Bıçaktan bıçağa fark var
Gözlerim ekrana yansıyan kan göletine takılıyor. Allah için kurban edilen hayvanların görüntüleri dramatik cümleler eşliğinde aktarılırken, bu durumdan çocukların ne kadar etkilenebileceği tartışılıyor...
Allah'ım senin merhamet okyonusunda merhamet dellallığı yapmak ne kadar abes, ne kadar gülünç bir durum! Ama oluyor işte...
İnsanoğlu, ürettiği bunca anarşi ve çıkar savaşlarının üstünü örterken, ve midesinde taşlaşan haram lokmaları, içinde biriken hedonist fırtınaları görmezken gelirken, Allah'ın rahmetini ve adaletini sorgulamaya kalkıyor ne acı!
Oysa Yaratıcımız bizlere, hayatın her anında ve aldığımız her nefeste şefkat ve merhamet dağıtıyor...O, bizlere Kurbanla sevdiğimiz şeylerden vermeyi, ikramda bulunmayı, insanlara iyilik etmeyi öğretiyor... Bizler ise yalnızca duyduk ve itaat ettik diyor başımızı eğiyoruz...
Gazali, cevizin yeşil kabuğuna takılıp kalanlar özünü anlayamazlar, tadamazlar" sözüyle bu insanların içine düştüğü durumu ne kadar da güzel anlatır. Tıpkı örnekte olduğu gibi bu insanlar, kurbanın ihtiva ettiği o derin manayı anlamaktan aciz kaldıklarından, üç yaşındaki bir çocuk gibi fotoğrafın sadece bir karesine takılıp kalıyorlar.
Cevizin yeşil kabuğunda kalmak ve kabuğun ötesine geçememek ne kadar kötü bir şey... Sonra, bıçağı katil yapmak, kurban edilen hayvanları ise mazlum kılmak kimin haddine düşmüş! Doğru...! bıçak bazen katil de olabiliyor, ama Kurban Bayramı'nda bu kutsal görevin içinde yer alıyor ve kesmiyor, kurban ediyor... Mevlana mesnevisinde, "İki çeşit arı var ve her ikisi de aynı yerden beslendiler fakat birinden zehir hâsıl oldu, diğerinden bal."
Her iki çeşit geyik de aynı yerden otladılar, su içtiler. Ama birinden fışkı zuhur etti, öbüründen halis süt... Her iki kamışta bir sulakta büyüdüler birinden şeker hasıl oldu diğerinden fışkı... der.
Bıçak vardır cinayet işler ve haramın, zulmetin aracı olur
Bıçak vardır, kurban keser, rahmet olur, bıçak vardır soğan keser, elma keser işinin eri olur... Bıçak vardır, tahta keser, ekmek keser, sakal keser öznenin nesnesi olur...
Bıçak ekmeğe değdiğinde işinin eri olur ama insana değdiğinde, işkenceye vurulduğunda insanlığından istifa edenlerle birlik olur. Bıçak iyilerin elinde olduğunda sadece işlevini görür, kötülerin elinde ise, kanlı bir yılan olur... O yüzden bıçağın neyi kestiğine değil, kimin eliyle kimin emriyle kestiğine bakmak lazım... Bıçak iyilerin elinde araç, kötülerin elinde katil olur... Allah'a adanan hayvana dokunduğunda ve Hz. İsmail'in İbrahim'in itaat ve bağlılığını simgelediğinde ise, bıçak bıçak olmaktan çıkar bu adanmışlar silsilesinin üyesi olur... Bu silsileye dahil olmanın huzuruna ulaşan kişi de, gönül kabına rahmet doldurarak kulluğunun bilincine varır, bulunduğu konumu gözden geçirir.
Bizler sadece Allah'ın rızasını kazanmak ve ona itaatimizi ikrar etmek için Kurban keser, namaz kılar ve oruç tutarız...
Öyleyken, gönüllerimizin rahmetle dolduğu şu güzel günde, nasıl oluyor da üstümüze taşlar atarsınız anlamıyorum...!
Adına ister irade deyin, ister akıl deyin Allah size doğru yoldan sapmayasınız diye bir asa verdi. Sizler ise, yolunuzu ve yönünüzü bulmak için aldığınız bu asayı, sürekli Müslümanlara vuruyorsunuz. Hele hele etsiz yemek yemeyen, hafta sonlarını kebap toplantılarıyla geçiren, köfteyi, kebabı, ızgarayı keyifle yiyen sizler senede bir kere Allah için kurban edilmeyi bekleyen bu hayvanların ardından dramatik seneryolar üretmekten hiç kaçınmıyorsunuz..
Unutmayın Kurban asırlardır yeryüzü coğrafyalarında müminlerin itaat ve bağlılıklarını simgeleyen bir sorumluluk olarak devam ediyor ve devam edecek. Bu sorumluluğu çocuklarınıza aynı şekilde anlatınız ve onlara, Hz. İbrahim ve İsmail'in bilinen hikayesini yeniden aktararak sevgi ve itaatin kaynağını öğretiniz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.