvurulacak yollar da bellidir.
Bu açıdan bunun dışındaki bilgiler doğru değil.”
“Yargıtay’ın dinlenmesinin kamuoyunda eleştirildiğinin ifade edilmesi” üzerine de, Sadullah Ergin, şunları söyledi:
“Yine yanlış bilgilerle yanlış sonuçlara varılıyor!.. Yargıtay’ın dinlenmesi diyorsunuz... Böyle bir dinleme yok!.. Yargıtay’da, Yargıtay Kanunu'na tabi olan kişilerin sayısı bellidir.
Yargıtay Birinci Başkanı’dır, Başkanvekilleridir,
Daire Başkanı ve Yargıtay Üyeleridir.
Yargıtay Başsavcısı ve Başsavcıvekilidir.
Bunların dışında çalışan hakim ve savcılar, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na tabidirler.
Bütün bunlar teknik ayrıntılar, teknik konular.
Bu teknik konular bilinmeden yapılan yorumların önemli bir kısmı yanlış.”
SON 5 YILDA 69 KİŞİ!
Sayın Bakan’ın açıklamalarından da anlaşılacağı üzre; “Yargıtay’da dinleme yok!”
Peki, kimler ve kaç kişi, neden dinlenmiş?..
“Son 5 yılda telefonları dinlenen sadece 69 hakim ve savcı” diyor Sayın Bakan...
Düşünebiliyor musunuz;
“Yaygara”ların, “cayırtı”ların ve “fırtına”ların sebebi, sadece 69 hakim ve savcı için!..
11 binde 69!..
Yani, “binde 1”
Bu “69 hakim ve savcı”nın 56 tanesi de İstanbul’da... Öyle sanıyorum ki; onlar da “Ergenekon sanıklarıyla ilişkili” oldukları şüphesiyle dinlenmişler!..
Tabiî, “hakim kararı”yla!..
Geri kalan 13 hakim ve savcı da, “rüşvet alma” ve “mafya ile ilişki” şüphesiyle dinlenmişler!..
Tekrar ediyorum;
Son 5 yılda dinlenen hakim ve savcıların sayısı, sadece ve sadece 69’dur!..
Yaygara, bu 69 kişi içindir!..
Herkes kabul eder ki;
Bütün kurumlarda olduğu gibi; “Adalet Camiası”nda da “çürük elmalar” vardır ve bunlar ayıklanmalıdır!.. Ayıklamak için de, elbette izlenecekler, dinleneceklerdir!.. Vatandaş dinleniyorsa, onlar da dinlenecektir!.. Öyle ya; kimsenin ayrıcalığı yok!..
Aksi halde, “Hakimler Devleti” kurulur!..
DİNLEME İZNİNİ TİB VERİYOR
Sayın Sadullah Ergin, “iki saatlik sohbet” sırasında, birçok konuda açıklamalar yaptı... Bunlardan biri de, “yasal dinlemelerin nasıl yapıldığı” konusundaydı.
Malûm; “dinleme izni”ni, savcılar ve hakimler veriyor!.. Bu dinlemeler, 23 Temmuz 2006 yılında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın faaliyete geçmesine kadar “denetimsiz” yapılıyormuş!..
Yani, izni alan kurum, istediği yerde, istediği kişiyi, istediği kadar dinliyormuş!..
23 Temmuz 2006’dan sonra ise;
Hakim veya savcı izin verse bile, bunları “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı”nın yani “TİB’in onaylaması” şartmış!..
“TİB’in onayı” olmadan hiçbir dinleme yapılamıyormuş!.. TİB, “dinleme izin talebi”ni onayladığında, bir anlamda “link” verdiğinde, dinleme başlıyormuş!..
Ama, “verilen izin” kadar!.. İzin bittiğinde, dinleme de otomatikman kesiliyormuş!.. Ve bu dinlemeler, yani “kimin ne süreyle dinlendiği”; gün, saat, dakika ve hatta saniyesine kadar, “silinmeyecek” derecede kayıt altına alınıyormuş!..
Bu “kayıt”lar dışında yapılan herhangi bir dinleme, mahkemeler tarafından “delil” sayılmıyormuş!..
Haa, şunu da söyleyeyim;
“Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın bakanlığımız ve hükümetle hiçbir ilgisi yok” dedi Sayın Bakan!..
Yani, bağımsız bir denetim organı!..
YASADIŞI DİNLEMEYE AĞIR CEZA!
Peki, “izin alınmadan, yasadışı yapılan dinlemeler” yok mu?.. Elbette var!..
Sadullah Bey, “yasadışı dinlemeler” ve bunlara verilecek “ceza”lar konusunda da çalışmalar yaptıklarını, bunu ilk Bakanlar Kurulu toplantısında konuşacaklarını, daha sonra da bir “tasarı” olarak Meclis’e getireceklerini söyledi...
Cezalar, “bugünkünün iki misli” kadar olacak!..
Benim, tüm bu söylenenlerden anladığım şu:
“Yargıtay, kesinlikle dinlenmiyor!.. Son 5 yılda dinlenen hakim ve savcı sayısı sadece 69... Bunların 56’sı İstanbul’da ve ETÖ ile ilgili, geri kalan 13’ü de rüşvet ve mafya ile ilgili!”
Peki, bu “cayırtı” niye?..
Bana öyle geliyor ki;
Birileri, “gündem saptırmaya” çalışıyor!..
Ya da, “ETÖ savcılarını yemek” istiyor!..
Aklıma, başka ihtimal gelmiyor!..
Yargı Reformu’nu kim istemez!
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in; kurmaylarıyla birlikte Ocak 2008’den bu yana üzerinde çalıştığı bir “Yargı Reformu Strateji Belgesi” var... O çalışmada, “HSYK’nın yeniden yapılandırılması” üzerinde de duruluyor. Şahsen benim, yürekten desteklediğim yenilikler arasında şu maddeler yer alıyor:
¥ HSYK, geniş tabanlı temsil esasına göre oluşturulacaktır.
¥ Yargıtay ve Danıştay, genel kurullarınca doğrudan seçilen üyeler aracılığıyla temsil edilecektir.
¥ Hakim ve savcıların iradesinin yargı yönetimine yansıması amacıyla, meslektaşlarınca doğrudan seçilen birinci sınıf hakim ve savcılar aracılığıyla HSYK’da, etkili bir biçimde temsili sağlanacaktır.
¥ Türkiye Adalet Akademisi, hukukçu öğretim üyeleri ile avukatların HSYK’da temsili sağlanacaktır.
¥ HSYK, üç daire şeklinde yapılandırılacaktır.
¥ HSYK’nın kararlarına karşı etkili bir başvuru yolu getirilecek, meslekten ihraca yönelik kararlarına karşı yargı yolu açılacaktır.
¥ Parlamento ile ilişkileri sağlamak ve hesap verilebilirlik açısından Adalet Bakanı’nın; Bakanlık ile ilişkileri koordine etmek için Bakanlık Müsteşarı’nın HSYK’da bulunması sağlanacaktır.
Öyle sanıyorum ki; bu çalışmayı bütün hakim ve savcılar destekler...
Tabiî, “HSYK’daki YARSAV’cılar” hariç!..