Sıra kürtlerde...
Bir arada yaşama iradesinin türkler adına siyaset üretenlerde çeşitli tezahürleri var. En baskın olanı, kürtlerin farklı bir soydan gelmediği, onların da “Türk” olduğu. Bu muhtemelen şu sıralar kendini “Kürt” sayanlar tarafından en fazla eleştirilen hususlardan biri. Aynı soydan olmamak, kardeş olmamak çok açığa çıkan bir tepki.
Önce şunu söylemeliyiz: İlle de kardeşler bir arada yaşamak zorunda değil. Eğer kürtleri ayırırsak, Türkiye’de geri kalanlar etnik olarak Türk mü? Türkiye’de kürtlerin dışındakiler aynı ırktan mı? Değil elbette! Mesele etnik bir mesele ise, Türkiye’nin ırk zenginliği tartışılmaz. Türk tarihinin zorunlu bir sonucu bu. Türk milliyetçiliği gerçek kodları esas alırsa kesinlikle ırkçı olmamak zorunda. Türklerin müslümanlaşma sürecinde ve Türkistan’dan Türkiye’ye uzanan tarihi geçişte, çok sayıda kavim ve kabile ile karıştığı bilinmez değil. Cengiz sonrası moğollar ikinci nesilden itibaren müslümanlaştılar. Müslümanlaşırken türkleştiler de. Yani kendi dillerini terk edip, türkçe konuşmaya başladılar. Timurlenk, kökü Cengizle akraba olan bir kabileden geliyordu, ama artık Moğol değil, Türk’tü!
Osmanlının çok kavimli sürdürülebilir bir yapı oluşturduğu unutulmamalı. Osmanlı elbette bir İslâm devleti idi; dini İslâmdı fakat, müslüman olmayanlara da gayrimüslimlerin kendi yapısı içinde alan açmıştı. Yüzlerce yıl içinde bu genişliğin, müslümanlaşmaya temayül oluşturması kaçınılmazdı. Diğer taraftan, Osmanlı Devleti’nin dili başlangıçtan beri hanedanın dili olan türkçe idi. Devlet işlemlerini türkçe yapar, yöneticilerin türkçe bilmesini veya öğrenmesini gerekli görürdü. Bu diğer dillerin konuşulması, yazılması, yayın dili olması ve hatta öğretilmesine engel değildi.
Türklük kavramı 19. Yüzyılın sonu ile 20. Yüzyılın başında önem kazandı. Balkanlarda türkler yanında başka etnik kökenlerden müslümanlaşmış olanlar, kritik seçim yapmak gerektiğinde müslümanlıkla özdeşleşmiş olan Türk kimliğini seçtiler. Etnik olarak, ırk bakımından Türk olmayan fakat kültürel olarak Türk olan muhtemelen milyonlarca insan var. Ne türkler onlardan etnik menşe soruyor, ne onlar böyle bir arayış içinde bulunuyorlar. Gerektiğinde kendilerini Çerkez, Arnavut veya Boşnak vs. olarak tanımlamaktan da kaçınmıyorlar.
Irk seçilemez, ırk üzerine bina edilen bütün ideolojiler bu yüzden çatışmacıdır, ötekini yok etmeyi, şiddeti öngörür. İnsanların seçimsiz kimlikleri dışında seçimli kimlikleri de vardır. Din seçimli bir kimliktir. Her ne kadar içinde doğulan ortamın dini üzere gidilirse de, temelde din seçimli bir kimliktir. Etnikliğin ötesinde seçimli bir kimlik sözkonusu olabilir mi? Olabilir, fiilen vardır.
Çerkez, Arnavut, Boşnak, Gürcü vb. etnik kimlik taşıyan milyonlarca insan, müşterek kültürel değerleri temsil edilen bir ortak kimliği kabullenmişlerdir. Bu Türkiye içinde yaşıyan bütün etnik kimlikler için kendiliğinden benimsenen bir durumdur. Hatta Türkiye dışında devlet olarak tanınan etnik kimlikler dahi Türkiye’nin büyük bütünlüğü içinde kendilerini ifade etmekten imtina etmezler.
Mesela, Arap kimliği bütün dünyanın tanıdığı, çok sayıda devletle temsil edilen, büyük bir kültür ve güçlü dile sahib olan bir kimliktir, buna rağmen, Türkiye’de etnik olarak kendini Arap bilenler de bu büyük bütün içinde kendilerini ifade ederler. “Anadiliyle öğretim yapalım, türkçe öğrenmeden devletin yüksek kademelerinde yer alalım” demezler.
Kürtler için istisna sözkonusu olabilir mi?
Yani kürtler, Türk dışı veya karşıtı bir kimlikle yükselebilir ve Türkiye’ye hakim olabilir mi?
Şimdi, dağdaki şiddeti şehire taşıyarak yapılmak istenen nedir? Kürtçü şiddet gerek Türkiye’nin doğusunda gerekse batısında hangi kısa veya uzun vadeli hedeflere ulaşabilir?
Bu karşı şiddeti çağıran sonu felaketle bitecek bir tavırdır. Bugüne kadar kürtçü şiddet dağda asker, şehirde polis tarafından karşılandı. Bu yüzden şehirlerde ciddi bir kimlik çatışmasına yol açmadı. Kürtçü şiddet esnafın dükkanından, vatandaşın arabasından, evinden, belediyenin otobüsünden ne istiyor? Eğer böyle bir çatışmanın kapısı aralanırsa, kürtçüler ülkenin bazı bölgelerinde güçlerini kanıtlayabilirler, fakat bunu başaramadıkları yerlerde çok ciddi acılar yaşanır.
Bugüne kadar, “türkler” kardeşilik söylemi ile havayı yumuşak tutmaya çalıştı, kürtlerin türklerle kardeş olduğunu söyleye geldi. Şimdi sıra kürtlerde, eğer ortak yaşama iradesine sahiplerse bu söylemi artık onların sahiplenmesi gerekiyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.