Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

TSK’yı yıpratan, bizzat kendi subayları!

TSK’yı yıpratan, bizzat kendi subayları!

Şu hâle bakın, Türkiye’de öyle “vahim” olaylar yaşanıyor, öyle “tehlikeli” oyunlar oynanıyor, öyle “tüyler ürperten” teşebbüslerde bulunuluyor ki; “yer yerinden oynar” diye düşünüyorum... Oysa, bütün bunlar “sıradan olaylar” gibi karşılanıyor...
Elbette şaşırıyorum...
Üzerimize “ölü toprağı” mı serpildi, “uyku mahmurluğu” mu yaşıyoruz, yoksa “olur böyle vak’alar” şeklinde bir “kanıksama” durumu mu var?..
Böyle bir “suikast teşebbüsü” eğer “CHP’li” birine yapılsaydı, acaba ne olurdu?.. Öyle sanıyorum ki; yer yerinden oynar, kızılca kıyametler kopartılırdı...
“Ekran”lar desen, herhalde “24 saat teyakkuzda” olurlar, dakka başı “uzman” konuştururlardı!..
Ama, bakıyorum da;
Televizyonlar, “normal haber bültenlerinde” bile “Arınç’a suikast teşebbüsü”nü, neredeyse “sıradan bir olay” gibi sunuyor... Ne “ayrıntı” var, ne de “olay yeri”nden canlı yayın!..
Dedim ya;
Eğer, hedefte Bülent Arınç değil de, “CHP’li” veya “solcu” biri olsaydı, ekranlar; “Şok!.. Şok!.. Şok!”tan geçilmez, “uzman”ların biri iner, biri çıkardı!..
Bu “sessizlik”, bu “suskunluk” neden acaba?..
Yoksa, Bülent Arınç, “suikast”le öldürülmeyi hak mı etti?.. “Ergenekon Terör Örgütü” ile bu kadar “uğraşması”nın bedelini “ortadan kaldırılmak”la ödemesi gayet normal mi?..
Bu “suskunluk” niye?..
Bu “heyecansızlık” niye?..
Artık “kanıksadık” mı, yoksa olayın aktörleri “asker” olduğu için “tırstık” mı?..
Nerede o, “özgürlükçü”ler?..
Nerede o, “demokrat”lar?..
Nerede o, “insan hakları” savunucuları?..
Ve nerede o, Taksim’e çıkan “yürüyüşçü”ler?..
EKRANDA BEYNİ SULANMIŞ BİR UZMAN!
İnanın şaşkınım... Hani, MYK toplantısına gelişlerinde AK Parti kurmaylarına “ayaküstü sorular” da sorulmasa, onlar da “vahim bir olay” demese, Suriye’ye hareketinden önce bir basın toplantısı düzenleyen Başbakan Tayyip Erdoğan, “Vahim ve düşündürücü” ifadesini kullanması, zannedeceğim ki, ortada “basit bir olay” var da, ben gereğinden fazla büyütüyorum!..
Bu şaşkınlık içinde, dün sabah “ekran ekran” dolaşıp, “suikast teşebbüsünün ayrıntıları”nı öğrenmeye çalışıyorum.
Aaa, o da ne?..
Sadece “adı Türk” olan ama ekranında “bu millete yabancı” her programa çanak tutan bir televizyon kanalında, her gün ayrı renkte “papyon” takmakla ünlü bir “monşer eskisi” konuşup, olayı yorumluyor;
“Bülent Arınç’a suikast teşebbüsünde bulunulması olayı, bir hükümet tertibidir... Hükümet; hem gündem değiştirmek, hem de TSK’yı yıpratmak için böyle bir senaryo hazırlamıştır!..
Bir binbaşı ve albayın, hele de suikast için oraya gönderilmesi, hiç olacak iş mi?”
Bu yorumu dinleyince;
“Oha” dedim;
“Bu adamın ya beyni sulanmış, ya da olayı sulandırmakla görevlendirilmiş!”
Bilirsiniz, vardır böyle adamlar;
“Beyin”leri o kadar “boş”tur, o kadar “ıssız” ve “karanlık”tır ki; eskaza bir “düşünce” veya “fikir” beyinlerine girmeye teşebbüs etse, “karanlıkta kaybolmaktan” korkar ve geriye döner!..
Evet, böylelerinin beyinleri;
“Issız bir mağara” gibidir!..
O SUBAYLARI HÜKÜMET Mİ KİRALADI?
“Papyon kravatlı monşer eskisi”nin beyni o kadar “fikir fakiri” ki; “Arınç’a suikast teşebbüsü” gibi “vahim” bir olayın bile; “Hükümet’in işi” olduğunu iddia edebiliyor!..
Bu kadarına da, “çüşş” artık!..
Ne yani;
“Genelkurmay’da görevli” o “binbaşı” ve “albay”ı, böyle bir “iş” yapması için, Hükümet mi kiraladı?..
Onlar, Genelkurmay’dan zaten “maaş” alıyorlar, acaba “maaşları az geldi” de, AK Parti Hükümeti’nden “ek iş” talebinde mi bulundular?..
Hükümet de onlara;
“Arınç’ın evinin adresi”ni verip; “Gidin oralarda dolaşın, polis de sizi yakalasın” mı dedi?..
Acaba, “kiraladığı” bu subaylara ne kadar “para” teklif etti?.. O paranın ne kadarını “peşin” verdi, ne kadarını “iş bittikten sonra” verecekti?..
Olur mu böyle saçmalık?..
Şaşarım, şaşarım da;
“Fikir fakiri” bu adamları “uzman” diye ekranlara çıkaran televizyonculara şaşarım!..
Şu hâle bakın;
“iş üstünde” yakalanan Albay Erkan B. ve Binbaşı İbrahim G., Arınç’ın evinin çevresinde otomobille dolaşırlarken “şüphe” üzerine “polis” tarafından durduruluyorlar ve işte tam o anda “ellerindeki kâğıtları yutmaya” çalışıyorlar!..
Kimbilir, belki de “Acıkmış”lardır!..
Ki, “yutmaya” çalıştıkları o kâğıtlardan birinde, “Arınç’ın ev adresi” yazılıdır!..
“Arınç’ın evi”ni niye araştırıyorlardı acaba?.. Manisa’dan gelmişlerdi de “yatacak bir yer, yemek yiyecekleri bir sofra” mı arıyorlardı?.. Arınç’la bir “akrabalık”ları veya “hemşehrilik”leri mi vardı?..
Sokakta mı kalmışlardı?..
Eğer “Arınç’ın evi”ni bulamazlarsa, “Ankara’nın soğuğu”nda donma tehlikesi mi vardı?..
Yok!.. Bu kadar da saçmalık olmaz!..
Şu hâle bakın;
Bir “monşer eskisi” hem de televizyon ekranında “saçmalıyor” diye, ben de saçmalamaya başladım!..
ARINÇ’I NİYE SUSTURMAK İSTEDİLER?
O kadar saçmalıyorum ki;
Ellerinde adres, Arınç’ın evini arayan adamların, neredeyse “köyden yarın gelen”(!) köylüler olduğunu söyleyeceğim!.. Gerçi, benim söylememe gerek yok, “monşer eskisi”nin dedikleri, bundan pek farklı değil!..
Adam o kadar “fikir fakiri” ki;
Subayların “Özel Harpçı” olduğundan ve üzerlerinden “sahte kimlikler” çıktığından bile haberi yok!..
Diyor ki, “papyon”lu monşer;
“Böyle bir eylem için, hiç binbaşı ve albay görevlendirilir mi?”
Doğrusu, pek anlayamadım;
Acaba, “binbaşı ve albay” değil de, “general görevlendirilmeliydi” mi demek istedi, yoksa “teğmen” veya “astsubay”ın yeterli olacağını mı söylemek istedi?..
Ulan, hedefteki adam “sıradan bir politikacı” değil ki?.. Hedefteki adam, “Başbakan Yardımcısı!”
Böyle bir adamı “susturmak” veya “ortadan kaldırmak” için; bırakın “2 subay”ın görevlendirilmesini, dua edelim ki, “askerî birlik” görevlendirmemişler!..
Çünkü Arınç, çok önemli bir insan!..
29 Nisan 2009’da, kendisi de bir “canlı bomba”nın suikast girişimine maruz kalan Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk, öyle diyor ya;
“Bülent Arınç, Türkiye’nin yetiştirdiği ender siyasetçi ve devlet adamlarından biridir... Arınç’a yönelik suikast plânının arkasında, Türkiye’yi kaos ortamına çekme çabası var... Bu olayın, son günlerde tırmanan şiddet eylemleri ve Tokat’taki hain saldırılarla bağlantılı olabileceğini düşünüyorum.”
Görüyorsunuz ya;
Hikmet Sami Türk, “damdan düşen biri” olduğu için, olaya, “olması gerektiği gibi” bakıyor...
Ama, papyon kravatlı monşer, herhalde “amuda kalkmış” olmalı ki, olayın “Hükümetin işi” olduğunu söyleyecek kadar “tersinden” bakıyor!..
Oysa, ortada bir “bokluk” olduğu kesin!..
Bazıları, bunun üzerine “tüy” dikmeye çalışıyor...
Monşerimiz de, onlardan geri kalmamak için, herhalde “papyon” dikiyor!..
BU, İLK SUİKAST TEŞEBBÜSÜ DEĞİL Kİ!
Bu, nasıl “Hükümetin işi” olabilir ki?..
Adamların bindiği araçlardan biri “kiralık”, diğeri de “TSK’ya ait!”
Ne yani;
TSK da mı, “hükümetle işbirliği” içinde?..
TSK da mı, “gündem değiştirmeye” çalışıyor?..
Bu nasıl akıldır, bu nasıl mantıktır, bu nasıl yorumdur ki; “saçmalama özgürlüğü” bile hafif kalır yanında?..
Hem sonra, bu ilk “suikast teşebbüsü” değil ki?..
Hele hatırlayın;
Kıbrıs’ta 5 Kasım 1997’de düzenlenen “Toros-2 Tatbikatı” esnasında, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nu hedef aldığı iddia edilen bir kurşun, arkasındaki Albay Vural Berkay’ın ölümüne yol açmıştı!..
Sahi, bir “suikast silâhı” olan Kanas’ın tetiğine basan Yüzbaşı, bu işi gerçekten yanlışlıkla mı yapmıştı, yoksa “mezhebi bir dürtü” ile mi?..
Olay “kaza” mıydı,
Yoksa “taammüden cinayet” mi?..
Ya, merhum Muhsin Yazıcıoğlu olayına ne diyelim?..
Söyleyin Allah aşkına, o olay bir “helikopter kazası” mıydı, yoksa “faili meçhul bir cinayet” mi?..
Malûm, o da “örtbas” edildi!..
Ya da “örtbas edilmeye” çalışılıyor!..
BAŞBUĞ, BU OLAYLARI AÇIKLAMALIDIR!
Malûm, bu olaylar ve onlardan sonraki birçok olay; “kol kırılır, yen içinde kalır” mantığı ile bugüne kadar “örtbas” edildi!..
“Hemen her konuda açıklamalar” yapan Genelkurmay, son gelişmelerden sonra bir an önce açıklama yapıp, hiç olmazsa bu olayı da “örtbas” etmesin!..
Çünkü, kırılan kol; evet, “yen içinde” kalır ama “çolak” kalır!..
Sayın İlker Başbuğ, bir “basın toplantısı” daha düzenlemeli ama bu defa “höt-zöt” demeden, hiç kimseyi “tehdit” etmeden ve hiç kimseye “gözdağı” vermeden!..
Sadece “Arınç’a suikast teşebbüsü”nü değil, tam “12 gün”dür “Levent Ersöz’ün yattığı hastane”nin çevresinde dolaşan “astsubay” ve “Deniz Yarbay Ali Tatar’ın intiharı” konularına “açık, net ve inandırıcı” cevaplar vermelidir!..
Çünkü;
“Asimetrik psikolojik harekât”a maruz kaldıklarını iddia ettiği TSK mensuplarından bazıları, ellerine silah alıp, serseri mayın gibi ortalıkta dolaşmaya, oraya-buraya “kurşun” sıkmaya başlamışlardır!..
“Başkaları” değil,
“TSK’yı yıpratan” bizzat kendi mensuplarıdır!..
Evet, evet;
Başbuğ, bir an önce konuşmalıdır!..
Ama “siyaset” yapmadan!..
Sadece “silahlı eylem”lerle ilgili!..
Konuşmalı ve artık;
“Çürük elma”ları itiraf edebilmelidir!..
Yoksa, “papyon”lular, tüy dikmeye başladı!..
==============
Bu sözler için mi?
¥ 3 Temmuz 2008- “Türkiye iyi bir noktaya gidiyor... Ergenekon operasyonları, bağırsakların temizlenmesidir.”
¥ 20 Kasım 2008- “Ergenekon Terör Örgütü’nün avukatlığını Sayın Baykal’dan başka kimse yapmadı, yapmaz da. Bir siyasî parti liderinin bunu her hafta tekrarlaması siyasî fecaattır.”
¥ 11 Mart 2009- “Allah’a çok şükür ediyorum ki; Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş. Yoksa bunların savaşacak halleri yok. Askerlikten başka her şeyi yapmışlar. Siyasetle uğraşmışlar, darbelerle uğraşmışlar.”
¥ 19 Temmuz 2009- “Biz Türkiye’de bir çığır açıyoruz. Mafyayı çökerttik, çeteleri bitirdik, Ergenekon’u tepeledik. AK Parti bunu yapıyor, 4 defa darbe teşebbüsü, 5 defa suikast, 10 defa bilmem ne... Bunlar Türkiye için.”
Çeşitli tarihlerde söylenen bu sözler, Sayın Bülent Arınç’a ait...
Görüldüğü gibi;
Sayın Arınç, “Ergenekon” ve “darbeciler” hakkında çok net sözler sarfetmiş...
Merak ediyorum, bunun için mi “susturulmak” istendi Arınç?..
Ama o, “demir”den korksaydı, “siyaset”e girmezdi!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi