O iyi çocuk kimdi?
İddia çarpıcı: Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın “İyi çocuk” dediği Ali Kaya, Abdullah Öcalan’a da korumalık mı yapmıştı?
Şehid analarına ve Cumartesi annelerine sormak istiyorum, bu haberler sizin için ne anlama geliyor?. ASDER, şehid aileleri dernekleri bu konuda ne yapıyorlar?.
HSYK, Ali Kaya’nın da dahil olduğu davanın savcısı konusunda elini niye çabuk tuttu, neden acımasızdı ve Büyükanıt’ın sözlerine verilen tepki neden birilerini telaşlandırdı şimdi daha iyi anlaşılıyor.. Hükümetin bu konudaki sessizliğine, savcının görevden alınmasına sebeb olan gerçek de bu bilgi miydi yoksa!
Haberin devamı şöyle: “Rozerin ona (Ali Kaya’ya) “Sizi daha önce tanıyorum” deyince, “Hayır tanımıyorsun, nerden tanıyorsun” diye karşı çıktı. Rozerin; “Ben senin köylünüm, birlikte az mı karlı yollarda ortaokula gittik ve senin hep hayalin polis olmaktı” dedi. Ali Kaya; “Yanlışınız var, insanlar çift doğmuş. Beni karıştırıyor olmalısınız” dedi. Rozerin de “Peki öyle olsun” dedi, ama Ali Kaya durumun farkına varmış ve tedirgin olmuştu. Öcalan söz konusu dönemde şöyle bir demeç vermişti: “Benim ne yaptığımı, ne yediğimi, günde kaç kere WC’ye gittiğimi dahi biliyorlar, evimin merdivenlerinin kaç adet basamak olduğunu, hepsini biliyorlar ama amaçlarına ulaşamadılar.” Ali Kaya durumun farkına varmıştı, artık kaçması lazımdı, Rozerin de onu oyalamak ve daha fazla bilgi almak amacıyla, Ali Kaya’ya Öcalan’ın güvercinlerinin olduğu yere doğru gidip konuşmak istediğini, hem de güvercinlere bakabileceklerini söyledi. Ali Kaya “tamam” dedi. Rozerin; Ali Kaya’ya, “Neden kaçtınız, suçunuz neydi, gerçek adınız neydi?” diye sordu. Ali Kaya; “Gerçek adım Yusuf Kara, kod imim ise Rüstem, üzerimdeki kimlik ise sahte ve kaçmak için kullandım. Yusuf Kara olarak aranıyorum ve pasaporttaki ismim de Ömer Gençoğlu” diye yanıtlar. Rozerin; “Yurtdışına çıkmak için bunca masraf yapacağına dağa kaçardın, neden dağa çıkmadın” diye sorar. O da; “Benim dağa çıkma gibi bir niyetim önceden yoktu. Sonra Suriye’de çaresiz kalınca anladım ki, benim yerim PKK’nin yanıdır” der. Rozerin üç saat gibi uzun bir süre onu oyalamaya çalışır, fakat o da durumun farkına varır ve acil olarak en yakın olan köye gitmesinin gerekli olduğunu söyler. Rozerin bütün çabalarına rağmen gitmesine engel olamadı ve Ali Kaya kaçıp gitti. Ali Kaya’yı Öcalan’a öneren Pılıng Kamışlo’da kalıyordu. Kamışlo bölgesi PKK milisleriyle doluydu ve hemen orayı terk etmezse her an PKK’nin eline geçebilirdi. Ali Kaya, Kamışlo’daki özel ajanlara haber uçurdu ve “Acil olarak Pılıng için ne gerekiyorsa yapılsın ve Şam’daki TC büyükelçiliğine getirilsin” talimatı verdi. Pılıng kod adlı ajan da böylece sağlama alınır. Öcalan; bu olayı yıllarca kendisini aklamak için farklı anlattı durdu. Ancak; Ali Kaya’yı deşifre eden Rozerin, bu olaydan sekiz ay sonra, Hizil Çayı’nın kenarında PKK tarafından “ajandır” diye vuruldu! Şu anda mezarı Siyah Kaya Dağ Tabur Komutanlığı’na bağlı bir alandadır ve mezarı da topçu ateş pisti olarak kullanılmaktadır. Rozerin’in mezarı Hizil Çayı’nın Kürdistan bölgesindeki Sınaht Deresi’ne 300 metre kala eski bir Saddam karakolunun bulunduğu yerdedir. Ancak; Saddam’dan kalma karakol kullanılamaz halde ve şimdi de PKK tarafından öldürülen Kürd gençlerinin mezarlarına “bekçilik” ediyor. Karakolun ismi de Saddam Karakolu’dur. O karakol civarında hiçbir neden yokken kim bilir kaç tane Kürd fidanı yatmaktadır! Ve ne acıdır ki, Rozerin’in kız kardeşi hâlâ DTP içinde aktif çalışabiliyor.”
Bu haber geçen gün bizim “Arşiv”de çıktı.. Bilmiyorum savcılar bu iddiaları takip ediyor mu? İçişleri, Adalet Bakanlıkları bu konuları soruşturuyorlar mı? TBMM İnsan Hakları Araştırma Komisyonu ne yapıyor?
Ben bir kez daha alıntılamak istedim.. DTP’liler, PKK’lılar bu iddialara ne cevap veriyor merak ediyorum. “Kürt Ergenekonu” iddiaları hep geçiştiriliyor.. Kesire olayı, kayınpederi, üniversite yıllarında başlayan istihbarat görevi. Gerçekten Şam’da, Apo’nun kaldığı apartmanda bir zamanlar üstte askeri ataşemiz, altta istihbarat görevlisi mi oturuyordu?
Genelkurmay başkanının ‘iyi çocuk’u, Apo’nun koruması mıydı? Çevik Bir, Mesut Yılmaz filan hep bu oyunu biliyorlar mıydı? Uğur Mumcu bunun için mi öldürüldü, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, Cem Ersever bu sırra mı kurban edildi?.
O zaman “bebek katili” söylemleri neyin nesi idi? Kim kimdir? Kimin eli, kimin cebinde?
Birileri Türklerle ve Kürtlerle dalga geçiyor. Bu konuda hükümetin söyleyeceği bir şey yok mu? Büyükanıt susmaya devam edecek mi? Eğer her şey bir kurgu idiyse, bunca zaman, bunca insan ne adına kurban verildi?
Yukarıdaki iddialar Azat Ararat isimli birine ait. Nasname, “Azat Ararat mahlası ile bundan böyle bildiklerini kamuoyu ile paylaşmak isteyen kişi, uzun süre PKK içerisinde çalışmış, Öcalan’a çok yakın olmuş, PKK’deki kirli ilişki ve faili PKK olan cinayetlere de tanıklık etmiştir. Özel nedenlerden dolayı gerçek ismi ile yazması uygun görülmemiştir.” diye bir not düşmüş haberine.. Anlaşılan, bu iddiaların arkası gelecek.. Bizim dışımızda, derinlerde gizli bir hesaplaşma yaşanıyor..
Açılımdan önce bu derin gerçeği çözmemiz gerekiyor. O zaman belki de gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.. Birtakım siyasilerin, liderlerin kodlarını da öğreneceğiz. “Türkiye neden böyle” sorusunun cevabını bulacağız.
Gerçek şu ki, birileri bu ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretiyor.. Bunlar media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK içine gizlenmiş bir çete.. Aralarında şeyh de var, fahişe de.. Her şeyi istismar ediyorlar.. Herkesi, her şeyi kullanıyorlar..
Şimdi Büyükanıt’ın, bu iddialar karşısında yeniden sorgulanması gerekiyor.. Sadece onun değil, artık çoğunun isimlerini bildiğimiz daha birçok kişinin.. Hükümetin de, MİT, Emniyet, MGK, TSK yetkililerini çağırıp, alacağı bilgileri, toplumla paylaşması gerekiyor.. Bu derin gerçek ortaya çıkmadıkça hiçbir açılım hedefine varmayacaktır..
Apo bazı gerçekleri söylemek konusunda neden isteksiz?. Yoksa o da mı bazı şeylerden korkuyor?. Bir korku cumhuriyetinde mi yaşıyoruz? Korku tüneline mi girdik yoksa?.
Sorular cevabını arıyor. Söylenti ve kuşku, en vahim gerçekten daha tehlikelidir. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.