Ergenekona daha fazla hürriyet!
İnsanın canını sıkılmaması mümkün mü?
Genç gazeteci dostum, “ağabey seni ‘Balyoz planı’nın kara listesinde göremedim!” deyince, bayağı sarsıldım. Kendimden şüphe edebilir miyim?
Ben etmesem de okuyucularım kuşkuya kapılabilir elbette…
Bütün Vakit yazarları kara listede! Bendeniz hariç!
Evet üzüldüm. Üzüldüm ama, bu liste dışında tek kişilik bir ek liste ile kara listenin en başına yazıldığımı da biliyorum.
Darbesever generaller beni o sıralar resmi bir kurumda görevli olduğum ve fiilen gazetecilik yapmadığım halde, Vakit’in bir davasına karıştırdılar. Bunun için olmadık işlere giriştiler, örtülü ödenekten yeni ve çok pahalı dinleme-takip cihazlar aldılar.
Yargılama hâlâ devam ediyor!
“Balyoz” planı, necip Türk basınından farklı ilgi gördü. Meseleyi Türkiye’nin geleceği açısından gören ve çatışmasız bir toplumu hedefleyenler, askeriyenin de normal şartlar altında ülke güvenliği ile uğraşması gerektiğini düşünenler ciddiye aldılar.
Türkiye’nin geçmişinde olduğu gibi geleceğinde de askeriyenin oligarşik iktidar ilişkileri içinde olmasını savunanlar ise (onlar için de bir liste hazırlanmıştı), mukaddes vazifelerini yerine getirdiler, tedricen küçümsemeden yok saymaya kadar gittiler.
Evvelki gün Hürriyet’in 1. Sayfasına bakanlar balyoz kelimesinin “b”sine bile rastlamadılar… Türkiye türklerindir ama, Hürriyet gazetesi Türkiye’de yayınlanmıyor! Türkiye’nin gündemine oturan müthiş bir olayı hiç görmüyor!
Duvarlara yapıştırılan “Herkese daha fazla Hürriyet!” afişlerindeki değişiklik o sırada vuku buldu: “Ergenekon’a daha fazla Hürriyet!”
Önce büyük yerden yapılan açıklamayı okuyalım: "Bu iddiaları aklı ve vicdanı olan kimse kabul edemez."
Akıl ve vicdan sahibiyiz, bu iddiaları asla ve kat’a kabul etmiyoruz!
Kabul edenlerin askerlik sıfatlarının yok sayılmasını bekliyoruz!
Sivil peşkircilere gelince…
Bunların en başında sabık yayın yönetmeni Özkök var. Ordunun nasıl dinle barışık olduğunu anlatmak için paralanıyor fukara.
Genelkurmay nihayet, “tek kahramanlık kurtuluş savaşı” zırvasının ötesine geçmiş. Önce Atatürk, sonra İnönü ile ilgili toplantılar yapmış. Hafta başında da “Kurtuluş Savaşı’nın efsane komutanlarından Kâzım Karabekir’i anmak için” tören düzenleyecekmiş.
On yıl kadar önce Tarih Kurumu böyle bir anma töreni yapmıştı. Oradaydım. Zamanın Tarih Kurumu başkanına bir şey söyledim ki, başkanın yüzü kapkara oldu. “Sen Kâzım Karabekir’in irtica iddiasıyla kapatılan Cumhuriyet’in ilk muhalefet partisinin başkanı olduğun biliyor muydun?” Bilse böyle bir halt yer miydi?
Biz karargâhtaki törenin davetlisi değiliz bittabii. Bu soruyu ilgililere soramayacağız o yüzden. Acaba bizim yerimize Özkök efendi sorabilir mi?
Millî Mücadele’nin şark cephesi kumandanı ile arkadaşlarının partisinin nasıl irtica suçlamasıyla kapatıldığını, daha sonra İzmir suikastı davasına karıştırıldığını, idamdan nasıl döndüğünü ve 1938 yılına kadar polis takibinde olduğunu, Milli Mücadele ile ilgili kitabının nasıl imha edildiğini… karargâhta konuşabilecek kimse var mı?
Özkök’ün asıl söylemek istediği bu değilmiş. Asıl Eyüp’te “nakşi tarlası”nda yatan Fevzi Çakmak için nisan ayında yapılacak törene dikkat çekmek istiyormuş.
Ordunun dindarlığına Fevzi Paşa timsal oluyor…
Özkök bilmez, eski yazıda “Fevzi” ile “kuzu”nun yazılışı aynıdır, ilk harfin üstündeki tek ve iki nokta hariç…
Fevzi Paşa dindarlığı yüzünden halk tarafından takdir edilmiştir, fakat “Kuzu Paşa” olarak nitelenmekten de kurtulamamıştır! Halk “f” harfinin üstüne bir nokta ilave ederek bunu yapmıştır!
Çakmak, din karşıtı devrimlerin en azgın zamanında Ahmet Hamdi Akseki’ye “Askere Din Dersleri” kitabı yazdırmıştır.
Bu kitap elbette subayları bağlamaz! O sıralar “vatandaşa din dersleri kitabı”nın yazılması mümkün değildi.
Askerlere ise şarttı! Çünkü şehid olmak onların işi idi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.