Osmanlı Vakıflarla Ayakta Kalmıştır
Dünya üzerinde en uzun yaşayan “bir devlet, iki imparatorluk” vardır. Osmanlı bir imparatorluk değil, devlettir. Osmanlı’ya “imparatorluk” demek kolaycılıktır. “Osmanlı Devleti” ya da “Devlet-i Aliye” denilmelidir. Evet, bir devlet, iki imparatorluktan söz edilir ve bizim devletimizin ömrü 600 yılı geçmiştir.
Hemen akla gelen soruyu soralım ve cevabını verelim. “Osmanlı’nın 600 yıl ayakta kalmasına pek çok sebep olabilir, bunlardan biri de Vakıf medeniyeti ise diğer iki imparatorluk neyle nasıl ayakta kalmıştır?”
Az biraz tarih okumuş her insan bilir ki, yukarıda da ifade ettiğim gibi Osmanlı Devleti ile diğer imparatorlukları aynı kefeye koymak doğru değildir. Osmanlı her iki imparatorluğun hüküm sürdüğü topraklara; “barış, huzur, güven, istikrar, adalet ve kurduğu vakıflarla” bir medeniyet sunmuştur.
Roma ve Bizans İmparatorluğu ise dünyaya “kan ve gözyaşından” başka bir şey getirmemiştir. Adı üzerinde imparatorluktur ve imparatorluklarda; “Barıştan, adaletten, insan hak ve hukuku ile manevi değerlerden söz edilemez.” Her ikisi de maddeci bir gözlükle dünyaya hükmetmiş ve maddeci gözlükle de sonları gelmiştir.
Devlet-i Aliye ise öyle değildir. Diğer iki imparatorluktan insanlığa miras olarak zulümleri, işkenceleri ve adaletsizlikleri kalırken, Osmanlı 600 yılı aşkın ömründe, yedi düvele; “adalet, barış, hak ve hukuk” götürmüştür. Bu sebeple de hâlâ özlenerek anılmakta ve manevi olarak yaşamaktadır. Kıyamete kadar da yaşayacağı muhakkaktır.
Evet, Osmanlı’nın bu kadar uzun süreli yaşamasının sebeplerinden birisi ve en önemlisi, Vakıf müessesesine verdikleri önemdir. “Vakıf emaneti,” Osmanlı’nın üzerinde hassasiyetle durduğu, koruduğu ve bu uğurda kanunlar çıkarıp, vakıf mallarına verilen zararları asla affetmediği bilinmektedir.
Kuruluşundan hitamına kadar vakıf müesseseleriyle yaşayan Osmanlı, vakıflarla sadece insanlığa değil, diğer tüm canlılara da hizmet etmiştir. Yaralı leylekler için bakımevlerine, serçelerin soğuktan ve kardan korunması için cami duvarlarına yapılan kuş evlerine, Sultanahmet’ten Aksaray’a yük taşıyan hayvan haklarından, evlenecek yaşa gelmiş ama çeyizi olmayan fakir kızlara kadar vakıflar kurmuş bir medeniyettir.
Bu saydıklarımız son derece küçük hizmetlerdir. Büyükleriyle devleti idare etmişlerdir. İstanbul’da oturan Valide Sultan, Tokat’taki fakir fukaranın geçimi adına ünlü “Tokat Yazması’nın” sadece Tokat’ta imal edilmesini istemiş, Tokat yazmasının gelirlerinin de dar muhtaç ailelere dağıtılmasını emretmiştir. Bunu da vakıf senedine yazdırmıştır.
Bu örneği şunun için verdim. Osmanlı Devleti’nin sonunu hazırlayanların sulbünden gelenler, hâlâ ataları gibi Osmanlı düşmanlığını sürdürmekte ve her fırsatta Osmanlı’ya sövmektedirler. Osmanlı denilince akıllarına gelen tek şey “Haremdir.” Osmanlı’daki “Harem” meselesini hiç bilmedikleri halde kirli zihinlerinde yaşattıkları hayali bir “Haremle” devamlı surette Osmanlı’ya iftira etmektedirler.
Osmanlı’da sadece Padişahlar devlet ve milletler menfaatine çalışmaz; padişah anneleri, eşleri ve kızları da başta vakıf müesseseleri olmak üzere halkla ilgilenmişlerdir. Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan bunlardan biridir. Üsküdar Mihrimah Camii ile Edirnekapı’daki Mihrimah Camii, sultanın halka düğün hediyesidir.
Mihrimah Sultan’ın vakıf meselesine ilgisi sadece İstanbul’la sınırlı değildir. Hac ve Umre vesilesiyle Hacca gidenler Mekke’den Arafat’a uzanan yol üzerinde su kanalları görürler. Su kanallarını ilk yaptıran Harun Reşid’in eşidir. Bu su kanalları zamanla kullanılamaz hale gelince, bizzat Mihrimah Sultan bir vakıf kurup, bu su yollarını tamir ettirmiş, yeni yollar yaptırmış ve istenilirse bugün bile kullanılacak durumdadır.
Malumunuz bu hafta, Vakıf Haftasıydı. Vakıf müessesesine sahip çıkmak, insanlığı yaşatmak demektir. Ben de bu sebeple Osmanlı’nın vakıflara verdiği önemden söz edip, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün tarihinde görülmemiş hizmetlerini yazacaktım. Doğrusu geçmişte tarih öyle tahrip edilmiş ki, bu yönetim sayesinde tahrip edilenlerin tamir edildiğini gördükçe, daha önceki yönetimlerin nasıl ihanet ettiklerine şahit oldum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.