Mutluluk hayata verdiğimiz anlamdır
Kim ne derse desin kardeşim mutluluğun kaynağı içimizde mevcut...Yani, mutluluk aktivasyonumuz varlığımıza, eşyaya ve hayata verdiğimiz anlamla doğrudan ilişkili bir durum. Bu anlamda kişi, mutluluğu, ya kendi içinde, iç dünyasında ya da dış dünyada başkalarının varlığında arıyor. Ancak, huzuru başkalarında arayan kişiler her daim hüsrana, umutsuzluğa uğramaya mahkum olarak yaşıyorlar.
İnsanoğlu, kendi hayatında ya da dış koşullarda çeşitli olumsuzluklarla karşılaşsa da, varoluşsal örüntüsünü anlamlı bir bütün olarak görmek ve algılamak istiyor. Ancak, zaaf noktalarına takılarak, bu bütünlüğü her zaman elde edemeyebiliyor... Kişi nerede olursa olsun mutluluk arıyor, huzurlu bir hayat için çaba sarf ediyor...Ancak, hayatı ve eşyayı yaratıcıya hasretmediği sürece mutlak anlamda huzura ulaşamıyor ve bir boşluğa düşüyor. Bu boşluğun nedeni ise, kişisel yapının, dağılması ve ayrışmasıyla alakalıdır... Kişisel bütünlüğümüzü sağlamanın yolu, varlığımızı vahyin ışığıyla aydınlatmaktan geçiyor.
Hayata ve olaylara parçacı bir bakış açısıyla bakan, kimseler, sürekli bir anlam boşluğu içinde yaşadıklarından iç huzuruna ulaşamazlar. Bu boşluğu, daha şaşalı bir hayat, daha iyi bir kariyer ve iş olanağı sağlayarak gidermeye çalışan kimseler mutluluğun kaynağını dış koşullara bağladıklarından hiçbir zaman aradıklarına ulaşamazlar. Hepimiz zaman zaman huzurun kaynağını sadece dış dünyada arar ve ulaşamadığımızda da karamsarlığa kapılırız. Dış koşularda mutluluk aradığımız mezralar kimi zaman eş , kimi zaman arkadaş,kimi zaman iş,kimi zaman kariyer oluyor.. Ama ne yazık ki, içimizde kuramadığımız huzur okyanusunu dış dünyada bulmamız mümkün olmuyor...Eğer iç dünyanız kırık dökük metruk bir viraneye dönmüşse, dışarıda umut bağladığınız kişilerle ilişkileriniz iyi gittiğinde kendinizi iyi hissedersiniz ama küçük bir sarsıntıda yolun en başına döner ve daha vahim bir mutsuzluğa sürüklenirsiniz.
Böyle durumlarda kişi, gönül bağladığı unsurlara takılıp kalır. Bütün hayatımı eşime adadım ama mutluluğu çok gördü, her şeyimi kariyerime yatırmıştım olmadı... der durur...
Elbette, sevdiğimiz işleri yapmak, sevdiğimiz kişilerle iyi ilişkiler kurmak bizi sevindirir ve böyle zamanlarda kendimizi daha iyi hissederiz. Ancak, aslolan mutluluğun dışarıdan içimize akması değil, içimizden dış dünyaya akması ve içimizde çağıldaması, buradan da çevremizdeki insanlara ulaşmasıdır. Bunun için huzurumuzun kaynağının ilahi buyruklardan geçtiğini bilmemiz ve bu kaynağa ulaşmak için yeteri kadar yeteneklerimizin olduğunu kabul etmemiz gerekir.
İnsanız ve bazı şeyler bizim gücümüz ve kontrolümüz dahilinde değildir.
Kontrol edemeyiz, bir şey yapamayız elimiz ayağımız bağlanır ve öylece kalırız. Ancak kişisel bütünlüğümüzü sağlamak ve dökülen parçalarımızı toplamak, onarmak, başımıza geleni sabırla karşılamak, dua etmek, yaratıcıya sığınmak elimizdedir.
Gücümüzün, ilmimizin yetmediği yerde konuşmak fayda getirmez... "şöyle biriyle evlenirsem mutlu olabilirim diye düşünen kişi, her an mutsuz olabilir. Çünkü mutluluğu sadece dış dünyada denetleyemeyeceği alanlarda arıyor. Elbette her insan mutlu olmak umuduyla evlenir ama dünya hayatının imtihanlarla dolu olduğunu düşündüğünüzde , dış dünyanın sizin kontrolünüzde olmadığını ve buna bağlı olarak kimi zaman beklentilerinize ulaşamadığınızı görürsünüz.
Sanmayın ki hayatınızda her şey istediğiniz gibi gidecek? Yaşadığımız dünyanın şartları buna elvermiyor ve her birimiz sürekli sınanıyoruz. Bu durumda, kendimizi hayatımda her şey istediğim gibi giderse mutlu ve huzurlu olabilirim, kendimi iyi hissedebilirim diye şartlamak yerine, elimden geleni yaparım ama Allah ne dilerse o olur diye düşünmemiz gerekir. Ayrıca yaşadığımız dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu ve hayatın iyi ve kötü taraflarının olabileceğini kabul etmek, duygu ve düşünce kanalımızı buna göre biçimlendirmemizi sağlayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.