Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Türkiye, İsrail gibi “terör devleti” olmasın!

Türkiye, İsrail gibi “terör devleti” olmasın!

Sık sık olduğu gibi, geçen haftanın gündeminde de “asker” vardı... Daha doğrusu, “asker içindeki cuntacı yapılanma” vardı... İçindeki “çürük elma”ları ayıklamayı reddeden ve hatta onları “korumaya” çalışan TSK, bir defa daha “suikast girişimi” ve “faili meçhul cinayetler” dolayısıyla gündemin tam göbeğine oturdu... PKK’nın şehir yapılanması KCK’ya karşı yürütülen operasyonlar ve CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu’nun “dandik” çıkan belgeleri ile, Londra’dan yola çıkıp; ülke ülke, şehir şehir dolaşıp Akabe Limanı’na ulaşan “Gazze’ye Özgürlük Konvoyu”nun, Mısır Devlet Başkanı Mübarek izin vermediği için Akabe’de beklemek zorunda kalmaları da geçen haftanın diğer gündem maddeleri arasındaydı... “Gazze’ye Özgürlük Konvoyu”nun yolculuğunu muhabirlerimizden Mustafa Uzun takip ediyor ve gelişmeleri günü gününe aktarıyor bizlere... Ve tabii, biz de sizlere... Ki, kamuoyu; “Mübarek’in konvoya izin vermediği” haberini ilk önce Vakit’ten, dolayısıyla Mustafa Uzun’un haberinden öğrendi... Bu “zorlu yolculuğa” çıkıp oradan günü gününe haberler geçen Mustafa Uzun’u; bu duyarlı ve gayretli çabalarından dolayı tebrik ediyoruz... Tabii, “Gazze’ye duyarlılık”larından dolayı, başta İHH olmak üzere yerli ve yabancı kişi ve kurumları da ayrı ayrı kutluyoruz.
BİR “TSK TERCÜMANI”NIN İFŞAATLARI!
Görüyorsunuz işte; “tam bir tezatlar dünyası”nda yaşıyoruz... Bir yandan “insanların yaşaması” için “konvoy”lar oluşturuluyor, bir taraftan da “insanların ölmesi” için plânlar yapılıp, plâna uygun “tetikçi”ler bulunuyor... Bu “tetikçi”ler, işlerini öyle ustalıkla yapıyorlar, onlara “görev” verenler, onları öyle ustalıkla koruyorlar ki, işlenen “katliam boyutlu cinayetler”in tamamı “faili meçhul” kalıyor... Ya da, “PKK’nın üzerine yıkılıyor!”
Geçen hafta, “Vakit’in sürmanşeti”nde; 24 Aralık’ta başlayıp, 25 ve 26 Aralık’ta da, yani “3 gün” devam eden bir haber vardı... Sözkonusu haberlerimizde, TSK’ya yıllarca “tercümanlık” yapmış ve bazı eylemlerin içinde bizzat yer almış olan Yıldırım Beğler’in iddialarına yer veriliyordu...
“Can korkusu” yaşadığı için Türkiye’den Norveç’e kaçan ve halen bu ülkede yaşayan Yıldırım Beğler’le konuşan Cihan Haber Ajansı muhabirleri, kaydettikleri “görüntülü” ve “yazılı” haberleriyle, büyük bir “gazetecilik” gerçekleştirip, neredeyse gündem değiştirdiler...
OKKAN SUİKASTI, PKK VE CESET TARLALARI!
Çünkü, Yıldırım Beğler’in anlattıkları; “terörle mücadele tarihi”ni değiştirecek “iddia”larla doluydu... Bu anlatılanlar; teröre “bakış”ı da, terör hakkındaki “kanaat”leri de ve hatta “bilgi ve belge”leri de değiştirecek ifadelerdi!..
Çünkü, Yıldırım Beğler diyordu ki;
“Dönemin Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ı, iddia edildiği gibi Hizbullah değil, Özel Kuvvetler’e bağlı 20 kişilik C-Timi öldürdü...
Olay sonrasında 20 kişilik tim Kuzey Irak’a gönderilerek 3-4 ay saklandı. Ortalık sakinleştikten sonra ülkeye dönen Okkan cinayeti faili ve tim mensuplarının hepsi CASA tipi uçağa bindirilerek 16 Mayıs 2001’de havada infilak ettirilip, öldürüldüler!..”
Demek oluyordu ki;
“Öldürenler de öldürülüyor!”
Ki, arkada “delil” kalmasın!..
Yıldırım Beğler’in, akıl-havsala almaz “ifşaat”ları bununla da bitmiyordu... “İnsanın kanını donduran” açıklamalarına devam edip, diyordu ki;
“Murat Karayılan ve Cemil Bayık gibi PKK’nın üst düzey elebaşılarını Kuzey Irak’ta yakaladık, ancak yukarıdan gelen emirle serbest bıraktık. İstesek PKK’yı bitirirdik ama bitirmedik... Ortam sakin olduğu zaman kızıştırmamız için talimat geliyordu, biz de askere saldırıp, PKK yaptı süsü veriyorduk!!!”
Sadece bunlar mı?.. “Ceset tarlaları”ndan da söz ediyordu Yıldırım Beğler!.. “İnsanın kanını donduracak” katliamlardan örnekler veriyor, “yer” gösteriyor, cinayetlerin işlendiği bölgenin “koordinat”larını açıklıyordu...
“Habur Sınır Kapısı’nın yanında Hezil Çayı var...
Burada 47. ve 48. köprüler bulunuyor...
48. köprünün 500-1000 metre berisinde, Hezil Çayı ile Aktepe askeri bölgesinin arasında Ateşalanı denilen bir yer var... Derenin 20-30 metre üst kısmına, en az 70-80 kişi gömülmüştür... Adanalı A. Astsubay, geceleri buraya çok kişi gömdü...
2. Bölüğün yanındaki Kapılı askerî bölgesine de çok sayıda ceset gömüldü... Burası MAK’ın özel alanıydı!”
Bu bilgiler “dehşet” bilgilerdi... Beğler, adeta “vahşetin fotoğrafı”nı seriyordu gözler önüne!..
Meğer neler olmuş, bu ülkede, neler?..
“Terör” ne, “terörist” kim, birbirine karışmış!..
ÖZEL HARP’TE ARAMA, TÜRKİYE’DE BİR İLK!
Bu “iddia”ların doğruluğunu araştırmak, elbette “Ergenekon savcıları”na düşüyor... Öyle ya; Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu’nun üstüne basa basa söylediği gibi; “Beğler’in anlattıkları, Ergenekon’un ta kendisi”dir!..
Bu durumda, “Ergenekon Savcıları”nın işi, gerçekten zor!.. Hangi “iddia”yı araştıracaklar, hangi “suçüstü” ile meşgul olacaklardı!.. Bir yanda Beğler’in anlattığı “faili meçhul cinayetler” vardı, öte yanda “Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast girişimi” iddiaları!..
Malûm, Bülent Arınç’a yönelik “suikast girişimi” iddiasıyla ilgili olarak bir “albay” ve “binbaşı” Çukurambar semtinde “suçüstü” yakalanmışlardı!.. Bu albay ve binbaşının “istihbaratçı” değil, “Özel Harp’te görevli” olmaları ve “Arınç’ın evinin yazılı olduğu kağıdı yutmaya çalışırken yakalanmaları” geçen hafta boyu çok tartışıldı... Bu tartışmada, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un “bazı sorulara cevap vermemesi” de, elbette etkili oldu...
Cumhuriyet savcıları da, belki bu “eksik parçaları” tamamlamak ve “fotoğrafın bütününü” ortaya çıkarmak için, geçtiğimiz Cuma gecesi, “Türkiye’de bir ilk” gerçekleştirdiler ve eski adı “Özel Harp Dairesi” olan “Özel Kuvvetler Komutanlığı”nda “arama” yaptılar... Giremedikleri kapıları “mühürlediler.”
Onlara da Cumartesi gecesi girdiler!..
Bu yazıyı yazdığımız saatlerde, “18 saat” süren “arama” hâlâ devam ediyordu... Savcılar “bilgi”lere, “belge”lere ve “bilgisayar bellekleri”ne el koydular!..
Bakalım, bu “araştırma”dan ne gibi bir sonuç çıkacak?.. Umarız, “ikinci bir Dağlıca vak’ası” yaşanmaz!..
Malûm, “12 askerimizin şehit” olduğu esnada “düğünde halay çektiği” fotoğraflarla belgelenen Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik’e hiçbir ceza verilmezken, kabak “2 er”in başına patlamış, olayın sorumluluğu 2 ere yıkılmış ve Van Askeri Ceza Mahkemesi onları mahkûm etmişti...
Umarız, Ankara’daki “suikast girişimi” olayında da aynısı yaşanmaz... Olayla ilgili “8 askerî personelin gözaltına alındığı” bilgileri yansıdı kamuoyuna!.. Peki, “onlara emir veren kim”di ve onlara ne yapılacaktı?.. Henüz bir bilgi yok!..
BU SÜRECE HERKES DESTEK OLMALI!
Türkiye, gerçekten de “zor bir dönem”den ve “zor bir dönemeç”ten geçiyor... Bu süreci yara-bere almadan sağlıklı bir şekilde geçebilmek için herkese görevler düşüyor... Hükümet’e de görevler düşüyor, Meclis’e de... Yargı’ya da görevler düşüyor, Genelkurmay’a da... Ve tabii; “muhalefet partileri”nin de, “medya”nın da, “STK’lar”ın ve hatta “toplumdaki duyarlı insanlar”ın da bu sürece olumlu katkı vermesi gerekiyor... Aksi halde, sepetteki “çürük elma”lar ayıklanmaz ve onlar da bir süre sonra sepeti “kokutmaya” ve diğer elmaları “çürütmeye” başlarlar... Eğer “istikrarlı” ve “güvenli” bir ülkede yaşamak istiyorsak, “çürük”lerin ayıklanmasına hiç kimse karşı çıkmamalıdır!...
Bunu yapmazsak, “devlet kılıflı ETÖ terörü”nden kurtulamayız!.. Bir gün gelir; “devlet terörü” şekil değiştirir ve Türkiye de; tıpkı İsrail gibi bir “terör devleti”ne dönüşür!.. Öyle bir “terör devleti” ki; “insanların yaşaması” için gönderilen “gıda”lara bile izin vermez, “insanlık konvoyu”na, dün yaptığı gibi “ateş”le karşılık verir!..
Türkiye, şu “kritik dönemeç”te; “demokrasi” ile mi yönetileceğine, yoksa “silahlı bürokrasi” ile mi yürüyeceğine karar vermek durumundadır!..
Vakit, hemen her zaman olduğu gibi; bundan sonra da, “insanların hak ve özgürlükleri”nin savunucusu olmaya, kararlılıkla devam edecektir!..
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...





Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi