Kozmik odaya girildi
Özkök gitti!
Elbette hadise bu kadar mekanik değil. Fakat fevkalade sembolik olduğundan şüphe yok.
Ertuğrul Özkök, Türkiye’nin ciddiyete ve düşünceye dayanıksız, fakat magazine alışık asker ve sivil bürokrasisinin malum gazetesini 20 yıl yönetti. Bu döneme, Türkiye yönetim oligarşisinin ANAP’tan kurtulacağım derken Refah’a doğru kayan seçmen kitlelerini ehlileştirememe sıkıntısı damgasını vurmuştur.
1994’ün sonunda RP en çok oyu alan parti olarak iktidara aday oldu. Merkez oligarşi, medyasını kullanarak önce RP’siz alternatifleri devreye sokmaya çalıştı. RP-ANAP hükümeti, Mes’ut Yılmaz ikna edilerek engellendi. ANAP-DYP hükümeti ise devam ettirilemedi.. Tansu Çiller Necmeddin Erbakan’ın başbakanlığını sağlayan hükümete razı olduğu için aforoz edildi. Böylece Refahyol hükümeti kuruldu.
Senaryo işliyordu. Mes’ut’a beklemesi söylenmişti. Gün gelecek ve sonradan “siyasi onbaşı” lakabı verilen Mes’ut başbakan olacaktı.
Refahyol hükümeti nasıl yıkıldı?
Ertuğrul ve hempaları bu hadisede nasıl meş’um bir rol oynadı? Türkiye’de demokrasi halkın gözünün içine baka baka nasıl rafa kaldırıldı? Basın patronları nasıl devletin imkan ve nimetlerinden nemalandırıldı? Ben söylemeyeyim, Namık Kemal söylesin, erbabı anlar!
Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten!
İnsafsız avcılara hizmetten zevk alan, bunu da ballandıra ballandıra anlatan çok sayıda sarı kartlı arasında Hürriyet’in sabık yönetmeni yok mu?
Arşivleri açın, gazeteleri tarayın. Sadece manşetlere bakın.
Basında etiğin esamesinin okunmadığını, tetiğin habire çekildiğini görmeniz zor olmayacak.
Önce ahlâk!
Türkiye’de basın mesleği, ahlâki hiçbir kayda tabi olmuyor. Meslek ahlâkının adı bile edilmiyor.
1960 darbesinin şakşakçıları “Basın Ahlâk Yasası” diye bir şey icad etmişlerdi. “Bu gazete basın ahlâk yasasına uyar!”
Olmayan şeyin neyine uyulacak.
Önce temel çürük. Türk basını Cumhuriyet’ten sonra tek partinin yayın organı haline getirildi. Basının da kendine göre sebepleri vardı.
Önce İstiklal Mahkemesi ile terbiye edildi gazeteciler. Atatürk basına önem verirdi! Döneminde ünlü gazeteciler ağır cezalara çarptırıldı! Böylece gözdağı verildi.
Harf inkılabı bütün gazeteleri okuyucusuz bıraktı. Yeni bir alfabe öğrenilecek ve yeniden okuyucu olunacak. Büyük kopuş.
Hükümet-i cumhuriyetimiz derhal basınımızın imdadına yetişti! Devlet bütçesinden gazetelere tahsisat çıkarıldı. Tahsisat verilmeyen gazeteler kapandı…
Üçüncü terbiye yolu, gazetecileri bir meslek derneği çatısı altında toplamak ve başkan ile bazı ünlü gazetecileri meb’us yaparak Çankaya sofrasına oturtmaktı. Son iki yol alışkanlık yaptı. Gazetecilerimiz devlet imkânlarından, devlet bütçesinden veya katma bütçelerden nemalanmayı en tabii hak olarak gördüler. Onlara son defa bu hakkı 28 Şubat nakıs darbesinde yüksek rütbeliler verdi. Önce brifing, sonra mama!
Özkök, patronunun bu mamayı hapır hapır yemediğini söyleyebilir mi? O kepçeyle yediyse kendilerine de kaşıkla vermemiş olabilir mi?
Özkök, Ergenekon davaları peş peşe açılmaya başladığında gemiyi terk etmeyi ciddi olarak düşünmüş olmalıdır. Muhtemelen hain damgasını yemekten korkmuştur. Şimdi o damgayı vurabilecek Ergenekoncu güç kalmadı!
Basın tarihimiz çok şerefsiz gördü. Özkök bunlar arasında mıdır, bu konuda yorum yapmam mümkün değil.
Ancak 312 general davası sırasında “Generallerin hukuk zaferi” manşetini kim attıysa, o basın tarihimizin en şerefsiz on ismi arasındadır.
Özkök kendini tarassut köpeği olarak nitelemişti. Tarassut yerine “operasyon” yazmak kaydıyla bu doğru olabilir.
Artık operasyon yapacak merkez yok.
Bir devir bitti, Özkök gitti!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.