Türk modeli, Suriye’de kriz nedeni!
Nedense Ecevit’in çok sevdiği İskandinav ülkeleri, her yönüyle Türk modelini Arap ülkelerinde tartışmaya bayılıyorlar. Belki de amaçları bu modeli oralara aktarmak. Ecevit İskandinav ülkelerine meftun iken onlar da Türk modeline bayılıyorlar. Sık sık Şam ve benzeri başkentlerde Türkiye eksenli paneller, konferanslar tertip ediyorlar. Yine Şam’da ‘Türk laikliği’ masaya yatıracakken son anda direkten dönüyor. Konferansın yapılacağı salonda ses tertibatının bozuk olduğu gerekçe gösterilerek toplantı son anda iptal ediliyor ve vakit darlığından ve diğer salonların da meşgul olmasından dolayı ses tertibatı iyi olan başka bir salon da ayarlanamıyor. Anlayacağınız toplantı, yapılmasına bir gün kala ‘hassasiyetinden’ dolayı iptal ediliyor. Danimarkalı bazı sivil toplum örgütleriyle Şam’daki partnerlerinin düzenleyeceği ‘laik devlet ve din’ bağlamındaki konferansta Türkiye modeli incelenecekken son anda ‘Rüfailerin’ ve ‘iyi saatte olsunların’ devreye girmesiyle birlikte toplantı iptal ediliyor. Bundan birkaç ay önce de Türk-Arap ilişkileri yine Danimarkalı sponsor ve hami kurumlar tarafından Şam’da toplantı konusu yapılmış ve Radikal gazetesinden bazı yazarlar da davet edilmişti. El Hayat gazetesinden Cihad el Hazin bazı Lübnan gazetelerinde de toplantıya temas etmiş ve değerlendirme yazıları yazmıştı. Danimarkalılar ve Batılılar, şunu merak ediyorlar: 1991 yılında SSCB’nin çökmesinden sonra Orta Asya’da bir boşluk doğmuş ve Türkiye bu boşluğu doldurmaya amade idi. Lakin gücü kudreti bu boşluğu doldurmaya tam olarak yetmedi. Muvaffak olamadı. Acaba, ABD sonrasında Türkiye, Arap bölgesinde oluşacak boşluğu doldurabilecek mi? Dolduracaksa bu geçici mi yoksa kalıcı mı olacaktır?
Bu sefer de laiklik bağlamında din devlet ilişkilerinde Türk modelinin tartışılacağı konferansa Tunus, Danimarka ve Türkiye’den konferansçılar davet edilmiş. Neden Danimarka ile birlikte Türkiye ve Tunus? Bilindiği gibi Ahmet Taner Kışlalı Arap dünyasında Türkiye’ye en benzer ülkenin Tunus olduğunu keşfetmiştir. Karadavi de bu benzerliği onaylayarak laikliğin fanatik bir biçimde uygulandığı iki örnek ve iki model ülke olarak Tunus ve Türkiye bağlamında bir kitap kaleme almıştır. Tertip heyeti hazır bu konuyu işlemişken, konferansa Karadavi’yi de davet etselerdi ne iyi olurdu! Davet edemezler, zira onların kurgularını ve ezberlerini bozar.
¥
Davetli ve katılımcılardan birisi de Sadık Celal Azm. Danimarkalı katılımcılardan birisi ise konusunun uzmanı bir şarkiyatçı olan Jorgen Nielsen. Birkaç yıl Danimarka Kültür Enstitüsü’nün Şam temsilciliğini yapmış. Davetliler Türk modeli bağlamında ‘laik-İslâmcı bir anlayış ve model geliştirilebilir mi?’ sorusuna cevap arayacaklarmış. Tabii ki Suriye yönetimi izin verseydi. Tertipçilerden Lui Hüseyin konferansın iptaline akıl erdiremiyor. Benzeri bir konferansın daha önce 2007 yılında yapıldığına dikkat çekiyor ve soruyor: Şimdi ne değişti? Esasında son günlerde Beşşar Esad rejiminin güler yüzü Suriye Devlet Başkanı Siyasi ve Basın Danışmanı Buseyna Şaban da Baascıların yeterince çalışmadıkları için İslâmcılığın yükselişine şahit olmalarından yakınmıştı. Dolayısıyla din ve devlet ilişkileriyle alakalı konferansın teknik nedenlerden dolayı iptali inandırıcı değil ve bahanenin gerçek olma ihtimali oldukça zayıf.
¥
Pekala, Suriye rejimi böyle bir toplantıyı neden iptal etmiş olabilir? Bunun iki şıklı muhtemel bir cevabı var. Bunlardan birisi, laiklik meselesini tartışmak Suriye gibi bir ülkede gerilim hattını temsil ediyor ve böyle tartışmalar rejime bir fayda sağlamaz. Rejim zaten bu meselede bir ikilem ve dolayısıyla bir gerilim yaşıyor. Böyle bir toplantı nedeniyle tepkileri üzerine çekebilir. Bu gerilimin iyice afişe edilmesi ve konferanslar üzerinden güncellenmesi pek de işine gelmez. İkincisi, özellikle Suriye Müftüsü Şeyh Hasun’un bazı fetvalarının neden olduğu tartışmalar ülke sınırlarını bile aşmış durumda. Bunun da Suriye rejimi üzerine olumsuz yansımaları ve akisleri olmuştur. Şam yönetiminin bunlara yenilerinin eklenmesinden bir çıkarı olamaz. Zaten laiklik kavgasının içine girdikten sonra bir daha çıkmak mümkün değil. Şam rejimi de bu meselede ‘selamet derkenarest’ demiştir. Yani Şam rejimi de selameti kaçınmakta bulmuş olmalıdır. Bundan dolayı, Suriye makamları tertip heyetinin söz konusu toplantıyı Danimarka Kültür Enstitüsü salonunda düzenleyebileceklerini ve bunun da daha özel bir toplantı anlamına geleceğini ima ediyor. Demek ki, Suriye toplantıyı umumi bağlamdan çıkarmak arzusunda ve öyle bir görüntü vermek de istemiyor. Ama aynı zamanda, Danimarka’nın da özeline girmek ve karışmak istemiyor. Kendince orta bir formülü bulmuş durumda. Hem de üstelik akıllıca. Danimarkalılara gelince böyle toplantıları ne diye Tunus’da düzenlemezler ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.