Denizli ve inkârcı doktorlar
Yeryüzünde iyiler ve iyilikler yaşadıkça, kötüler ve kötülükler olacaktır. Bu bir denge meselesidir. İyiler iyilik yapmaya, kötüler kötülük yapmaya devam edeceklerdir. Bu bir rol dağılımıdır. Kişiler akıl ve mantıkları ölçüsünde istedikleri rolde kendilerini temsil edebilirler.
Kâinatta doğru sözlüler olduğu müddetçe, eğri sözlüler de olacaktır. Yine bir denge meselesidir. Doğru söyleyenler doğruluklarında devam eder, eğriler de eğriliklerinde. Bu bir tercih meselesidir. Her kişi akıl ve mantığı ölçüsünde rolünü belirler ve sahneye çıkar.
Bir insanın kimliği ve kişiliği, yetiştiği ortamla bütünleşir. Eğer yetiştiği ortam, iyilerden müteşekkil; helali, haramı, doğruyu, eğriyi, hürmeti, sevgiyi, saygıyı, biliyor ve inandığı dinin değer yargılarıyla büyümüşse, kimliği ve kişiliği bu çerçevede oluşur.
Böyle çevrelerde yetişen insanlar; yardımsever, hayırsever, iyiliksever olur; fitneden, fesattan, dedikodudan, haramdan, inkârdan, nefretten, kinden, öfkeden uzak durur, hatta bilmez. Her şeye “insani ve imani” bir gözlükle bakıp, tüm insanlığın mutluluğunu ve huzurunu ister.
İşte bugün Türkiye’deki kavganın temelinde bu iki taraf vardır. Bir taraf; devletin ve milletin “huzur, güven ve refahına” hizmet ederken, diğer taraf bu gidişe “dur” demeye çalışmaktadır. Yani geçmişte de olduğu gibi; “iyilerle kötülerin mücadelesi” sürmektedir.
Bu mücadelenin küçük bir örneği geçtiğimiz hafta sonu Denizli’de yaşandı. Ana haber bültenlerine konu olmadılarsa da gazetelerde haber oldular. Denizli, benim sevdiğim yerlerden birisidir. Pek çok dostum vardır ve fırsat buldukça gider gelirim. Geçen ay yine oradaydım ve Denizli’nin iyi insanlarıyla beraberdim.
Denizli Tabipler Odası adındaki bir dernek toplantı yapmış, toplantıda Din-i İslam’a dilleri döndüğünce hakaret etmiş ve “bilimin din ile çatıştığını” söylemişler. Denizlililer, isimlerinin önünde doktor olan şahısların Din-i İslam’a hakaretlerini; “inançları böyle” diye karşılıyorlar ama “bilimle dinin çatıştığını” söylemelerine de akıl erdiremiyor ve diyorlar ki;
“CHP zihniyetli kesimlerin becerebildikleri tek iş, Müslümanlıkla çatışmak, uğraşmak, Müslüman halka karşı kin ve öfke beslemektir. Bu bilinen en bariz özellikleridir ve Denizlililer bunlara alışıktır, fakat okumuş yazmış görünen diplomalı bu kişilerin bir de üstelik tıp okumuş şahısların, bilimle dinin çatıştığını söylemesi, cahiliye dönemi Arapların kızlarını diri diri toprağa gömmelerinden daha öte bir şey değildir.”
Denizli, manevi atmosferi yüksek olan bir ilimizdir. Şehir merkezinde, ilçelerinde, beldelerinde ve köylerinde; dini bütün insan ve hayırseverleri pek çoktur. Mesela Denizli’nin önemli manevi liderlerinden birisi Müftü Ahmet Hulusi Efendi’dir ve İstiklal Savaşı kahramanlarındandır. Her Müslüman bilir, sayar ve sever. Daha nice manevi şahsiyetler bu topraklarda medfundur. Yani fitne ve fesadın kendisine zemin bulamayacağı bir yerdir.
Denizli’nin bir de doktorları çok sevilir. Hepsi de hayırseverdir ve fakir fukarayı bedava muayene ederler. Onlardan birini arayıp; “Ne yapıyorsunuz sevgili doktorlar, güzelim Denizli’nin adını niye kötüye çıkarıyorsunuz” diye sordum. O da;
“Yahu sevgili kardeşim, Denizli merkez ve ilçelerinde 4 bini aşkın doktor var. O toplantıda ise 30 civarında şahıs olduğunu biliyoruz. Onların da bir kısmı şehir dışından gelmiş. Denizli’yi nasıl temsil ederler? ‘Hakaret toplantısı’ Denizli’de yapıldı ama Denizli’yi temsil etmeyen insanlar tarafından yapıldı” dedi ve ekledi:
“Dünyanın hiçbir ülkesinde, şehrinde, kasabasında ve köyünde; tıp okumuş bir insanın, Allah’ın varlığını inkâr etmesi mümkün değildir. Dünyadaki bütün ateistleri toplasanız ve içlerinde meslek araştırması yapsanız, aklı başında bir tek doktor bulamazsınız. Bilimle dinin çatışacağını herkes söylese, tıp ilminin söylemesi mümkün değildir.”
Eh daha bu söz üstüne laf etmek yanlış olur. Biz doğrulardan, iyilerden ve iyiliklerden yana olanlardanız ve olmaya devam etmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.