Tencerenin dibi
Barış ve sükûnet sembolü olarak bilinen İsviçre, beklenmedik boyutta bir küresel krize yol açmanın eşiğinde. Şimdilik ortaya çıkan tepkiler ışığında kimilerine göre ikinci bir karikatür krizi de denebilir buna. Konu, malum: Minare referandumu. İsviçre halkı yüzde elli yedi gibi yüksek bir oranla, Müslüman vatandaşlarının inşa ettikleri camilere minare yapmalarına itiraz etti. Sadece dört bölgenin karşı yönde oy kullandığı genel referandumda, bu denli büyüklükte ezici bir oyla minare yapımına karşı çıkılmış olması İslam düşmanlığı olarak algılandı haliyle. Mesele sadece minare miydi? Hayır. Bunun altında İslamofobik tutumun yattığı ve yasaklamanın sadece minareyi kapsamakla kalmayacağı öngörüsüyle yasakların başka alanlara da sıçrayacağı düşünülerek, tepkiler yoğunlaştı. Zaten Avrupa’dan başka ne beklenirdi... Yalancının mumu yatsıya kadar yanmıştı işte. Şimdi de takke düşüp kel görünmüştü. İkiyüzlü Batı’nın İslam’a toleransı bu kadardı işte. Dertleri İslam’la savaştı. Öyle olduğu, hazırlayıp her köşeye astıkları referandum duyurularından belli değil miydi, zaten? Mesele sadece minare olsa sadece minare resimleri olurdu reklamlarında, ama onların derdi İslam’ın her şeyiyleydi. Onun içindi ki siyah çarşafa bürünmüş kadın resmi de gösterime girmişti duyurularda. Hiçbirinizi, hiçbir şeyinizi istemiyoruz demekti, bu. Önce minare, sonra giydiğiniz ve giymediğinizle uğraşacağız anlamına geliyordu yani.
Böyle olunca da tepki de büyük olacaktı. Ateşi yandığı yönde söndürmek gerekirdi. Küçük şehirleri andıran Avrupa ülkelerinde kötü haber çabuk yayılırdı. Uygulama birinden diğerine kolaylıkla sıçrayabilirdi. Bugün İsviçre, yarın Avusturya olurdu. Minare değilse başka mazeret bulunurdu. Müslüman Avrupalının emdiği süt burnundan getirilirdi. Tepki ondan da gür ve güçlü bir sesle verilmeliydi. Yapılan yanlarına kâr kalmamalıydı.
Bunların hepsi tamam. Tamam da benim kafamı karıştıran bir şey var. Adamlar size de ne oluyor böyle derse ne olacak!? Ben ona takıldım. Kalkıp, siz kendinize bakın demez mi?! Size ne oluyor, tencere dibin kara seninki benden kara’ya getirmez mi!? Burası Hıristiyanların ülkesi, biz caminin minaresiyle uğraşıyoruz, siz ne demeye caminin içiyle uğraştınız yıllarca diye sormaz mı!? Cuma hutbelerini kim düzenler İsviçre topraklarında, var mıdır onların da bir Ankara’sı, mesela!? Hutbeleri fakslatan, verilen mesajları kontrol eden, ayet-i kerimeleri sakıncalı, sakıncasız diye gruplandıran... İsviçreli: “Biz uğraştık minareyle, siz uğraştınız, minareden gelen sesle, ezanla” diye bir karşılaştırma yaparsa nasıl yutkunacağız, mesela!? Kimdir mesela onların DSP-ANAP-MHP koalisyonu? Ezanların sesini bir gecede kıstıran...
Kimdir mesela onların Mesut Yılmaz’ı!? Siyasi hayatıma da mal olsa çıkaracağım bu kanunu diye kükreyen, dini eğitimin cinayetle sonunu getiren...
Soru işte... Katsayı işini ne yapar mesela İsviçreli!? Onun da var mıdır böyle bir derdi, bir Danıştay’ı!? Kanun önünde eşitlik ilkesini dayayıp burnuna, alttan alttan canına okuyan bir sistemi yani... Ne parlamento, ne seçilmişler, ne de hukukun üstünlüğü ilkesini dinleyen...
Ya on iki yaş ve altı Kur’an eğitimi konusu?.. Şimdi elin Avrupalısı kalkıp da “yahu siz niye bize saldırıyorsunuz, kendinize bakın, biz hiç değilse sizin Kitab’ınıza kısıtlama getirmiyoruz, on iki yaş, üstü, altı herkese Kur’an okumak serbest!” derse ne olacak!? Hâlâ. Hâlâ. Ve hâlâ. İslamcı, eski-İslamcı, İslamcı-sonrası, Müslüman demokrat, muhafazakâr demokrat her ne ise, öyle bir hükümetin döneminde de!
Soru işte... İsviçreli, sizin kadınların yüzde yetmişinin başını örten örtüye işaret buyurup, yavan yavan “ama, bizde serbeeeeest” derse ne olacak!? Onların ikna odaları nasıldır, mesela!? “Hadi, bizde başörtüye karşı çıkanlar Hıristiyan, sizinkiler, sizinkiler ne demeye karşı çıkarlar!?” diye sorarlarsa cevap ne olacak?.. “Sizin var CHP’niz-DSP’niz-SHP’niz, bizim de olmasın mı be kardeşim üç beş Serterimiz, Alemdaroğlumuz, Saylanımız!” diye veryansın ederlerse ne olacak!?.. Ne de olsa zamanında onların başbakanı değildi, Fransa’ya gidip Fransız yetkililerini “Aman haaa, siz Müslüman vatandaşlarınıza karşı fazla müsamahakâr olmayın, biz sizden aldık laikliği, hep sizi örnek gösteriyoruz!” diye uyaran...
Es, gürle, bağır çağır, hepsi yerinde, hepsi haklı. Ama bir Allah’ın kulu da “Biz buna layığız” demeyecek mi?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.