Behram Çavuş Olayı ve İsrail’in karizmasının çizilmesi
Kanuni Sultan Süleyman’ın, Osmanlı tahtına geçtiği günlerde Macaristan, Osmanlı sınır kasabalarını rahatsız ediyordu...
Hem buna bir son vermesini istemek, hem de padişah değişikliğini Macaristan’a haber vermek üzere, Behram Çavuş isimli gözünü budaktan, sözünü dudaktan sakınmayan bir elçi gönderildi...
Fakat Osmanlı elçisi Behram Çavuş, Macarların hakaretine uğradı. İşkence edildikten sonra da öldürüldü...
Bunu haber alan Kanuni, derhal Belgrad Seferi’ne çıktı. Belgrad o tarihte Avrupa’nın kapısı sayılıyordu. Daha önce iki defa kuşatılmış, ancak fethedilememişti...
Karadan ve Tuna nehrinden şehri sıkı bir kuşatmaya alan Kanuni, 1521’de fethetti. Artık Macaristan yolu Osmanoğlu’na açılmıştı.
İsrail’de Türk Büyükelçisinin alçakça bir muameleye maruz kaldığını öğrenince, bu tarihi olayı hatırladım...
Aslında bu İsrail’in çaresizliğidir.
Hatırlayalım ki, yıllardan beri hiç kimse İsrail’e “Gözünün üstünde kaşın var” diyemiyordu...
Türkiye’nin gelmiş geçmiş iktidarları İslâm dünyasından bu yüzden uzak durmuşlardı. Tabii İslâm dünyası da bu yüzden bize uzak durmuştu... İthalatlarını Çin’e filan yönlendirmişti...
Aslına bakarsanız, İsrail’in “Köpeksiz köyde değneksiz gezme” özdeyişimizi hatırlatan saldırganlığı, umursamazlığı, pervasızlığı, sadece İslam dünyasını ve Türkiye’yi değil, hafiften hakperest dünya devletlerini bile çoktan bıktırdı...
Yine de bıkkınlıklarını seslendirme cesaretini bir türlü gösteremediler. Bu anlamda ilk ses, geçen sene Davos’tan yükseldi...
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i daha fazla konuşturmak için sözünü sık sık kesen moderatöre “van minut” çektikten sonra, Peres’e dönüp, tâ gözlerinin içine bakarak, “Siz çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye çıkıştığı an, İsrail’in büyüsünün bozulduğu andır...
Yaldızı oracıkta dökülmüştür... Karizması oracıkta çizilmiştir... Dokunulmazlığı oracıkta bitmiştir...
Fazla renk vermemelerine rağmen, bu çıkışın çok dokunduğu, büyükelçimizi alçak bir koltuğa oturtma biçiminde sergiledikleri çocuksuluktan bellidir...
Bu hareketleriyle çocuksu bir “intikam” sevdasını açığa vurdular.
Şunu söyleyeyim: Alçak ne kadar yüksek makamlarda oturursa otursun, yine alçaktır!..
Yüksek karakterler ise alçak koltuklarda da yükselirler. Binaenaleyh, Büyükelçimiz alçak koltukta yükselmiş, İsrailli yetkililer ise yüksek koltuklarda alçalmışlardır!
“Kurtlar Vadisi” bahane... Anlaşılan, İsrail Dışişleri, geçen seneki Davos Zirvesi’nde yedikleri zılgıttan beri intikam peşinde...
Tevekkeli değil, İsrail’in değil bu çağda, ortaçağda bile benzerine zor rastlanacak kadar ırkçı ve İslâm düşmanı Dışişleri Bakanı, arada bir Türkiye’ye diş göstermeye çalışıyordu, ama doğrusu bir yumruk daha alıp dişlerinden de olmaktan korkuyordu. Çünkü Türkiye’nin ikidebir enselerini şaplakladığı savunmasız Filistinlilere benzemediğini çok iyi biliyordu... Nihayet bir dizi film karesini bahane etti...
“Kurtlar Vadisi” isimli dizi filmde geçen bir olay bahanesiyle büyükelçimizi Dışişlerine davet ettiler ve alçak bir koltuğa oturtup sözüm ona “intikam” aldılar!
Bu tür intikam heveslerinin çocukluğumuzda kaldığını zannederdik.
Dayağını yediğimiz karşı mahalleli çocuğu “Mahalleme gelirsen gösteririm” diye tehdit eder, kendimizi rahatlatmaya çalışırdık.
Tam bir “acziyet” numunesi... Ben bunun sadece çocuklara mahsus bir acziyet olduğunu düşünürdüm... Meğer gün gelecek İsrail’in “devlet politikası”na dönüşecekmiş.
Politikacılarımız ve yazarlarımız kızıyor, ama doğrusunu isterseniz İsrail’in bu çaresizliği bana büyük bir keyif veriyor!
Hani bir hikâye vardır: Irgat, ağanın atına binmiş. Fakat at huysuz mu huysuz. İkide bir sırtından atıyor. Irgat öyle öfkelenmiş ki, atı dövüp intikam almaya karar vermiş...
Lakin at ağanın; ağa sevgili atının dövüldüğünü fark ederse, ırgatın anası ağlar! Bir yandan bunu düşünüyor gariban ırgat, ama öte yandan intikam sevdasıyla da yanıyor.
Sonunda bir “çare” bulmuş: Atın eğerini indirmiş. At kenarda otlarken, o basmış eğere sopayı: Vur ha vur! Derken, çevreden görenler ne yaptığını merak edip sormuşlar...
“At huysuzluk ettiği için cezalandırıyorum” demiş, ırgat.
“Behey akılsız! At orada keyifle otluyor, sen ise ha bire eğere sopa çekiyorsun, bu nasıl iştir?”.
Irgat çaresizlikle boynunu bükmüş: “Ağanın atını döversem başıma gelecekleri biliyorum, bu durumda eğeri dövüyorum. Ne yapayım efendiler, atı dövemeyen eğerini döver” demiş.
İsrail Dışişleri eğeri dövüyor.
Bir gün İsrail’in, büyükelçimizi daha alçak bir koltuğa oturtmak suretiyle intikam alma çaresizliğine düşeceğini söyleseler inanmazdım...
Bu yöntemle “van minut”un intikamı şöyle dursun, “Kurtlar Vadisi” isimli diziden bile intikam alamazlar... Yalnızca gülünç olurlar...
Oldular nitekim: Dünya hallerine güler...
Bu olay İsrail açısından tam bir hezimet, “Kurtlar Vadisi” isimli diziyi yazanlar açısından ise tam bir başarıdır.
Yeni devreye giren başka diziler karşısında izlenme oranları düşerken, bu olay sayesinde iyi bir çıkış yakaladılar.
Ve mutlaka değerlendirmeye aldılar: Bundan sonra eminim diziyi İsrail’in acımasızlığı ve saldırganlığı eksenine oturtacaklar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.