Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

100 yıllık seferberlik

100 yıllık seferberlik

Son sıralarda Genelkurmay Başkanı Başbuğ asimetrik bir savaştan bahsetmektedir. Gerçekten de Başbuğ’un tabirinde isabet var. Zira, 21. yüzyıl aslında 20. yüzyılın asimetrisi. Dolayısıyla yaşadığımız olaylar bu asimetrik değişimin bir parçasıdır. Elbette 21. yüzyıl 20. yüzyıldan mahiyet ve anlam olarak farklı olacaktır. Dolayısıyla asimetrik bir saldırıyı bilmem ama ortada asimetrik bir durum var. Bu da iki yüzyıl arasında farktan kaynaklanmaktadır. Değişime alışamamak veya ayak uyduramamak da asimetrik bir durum olarak algılanabilir. İşin bir yönü bu. İşin diğer kısmına gelecek olursak eş Şark al Avsat gazetesinin eski yazarlarından Halis Çelebi’nin çoktandır yazmakta olduğu ‘Elaph’ adlı sitede ‘Kayıp dönemler ve öğütücü krizler’ başlıklı (http://www.elaph.com/Web/opinion/2009/12/517705.htm) yazısında işte iki yüzyılın başlarını mukayese ediyor. 21. yüzyılın başına da kayıp dönem nazarıyla bakıyor. Birinci Dünya Savaşına giden yıllarında insanlığın umutla dolu olduğunu, lakin bir kıvılcımla birlikte dünyanın bir ateş topuna döndüğünü belirtiyor. Kendisi Kunaytıralı bir Çerkez olarak bütün Suriyeliler gibi Birinci Cihan Harbi’ni seferberlik yılları olarak hatırlıyor. Bu da bana 100 yıl sonra gündemimizden düşmeyen Seferberlik Tetkik Kurumu’na yapılan yargı baskınını hatırlattı. Demek ki, Birinci Cihan Harbi’nden beri aslında 100 yıllık bir seferberlik havasından henüz çıkabilmiş değiliz. Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik yine arpa boyu mesafe kat edebildik. 100 yıl sonra yine önceki yüzyılın başına dönmüş olduk. Dolayısıyla 20 ve 21. yüzyılın başları seferberlik nokta-i nazarından simetrik izler taşıyor. Lakin Başbuğ’un bahsettiği anlamda da asimetrik köşeleri var.
¥
Halis Çelebi ‘asra ve fecre yemin olsun’ der gibi kozmik ve simetrik boyutlarla alakalı şunları yazıyor: “Geçen asrın başında insanlar yine sakindiler ve gülüşüyorlardı. Lakin seferberlik borusuyla uyandılar. Avrupa 30 yıllık savaştan sonra ilk defa bu kadar büyük bir savaşın girdabına sürüklendi. Bir kıvılcım bir kıtayı tutuşturdu...”
Esasında, 21. yüzyılı, Soros’un hemşerisi John Lukacs’ın tarifinden anlayacak olursak, yeni yüzyıl da yine Bosna’da başlayan bir savaşla vizyona girmiş oluyor. 1914’te Saraybosna’da başlayan Birinci Dünya Savaşı, 1992 yılında yine bir kez daha yeni yüzyıla damgasını burada ve aynı topraklarda vurmuştur. Avusturyalı Philipp Blom, Das taumelnde Kontinent başlıklı kitabında fırtına öncesi sessizliği anlatır. Bu dönemde bulutlar adeta fırtına toplar. Birinci Cihan Harbi öncesinde asabi ve gergin bir atmosfer vardır. Bu atmosfer, bulutların birbirine girmesiyle fırtınaya dönüşür. Philipp Blom, 21. yüzyılın başlarını da 20. yüzyılın başlarına benzetir ve bunun için der Spiegel dergisine şöyle vasfeder: Das verlorene Jahrzehnt. Yeni asrın başı da çılgın bir dönem olarak tarihin hafızasında yerini almıştır bile. Savaş manyakları veya çılgınlar mangası olarak Bush, Rumsfeld ve Cheney ve onların Neocon müttefiklerini hatırlamak bile nasıl bir dönemden geçtiğimizi anlamamıza yardımcı olur. Daltonlar gibi Cheney hariç küçük Bush ve Rumsfeld’in yüzünden eblehlik akmaktadır. Zeka pırıltısından mahrum oluşları yani eblehlikleri şeytanın maskaraları olduklarını ortaya koyar.
¥
Arap atlarından sonra İspanyollar Arap tarzı gemilerle tarihin seyrini değiştirme sürecinde kıtaları kat ettikleri gibi 20. yüzyılın başında da ulaşım aracı olarak otomobilin keşfiyle birlikte sosyolojik tarih de yeni bir döneme girmiştir. Bu keşifler insanlar arası ilişkiyi baştan aşağıya değiştirmiştir. İnsanlar zamanla yarışmaya başlamışlar ve bu Peygamberimizin haber verdiği gibi ‘takarubuz zamanı’ yani zamanın yoğunlaşmasını; tayyı zamanı ve mekanı temin etmiştir. Ulaşım yatay olarak zamanın dürülmesini beraberinde getirirken 21. yüzyılın hediyesi olan internet ve cep telefonları ve iletişimdeki sıçrama ve devrimle birlikte dikey dürülme gerçekleşmiştir. Daha önce her şey kürenin içinde mahpus iken bu gelişmelerle birlikte küre yani dünya bilgisayarın içine girmiştir. Birisi afakta diğeri enfüste dürülmeyi ve yoğunlaşmayı temin etmiştir. Alvin Toffler, The Shock of Future gelecek şoku veya çarpması adlı eserinde zamanın insanı aştığı ve geçtiği algısına temas eder. Bu algı insanın değil, zamanın çekici ve öncü olduğu hissini uyandırmıştır. Ya da yapay ve taklit akıl ile tabii/orijinal akıl birbiriyle yarış halindedir. Bu da insanın teknoloji karşısında edilgenliğini ortaya koymaktadır. Belki de bu nedenden dolayı merhum Mustafa (Kemal) Mahmut, bazı kitaplarında teknolojiyi Deccal’a benzetmiştir. Dolayısıyla teknoloji Deccal olmasa bile kötüye kullanılması ile Deccal’in aletlerinden birisi olmuştur. Philipp Blom, asimetrik çağlar olmasına rağmen 20 ve 21. yüzyılların başlarında kitlelerin psikolojik durumunun aynı olduğunu söyler ve bunu neurasthenia kavramıyla ifade eder. Psikolojik kırgınlık ve zaaf hali. Asrın başında insanlar gerçekten de iyi bir döneme girdiklerini düşünürken bir dilimlik dönemde bile metal yorgunu bir hale düşmüşlerdir. Allensbacher adlı kurum 1999 yılında gerçekleştirmiş olduğu bir ankette insanların gelecekle ilgili iyimserlik oranlarına ulaşmış ve bunu yüzde 55 olarak tespit etmiştir. Bunu 10 yıl sonra 2009’da yeniden tekrarladığında bu iyimserlerin oranının buharlaştığını ve yüzde 14 derekesine düştüğünü tespit etmiştir. Demek ki, iki asır arasında seferberlik hali sürüyor. Çok ilginçtir, asimetrik seferberlik tarihine sadece 4 yıl kalmıştır. Kimbilir, asimetrik seferberlik bundan da yakın olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi