Buz yeme festivali devam ediyor
Her şey “Açılım” işgüzarlığı ile başladı ülkemizde...
Açılmak başarılsaydı kötü mü olurdu? Hayır, çok iyi olabilirdi...
Sadece adamlar adlarını telaffuz ettiler... Programlı bir şekilde neticeye varmak yerine, döküp dağıttılar...
Biri bitmeden bir diğerine atlayınca akıldanelerimizde hayretler baş gösterdi...
Dikkat ediyorsanız, dün TSK içinde yoğunlaşan “mezhepçi bürokratlar” bilahare yargıya duhul eyledi...
Her halükârda kendi açılımlarını yaptıklarına inanıyorum ben...
Geçmiş tarihte temin ettiği belgeleri -şematik olarak-yayınladığı için muhterem Hasan Celal Güzel Ayaş Cezaevi’ne yolcu edilmişti...
Şimdi daha organize şekilde yargıda konuşlanan mezhepçiler kısmen TSK içinde de bulunuyorlarmış meğer...
Türkiye bir/çok başlı bir devleti taşıyor sırtında...
Kim, hangisine uyacak, belli değil...
TSK’da baş gösteren intihar salgınının gerçek sebebi neden açıklanmıyor? Açıklamak isteyenleri susturanlar olmuyor mu?
Gazeteci Şamil Tayyar ve Emre Aköz kısmen konuya açıklık getirdiler, amma kendi ağını ören örümcekler uzaktan dolandılar...
Kılıçdaroğlu dedenin yine belge derleme sevdası tuttu ve Yarbay Ali Tatar intiharı tercih eyledi... Yakınları “sahipsiz kaldı” diyorlar...
Beni meraklandıran bir önemli husus ise:
Sincan hakimi Osman Kaçmaz’ın pervasızlığı... Yine MİT ve Emniyet’e dava açma girişiminde bulunduğu gibi 23 hakime de suç duyurusunda bulunmuş... Sakın mezhepçi camiadan olmasın... Erzincan savcısı da geri kalmıyor. Erzurum’a, Ankara’ya, İstanbul’a meydan okuyor... Mezhebi bir tarafgirliği var mı, yok mu, bilmiyorum... Amma cesareti ve gündeme getirdiği konular şüphe çekmiyor değil...
TSK’yı suçlamak çıkar yol değil... TSK’nın içinde de çok başlılıklar olduğu söyleniyor... /Her şeyi ifşa ederim/ tehditleri yenilir-yutulur türden değil...
“Açılımlar” ve de “çalıştaylar” dananın kuyruğunu koparmaya yetti... Keşke müsait zamanda, daha akıllıca yapılsalardı... Muhtemelen bu kadar tahrik edici olmazdı...
AKP, yeni doğan çocuğun şeysini çekip kopardı.
Sırada kaç tane “açılım” var, ne zaman gündeme taşınacak merak ediyorum...
AKP yöneticilerine “suikast girişimi” haberleri televizyonları, gazeteleri toptan işgal etti...
Bazı siyasetçiler, bazı yazarlar Orgeneral İlker Başbuğ hakkında sert görüş serdediyor...
Ben de kendi görüşümü yazmıştım... Şuna inandım ki sayın Başbuğ kimi nasıl hizaya getirecek? Askerin içinde dahi aykırı tavırların sergilendiği bir zamanda muktedir olmak hayli zordur...
Kimbilir, belki de bu sefer denizaltı zırhlısı ile denizin altında bir toplantı mı yaparlar, yoksa savaş uçaklarında mı toplanır, görüşler serdederler, henüz bilen yok...
Unutmadan belirteyim:
Her olumsuz hareketin arkasında veya göbeğinde CHP vardır... CHP’nin milletvekilleri vardır...
Bir deyim var: “Kamber’siz düğün olmaz” diye... Millete ters düşen her hareketin içinde CHP’lilerin olmaması eşyanın tabiatına aykırıdır...
MHP ise CHP çığırından gıdım gıdım ilerliyor...
Yahu bu siyaset meselesi aklıma gelince nedense CHP’li Kemal Anadol, MHP’li Oktay Vural, eski DTP’li, yeni BDP’li Emine Ayna gelmektedir...
DB’ler de gözümün önünden gitmiyor...
Yani Deniz Baykal (D.B.) ve dahi Devlet Bahçeli (D.B.) bu siyasetçilerin öz babaları, has babaları Demirel Baba... /D.B./
Çok önemli bir not:
Geçmişte bir adamın İslam düşmanlığı hakkındaki sözlerini eleştirmiştim... Beni mahkemeye vermiş, 8 milyar tazminat talep etmiş... Hakim bey talep edilen 8 milyara beni mahkûm etti... Hakim bey Cemevi müdavimi bir mezhepçiymiş... Dava eden kişiye, “50 milyar talep etseydin o miktara hükmederdim” demiş...
Mezhepçi hukukçuların adalet anlayışı budur işte...
Hepsi diyemeyiz... Fakat ekserisi aynı zihniyette... Aksi halde camiadan kovarlar... Muhtemelen “düşkün” ilan ederler...
Buyurun lisan açılımına... Buyurun doğruları dile getirme açılımına.
==================
Deli dağa tırmandı, bekliyor taş kuyuda
Uçurduk balıkları, uyuyor kuş kuyuda
Ayak veya ayaklar yükseldi direk direk
Çıkacak yol arıyor beyinsiz baş kuyuda.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.