Gemilerde tamim var
“Gemilerde talim var/Bahriyeli yârim var” türküsü böyle günlerde hatırlanır...
Kenan Paşa’nın 12 Eylül arifesinde yaptığı, etrafına kuvvet komutanlarını alarak garnizon teftişlerine benzer bir durum var... Başbuğ general de yanına kuvvet komutanlarını alarak Karadeniz’e çıkıverdi...
Brifing yok amma, tamimli bir yola koyma eylemi gözüküyor...
Ne de olsa geçmişten faydalanmak gerekli ve faydalıdır...
Mutlaka dikkatinizi çekmiştir...
Bazı işçi sendikalarının harekete geçmesi, holding medyasının ise tiyo vermesi, olağanüstü hal talepleri...
Geçmişte Bedrettin Demirel paşanın söylediği gibi yoksa darbe kıvamına gelindi mi?
Nedir o: “Rahatsız ve huzursuzuz” ifadeleri?
Türkiye huzursuzdur... Çünkü demokrasiye darbe vurmaya yeltenen denizci subaylarımızdan önemli bir kesimi “Ergenekon” davasında içeri alındılar...
Acaba fırkateynde toplanan generallerimiz Ergenekon’a selam mı sarkıtıyorlar, rahatsızlıklarını telafi edecek gayrimeşru yola mı başvurmaya niyetliler?..
Ankara’da yapamazlar mıydı o toplantılarını?
Yoksa bir gözdağı mı verilmek istendi?
Vallahi bu milletin fertleri daha çok huzursuzlar... Acaba yine bir darbe mi geliyor diye, kılıç ağzında uyuyorlar...
Hukukumuz tamamen demesek bile kısmen darbeseverlere hizmet veriyor.
Hükümetimiz maalesef tevir/tüvür “açılım”larla, “Çalıştay”larla tadmin olmanın derdinde...
Sanki muhayyel darbeler bana yapılacak! Sanki Çalıştay erleri hiç darbecilerle beraber olmamışlar gibi!
Karadan yürüdük, gemiye çıktık alâyı vâlâ ile... Sözlü tamimde hem yandaş holding medyasına, hem de tarafsız (!) hukuka göndermeler vardı...
Yani, askerin asker meselesi yoktu... Buna karşın himaye edilmesi gereken bazı personel vardı... Disiplinsizlikleriyle... Bilhassa denizcilerimiz suçlanıyordu... Amma onları kurtarmak, temize çıkarmak mı lazımdı? Olabilir... Zira onlar “dindar” kimliği taşımıyorlardı muhtemelen...
Nereye gidiyoruz, bilen var mı?
Genelkurmay’ın yüksek rütbelilerle geziye çıkmasında hiçbir su-i niyetleri yok muydu?
Boşverin bunları... Hepimiz teyakkuz halinde “Alevi Çalıştayı”ndan ne çıkacak, ona kilitlenelim...
Galiba AKP muhtemel cellatlarının sırtını sıvazlıyor... Ne yani, dedelere, babalara mı kalacak bu ülke? Valla gözyaşına bakmadan keserler Yavuz Sultan Selim torunlarını... 1400 yıllık kin ne zaman sönecek ki?
ÇAPRAZ GİRİŞ:
İnsanın temel vasfı adil olmasıdır...
Adaletten kopmuş, ya da gücü yettiğine zulmeden bir insan, kendi ailesine veya başkalarına, durup düşünmek zorundadır...
Bir şiirimde diyorum ya:
ÖMÜR dediğimiz nedir?/Üç gün hilâl üç gün bedir/Yarına boş kalır sedir/Say bir karış/Say bir adım/Geçti gitti anlamadım...
Allah herkese hayırlı, adaletle geçecek bir ÖMÜR versin...
Adı ÖMÜR olup yüreği demir olanları ben hiçbir zaman sevmedim...
Çocukluğumdan beri bütün mücadelem haksızlıklarla geçti... Ne dedim bir bakar mısınız?
İmansız askerin, korkak paşanın
Bir boyuna, bir de enine tükür...
Kaçarken vurulup yere düşenin
Bir leşine, bir de kanına tükür...
Ve devamı:
Ölürsen de hak yedirme, hak yeme/Ak’a kara, karaya da ak deme/Adaletten ayrılırsa mahkeme/Bir hakime bir de kanuna tükür...
Bu gibi anlayışlarla ömrünün son raddesine gelen bir insan, acaba kendi hanımına dünyayı zindan edenlere hoş nazarla bakar mı?
Ne dersin çok uzaklardaki dostum?
Hani sabır denen hazine? Hani İslam’ın affedici prensibi?
ÖMÜR geçiyor, farkında mısınız?
================
Usta siyasetçiler ateşe kurt düşürür
Hukukçumuz isterse demire dert düşürür
Uzman bilimcilere fırsat verildiğinde
Kasım’a Mart ve dahi ecele şart düşürür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.