Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Her durumda komik

Her durumda komik

İsrail’in iki diplomatik tarzına temas etmiştik. Bunlardan birincisi, ılımlılara mahsus sayılan yalaka diplomasi diğeri de sertlik veya şahin kanadın yürüttüğü ve uyguladığı ve Oğuz Çelikkol olayında karşılaştığımız gangster diplomasi ve anlayışıdır.

Lakin her ikisi de hem abartılı ve hem de abartılı olmasından dolayı komik ve gülünçtür. Düşük profilli sandalye veya alçak sandalye krizi de bunu göstermiş ve İsrail elaleme rezil ve rüsva olmuştur. Lakin ‘ılımlı kanat’ olarak adlandırılan kanadın alttan alma veya aşağıdan alma pozisyonu da bir o kadar abartılı ve düşündürücüdür. Ehud Barak gerçekten de çekinmese neredeyse Anıtkabir’de nöbete kalacaktı. Belki de 11 yıl öncesinde Başbakan iken Türkiye’ye geldiğinde Ecevit’i mest eden husus bu olmalıdır. İsrailli liderler iki ülke arasında ortak köprü ve zemin olarak laiklik ve Kemalizmi görüyor ve gösteriyorlar. Lakin bizim, onlardan daha ziyade laikliği abarttığımızı görmek istemiyorlar. Dolayısıyla, Türk laikliği ile İsrail laikliği birbirine emsal değil. Bunu kendileri de biliyorlar. Lakin buna rağmen, daha ziyade atıfta bulundukları laiklik çeşidi Türk tipi laiklik olsa gerek. Onlar bunu İsrail’e uygun olmasa da Türkiye’ye uygun görüyorlar olmalı. Tzipi Livni ‘teşrif’ ettiğinde ortak zemin olarak laiklik ve Kemalizme vurguda bulunmuştur. Ehud Barak geldiğinde de aynısını yapmıştır. Maalesef, Türkiye’nin bu yönüne abartılı bir biçimde vurgu yapıyorlar. TRT’nin kanallarından birisinde Başbakan’ın eski sınıf arkadaşlarından ve halen İsrail’de yaşayan Rafeal Sadi’yi dinliyorduk. Bıyıklarıyla bizde unutulmuş Türk tipini andırıyordu. İttihatçı bıyığı demek daha doğru olsa gerek. Arkasında da Mustafa Kemal’in bir portresi yer alıyor. Konuşmalarında hep çifte sadakatten bahsediyor. Bununla da kalmayan ve kendilerine ‘Türk Yahudisi’ diyen Türkiye göçmeni İsrailliler, ikinci veya birinci vatanlarında ilk Atatürk büstünü açtılar bile. Geçen yıl, İsrail'in Ber Şeva Belediyesi Mustafa Kemal Atatürk adını verdiği meydan ile bu meydana yaptırılan Atatürk büstünü törenle açtı.
¥
Dolayısıyla, bu alandaki abartılarıyla kendilerince iki ülke ilişkilerinin mayalanmasına ve dikiş tutmasına karınca kararınca bir hizmette bulunmayı tasarlıyorlar. Lakin abartı ve kraldan fazla kralcılık aldatmadan hali değildir. Kralların Ressamı olarak anılan ve Sedat’ın da büyük boy resmini çizen Rahmi Pehlivanlı, Sedat’ın ikametgahına girdiğinde büyük bir Mustafa Kemal portresiyle karşılaştığını anlatmıştır. Hidivlik dönemi başbakanlarından Mustafa Nuhas Paşa ile Nasır sonrasında Enver Sedat, Mısır’ın en önde Mustafa Kemal hayranlarından ikisidir. İsrail’in de İslâm dünyasında en kıymet verdiği ve tazim ettiği iki şahsiyetten birisi Mustafa Kemal diğeri de Enver Sedat’tır. Bunları benimsemekte ve ortak köprü olarak görmede gerçekten de abartılı davranmakta belki de istismar etmektedir. Al Ahram yazarından ve ezoterizm meraklısı Enis Mansur, Enver Sedat’la alakalı olarak Evraku’s Sedat adlı bir eser kaleme almıştır ve yazar olarak Sedat’ın en yakınında bulunanlardan ve dolayısıyla onun adına tarihe tanıklık yapabilecek kırattaki şahsiyetlerden birisidir. Söz konusu kitabında, Sedat’ların hanesinde Mustafa Kemal’in duvara asılı portresinin dışında hiçbir porte olmadığına tanıklık etmektedir. Sedat’a ‘neden Türkiye ile bu kadar ilgilisin?’ diye sorulduğunda, iki ülkenin de birçok alanda birbirine benzediğini lakin demokratik tecrübe ve deneyim açısından Mısır’dan daha ileri olduğunu söyleyerek cevap vermiştir. Sedat sonrasında, Mısır ile Türkiye arasında makas sadece bir alanda değil bütün alanlarda açılmıştır.
¥
Enver Sedat, Mustafa Kemal’i yücelttiği gibi İsrail de Sedat’ı yüceltmekte ve kendi adamlarının da önüne geçirmektedir. İlginç bir durum. Göz ağrımız mı yoksa baş ağrımız mı desek bilmesem de Lieberman’ın esip gürlediği ve ‘İsrail’e gelmezsen cehenneme kadar yolun var’ dediği Mübarek’in selefi Enver Sedat bu ülkede baş üstünde tutulmakta ve baş tacı yapılmaktadır. Öyle ki Camp David ortakları olmasına rağmen Menahem Begin’i bile defterden silmişler ve yerine Sedat’ı ikame etmişlerdir. Ber Şeva Belediyesinin Mustafa Kemal büstü açması gibi Hayfa Belediyesi de garip bir tavırla şehrin meydanlarından birisine verilen Sedat’ın ortağı olan Menahem Begin ismini kaldırmış ve yerine Sedat ismini koymuştur. Bu bütün kriterlere göre bir abartı değil midir? Menahem Begin, İsrailli bir lider ve her halde İsrail’e sadakati Sedat’ın sadakatinden üstün değil midir? Gelelim Barak’a. Anıtkabir defterine Mustafa Kemal için ‘savaşın ve barışın kahramanı’ ifadesini kullanmıştır. Birincisi, bu sıfat Enver Sedat’ın kendisi için beğendiği sıfatlardan birisiydi ve kendisi için Arapça’ batalü’l harbi ve’s selam/savaşın ve barışın kahramanı’ dedirtirdi. Akabinde bu sloganı Saddam Hüseyin devşirmiş ve lakapları arasına katmıştır. En azından bu açıdan Barak’ın kullandığı sıfatın orijinal bir yönü yok. Lieberman’ın deyimiyle yalakalık diplomasisi. Bilmiyoruz, Camp David’den sonra bu sıfatı Sedat’ın kulağına fısıldayanlar da yine aynı lobinin adamları olmasın.
İsrail, kanatlar arasında komikçesine gidip geleceğine bir de normalleşmeyi denese ya!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi