Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bir dokun bin ah işit!

Bir dokun bin ah işit!

Bana kalırsa da şu kayıtdışı işi bitirilmeli artık..
Kayıtdışı bitmeden bu vergiler düşmeyecek.. öte yandan da vergiler düşmeden kayıtdışı düşmeyecek. Yani yumurta tavuktan mı, tavuk yumurtadan mı?
Vergi kaçıran biri bir defada %18 vuruyor. Doğrudan ve dolaylı vergiler, kurumsal vergiler derken bu oran %50'leri buluyor. Yani sonuçta hâlâ komünist bir yapı var. Devlet zararınıza karışmıyor, ama kârınızın yarısına ortak. Bunun anlamı şu: Herkes devletin küçük ortağı..
Bu dün de öyleydi, bugün de. Hatta bugün kurumlar vergisindeki düşüşle şartlar özel sektör lehine değişti. Eğer kayıtdışı önlenemeyecek olursa, kayıtdışı işletmeler, kayıtlı ekonomiyi boğacak. Yani kötü işletmeciler, iyi işletmecileri bitirecek.. çünkü işletmecinin kârı vergi kadar değil.
Kesinlikle verginin aşağı çekilmesi gerek, çünkü başka türlü dış pazarlarla rekabet mümkün değil.
Ama o zaman da devlet ihtiyaç duyduğu kaynağı nereden bulacak?.
Belki önce petrol kaçakçılığının üzerine gitmeli. Esnafa karşı daha farklı bir yol izlenmeli.
Aslında şu Sosyal Sigortalar konusunun bir çözümlenmesi gerek. Esnaf kozunu özel sigortalarla paylaşsın.. Asgari geçim indirimi diye bir şey sağlanırsa, asgari ücretle çalışanların da sorunu çözülebilir.. Esnafın bu geçiç döneminde vergisinin kolaylaştırılması şart. Biliyorum inadına esnaf okumuyor, birlik olmuyor, ama buna rağmen rehberlik şart.. Devlet gölge etmemeli ve her şeyi de artık devletten beklememeyi öğrenmeliyiz..
Bir esnafa gidip 50-60.000 YTL ceza yazarsanız işler karışır. Kavga çıkar. Sonra gider adamın borçla aldığı makinelere el koyarsanız, malzemeye el koyarsanız, işi veren ya da, kredi aldığı alacaklı banka adamı perişan eder.. Adamı iflas ettirirsiniz. O vergiyi de alamazsınız, 3-5 kişi de işsiz kalır. Dahası, işveren büyük işletmenin de işine engel olursunuz..
Almanya'dan biliyorum.. Maliyeciler baskın yapar gibi gitmiyor. önce davet edip, sizin hakkınızda şöyle şöyle bilgiler alıyoruz diyorlar. Sonra sizi şu gün ziyaret edeceğiz diyorlar. Hatta ticaret odasından ya da sanayi odasından birini, esnaf odasından birini alıyorlar, bir de belediyeden birini.. öyle gidip konuşuyorlar.. Teşvikleri, muafiyetleri anlatıyorlar, kredi imkanlarını söylüyorlar.. Şu gün tekrar geleceğiz, o zamana kadar sen de kendine çekidüzen ver diyorlar.. Bir başka gün Mali Müşaviri çağırıp onunla konuşuyorlar..
Yoksa fincancı dükkanına giren fil gibi piyasaya dalarlarsa yarın çok müessif olaylar olabilir..
Her şey elektronik olunca, Maliye memurlarını, hiçbir eğitime tabi tutmadan esnaf denetimine gönderirseniz rüşvet patlar.. Esnafı haraca bağlarlar. Bu işin önünü alamazsınız..
“Vur” diyince öldürmemek lazım. Esnaf denetimine çıkanlara biraz psikoloji dersi de vermek gerek.
Bakın yanlarına belediye ve ticaret odasını da katarsanız, Hatta Mali Müşavirini ya da muhasebecisini de çağırırsanız rüşvet en aza iner.. Yoksa çok özel durumlar dışında, bugünkü gibi bir geçiş döneminde baskın gibi denetim ve tehditkar ifadeler altın yumurtlayan tavuğu öldürür.. Elbette bu konuda örgütlü, mafyavari kaçakçı, kapkaççıların üzerine Maliyeci yetmez, MİT ve Mali Şube ekipleri ile birlikte gitmek gerek.. İktidarı sıkboğaz eden kayıtdışı siyaseti fonlayan kayıtdışı ekonominin ağababaları başka yerlerde.. AK Parti kıt kanaat geçinen esnafa karşı bindiği dalı kesmemeli..
Aslında esnaf da artık bu işin böyle gitmeyeceğini görüp tedbirini almalı. Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal! Ortaklıklar kurmalı.. Daha güçlü işletmelere dönüşmeli.. Esnafımız okumuyor, yeniliklere uyum sağlamıyor, ortaklıklar kurmuyor, o değişen dünyaya rağmen hâlâ eski kara düzen gemisini yürütmeye çalışıyor. Böyle giderlerse batacaklar.. Bu vergi işi olmasa da batacaklar.. Bu konuda meslek odalarına, işadamı ve esnaf derneklerine, basına herkese görevler düşüyor.. Kalite ve verimlilik yok.. Yüksek kâr marjlarına alışmışlar.. Devlet bir yandan vergi ve enerji ile yükleniyor, öte yandan teşvik ve muafiyetler uyguluyor ama esnafın çoğu bu teşvik ve muafiyetlerden habersiz. Mali Müşavirleri de onlara bu konuda gereken bilgi desteğini sağlamıyor. Mali Müşavir ve muhasebecilerin bu anlamda ciddi bir şekilde bilgilendirilmesi ve yeniden yapılandırılması gerek
Maliye Bakanı'nın esnafın halinden anlaması gerek.. Onların içinden geliyor.. “Ben yaptım oldu” ile olmaz. Hoyhoylarla at eğitir gibi yaklaşmak gerek, yoksa, Maliyecilerimiz papak atıp tay kaçırırsa, kaş yapayım derken göz çıkartırlar..
Eski köye yeni adet getirmek kolay değil.. Bu konuda tek dert Maliye ile ilgili değil. Sağlıkta ciddi bir dönüşüm programı gerçekleştiriliyor. Ama öte yandan özellikle çift mesai ve tıp merkezleri ile ilgili ciddi sorunlar sözkonusu.. Her yeni düzenleme yeni fırsatlar yanında yeni riskleri de beraberinde getiriyor. Onun için riskleri en aza indirici ve verimliliği artırıcı tedbirler konusunda sektörün nabzını iyi tutmak, beklentilere zamanında cevap vermek gerek.. Yoksa kaş yapalım derken göz çıkartırız. Bir yandan yaparken bir yandan bozarız.. Kuşkusuz bu işler kolay değil.. Yılların ihmali sözkonusu..
Efradını cami, ağyarını mâni bir düzenleme yapmak için, ilgili bakanlıkların sektörle dirsek temasını kaybetmemesi gerek.. Kimin ne kadar kazandığı kimseyi ilgilendirmez, yeter ki dürüstçe kazansın.. Benim yaşımdaki Amerikalı bir delikanlının şirketlerinin borsa değeri, bizim dış borcumuz kadar.. Kazana engel olmayın, yeter ki, dürüst kazansın ve gücünü halka karşı kullanmasın.. Allah dilediğine hesapsız verir.. Sektörün çok başlılıktan kurtarılması da ayrı bir konu. Neyse ki sosyal güvenlik sisteminde bu iş bir ölçüde başarıldı. Ama sağlık ve sosyal güvenlik hâlâ iki ayrı bakanlık..
Belki önce israf ve suiistimalin önlenmesi ve işlere hız kazandırılması gerekir.. İlaç israfı ve suiistimalinin bugün hâlâ çok yüksek seviyelerde olduğunu düşünüyorum.
Devletin bana kalırsa bir an önce bu sosyal güvenlik ve sağlık işinden çekilmesi gerek.. Hatta okullardan da, ama tevhidi tedrisatçılar bağırırlar.. Hem kötü, hem pahalı, verimsiz bir eğitim var, ama rejim bu yanlışı korumaya devam ediyor.. Daha bir süre de devam edecek gibi.. Toplumun iliği hükmündeki insan kaynaklarını bu yolla tüketiyorlar..
öte yandan iktidar darbecilere mi güç yetiştirsin, muhalefete mi, bölgedeki gelişmelerle mi ilgilensin, hangisiyle?!
Alın size dertlerden bir başka dert. Hani ateş düştüğü yeri yakıyor ya, terörle mücadelede her ihbara koşan, bomba imha ekiplerine ödenmesi beklenen tazminat hâlâ ödenmiyormuş. Hani, büyük işler arasında küçük ayrıntılar unutulup gidiyor.. Ama zaten her şey bu ayrıntılarda gizli değil mi? Her kesimden insanın o kadar çok beklediği şey var ki! Alın size anayasa değişikliği, TCK'da yapılması beklenen değişiklikler ve daha bir yığın dert. Düzen dökülüyor, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Hangi kesime bir dokunsanız, bin ah işitiyorsunuz.. Sistem ha bire sorun üretiyor. Birileri de bu sistemin değiştirilmesine ayak diriyor..
Bu düzen değişmeden kimseye rahat yok anlayacağınız. Terör ve irtica, bu düzeni korumak ve vurgun düzenini sürdürmek isteyenlerin uydurdukları bir yalandan başka bir şey değil aslında.. İkisi de kriz lobisi tarafından üretiliyor. “Kaos iyidir”ciler tarafından.
Aslında bu sağlık sektörü ile ilgili konuya önümüzdeki günlerde tekrar döneceğim.. Selâm ve dua ile.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi