Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Mübarekistan

Mübarekistan

'Gazze'ye Özgürlük Konvoyu'nun başına gelenlerden sonra Mısırlı tanınmış gazetecilerden Fehmi Huveydi 'Bu, gerçekten de Mısır mı?' başlıklı bir makale kaleme almış ve yaşanılanların inanılmaz olduğuna dikkat çekiyor. Lakin soru ortada. Gerçekten de bu, Muizz'in Kahiresi ve Yusuf'un ve Salahaddin Eyyubi'nin Mısır'ı mıdır? Hayır. Bu Mısır, Mübarek ve ailesinin ve avenesinin çiftliği yani Mübarekistan'dır. 43 devletten 400 kadar aktivistin katıldığı kampanya en zorlu günlerini Mısır'da yaşadı. Onca rica minnet ve aracılar bir işe yaramadı ve Mısır rejimi bir kez daha bildiğini okudu ve katı yüzünü göstermiş oldu. Mısır'da yaşayanlar her daim Mısır rejiminin bu katı yüzüne aşinadır. Lakin ilk defa bu ülkeye yardım faaliyetleri çerçevesinde gelenler de rejimin katı yüzüyle ilk kez karşılaşmış oldular. Cambridge Üniversitesi'nden Halit Harup, bu yaklaşım ve davranış bozukluğunun Mısır'ın tavır ve imajını; ahlaki, insani, siyasi ve stratejik düzeyde tahrip ettiğini söylemektedir. Gazze'ye Özgürlük Konvoyu'na katılan aktivistler bu kötü ve bed muameleye uğrayan tek cihet olmadı. Mübarek rejimi daha kötü bir projeye imza atma pahasına Gazze ile Mısır arasına çelik bir duvar örme kararı almış bulunuyor. Bu aslında İsrail'in örmüş olduğu utanç duvarının Mısır sınırına kadar uzatılmasından başka bir şey değil. Dolayısıyla bu duvarların gerisinde kalanlar İsrail'in esiri durumundadır. İsrail Filistinlilere devlet kurma hakkı vermediği gibi topraklarında serbestçe dolaşım hakkını da kısıtlamaktadır. Utanç Duvarı, Batı Şeria'yı boydan boya bölerken ve fiili İsrail sınırlarını oluştururken Mısır'ın Gazze'ye öreceği duvar da, İsrail'in Batı Şeria'da ördüğü duvarın Gazze-Mısır sınırına uzatılmasından başka bir şey değildir. Dolayısıyla Mısır rejimi utanç duvarı meselesinde İsrail'in ortağı haline gelmiştir.

Utanç Duvarı ne Çin Seddi ve ne de Zülkarneyn Seddidir. Lakin geçmişte iki Almanya'yı birbirinden ayıran utanç duvarıdır. Belki daha da kötüsü. Doğu ve Batı Berlin'i birbirinden ayıran duvar ideolojik bir duvardır. Lakin Batı Şeria'daki duvar ise daha da kötüsü, ırkçılık duvarıdır. Katar'da yaşamakta olan ünlü Mısırlı alim Yusuf Kardavi, Mısır'ın Gazze Şeridi'ni kapatmak için kurmayı tasarladığı duvarın inşasının haram olduğuna dair fetva vermektedir. Maalesef Mısır rejimi hakikati söyleyenlere karşı da savaş açmakta ve onları sürmekte ve yıldırmaktadır. Bu bağlamda, Amr Halit gibi kimi davetçiler ve vaizler, kitleler nezdindeki etki ve popülerliklerinden dolayı Mısır'a sokulmamaktadır. Amr Halit'in ne devlet projesi vardır ne de başka bir projesi. Yalnız kendisini dinleyenler açık ise başlarını örttüğünden dolayı yani sadece başörtüsünü teşvik etmekten ve bu yönde etkili olmaktan ötürü sürgündedir ve Londra'da yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Yasaklı davetçilerden birisi de Vecdi Guneym'dir. Mısırlı Vecdi Guneym ülkesinden dışlandığı gibi ABD tarafından da girişi yasaklanmış ve Bahreyn'de ikametine izin verilmemiş ve Yemen ile Güney Afrika arasında gidip gelmiş lakin 2008 yılında Güney Afrika'ya giriş yaparken de bir ara tutuklanmıştır. Onun yine vaiz veya davetçi dostlarından olan Mısırlı Ömer Abdulkafi de BAE'de yaşamak zorunda bırakılmıştır. Kafi, gönüllü sürgünde yaşamakta ve kimseden de şikayet etmemekte ve kendisi namına Mısır rejiminden bir talepte de bulunmamaktadır.

Mısır rejimine kırgın olup olmadığı sorulduğunda bunu katiyetle nefy ve reddeden Ömer Abdulkafi, beş vakit ezanın okunduğu İslam beldelerinde kendisini gurbette hissetmediğini söylemektedir. Kendisini Mısır rejimine düşman ve muhalif olarak görmediğini ve dünyada şeytandan maada düşmanı olmadığını belirtmektedir. Dolayısıyla, Mısır rejimiyle arasında şahsi düzeyde bir meselesi bulunmamaktadır. Mülahazaları İslami bağlamdadır. Mısır rejiminden hala vasatiyet ve itidal çizgisini temsil eden Ezher ve kurumlarını özgür bırakmasını istemekte ve mali serbestiyete nail olacak olan Ezher alimlerinin saltanat alimi olmaktan kurtulacaklarını ve bu suretle rabbani ulemaya dönüşeceklerini hatırlatmaktadır. Devletten maaş alan alimlerin gırtlaklarından veya midelerinden rejime bağlı hale getirildiklerini hatırlatıyor. Gerçekten de bu süreç, menhus çığırı açan Mehmet Ali Paşa döneminden beri devam etmektedir. Ulemayı itaat ve inkiyat altına almak isteyen Mehmet Ali, ilk işi Ezher'in özerkliğine son vermek olmuştur. İşte Ömer Abdulkafi, Ezher'in mali ve ilmi özerkliğine yeniden kavuşmasını istemektedir. Ezher hocalarının maaşlarını beytü'l maldan veya Müslümanların beytülmalından almasını teklif etmektedir. Peçenin ise ne müspet ne de menfi surette yani yasak veya benimsenme noktasında dayatılamayacağını ve tercih meselesi olduğunu ifade etmektedir. Şayet yasak noktasında dayatılacak bir mesele varsa bu da açıklığın yasaklanması olacağına dikkat çekmektedir. Dolayısıyla peçenin yasaklanması yerine açıklığın yasaklanmasını evla görmektedir. Mübarek rejimi ise fazileti değil rezaleti dayatmaktadır. Mısır'ın Mübarekistan'a döndüğünün belirtilerinden birisi de İhvan-ı Müslimin'in fakirler ve muhtaçlara tahsis ettiği 7.5 milyon dolara mal olan modern bir hastaneyi yıktırma girişimidir. Yani Mübarekistan, hayrın kurutulduğu iklim veya bölgenin adı haline gelmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi