Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Düşene vurulmaz ama...

Düşene vurulmaz ama...

İki gün öncesinin Ertuğrul Özkök yazısı önümde. Okuyacağımdan değil. Okumam. Niyeti ortada olanı niye okuyayım? Karşısındakini zeka özürlü konumuna koyup üç beş lafı manipüle edip başta yazdığını yazının sonunda kendi inkar eden, hah işte ben size demedim mi havasında yutturduğunu zanneden birini niye okuyayım?
Sonra bir de o kibirli yol gösterici tonu yok mu, evlere şenlik, bana kalırsa Gül Cumhurbaşkanı olmasın, bana sorarlarsa Erdoğan şöyle yapsın edasında beyaz Türklüğünün ve fakat oraya da geç katılmışılığın ezikliği içinde altını üstüne getiren o kibri hani.. niye okuyayım? Ama bu sefer okumaya mecbur kaldım. Bir yakınım arayıp da “yahu yine seninle uğraşmış, oku şunu rica ediyorum” diye ısrarcı olmasa bakacak da değildim. Onun hatırı girdi araya. Neyse... Şimdi, bunun neresini düzeltmeli diye şaşkın şaşkın bakıyorum yazısına. Her cümlesi tarihi bir hata, her çıkarımı mantıksal çelişkilerle dolu. Bunca hatayı iyi niyete yormak biraz saflık olur, olsa olsa kasıtlı bir çarpıtma ile karşı karşıyayız.
Öncelikle benimle ilgili olan kısma değinmek lazım; Özkök, Ecevit’in ölümünden hemen sonra yazdığı bir yazısında, Ecevit’in ölüm haberini alınca aklına ilk benim neler düşündüğüm gelmiş, öyle diyordu. Sonra da benim gazetelere yansıyan “Dava en yüce mahkemeye intikal etmiştir. Yapılacak bir yorum kalmamıştır” sözlerim üzerine anlaşılmaz bir ruh hali içinde “İşte sen bu yüzden unutuldun. Ecevit ise her zaman hatırlanacak” tarzındaki çıkışıyla yazısının başıyla çelişen bir ifade kullanmıştı. Sanki unutulmak unutulmamak gibi bir derdimiz vardı. Kimin umurunda, dileyen hatırlar, dileyen unutur, önemli olan unuttuğu gibi unutulanlardan olmamak. (Şimdi bunun ne anlama geldiğini bu zata izah edecek bir teoloji 101 dersi vermek lazım ama hiç uğraşamam.) Neyse ne diyordum, işte o günden beri ve geri, ne hikmetse “Unutulan ben” sık sık Özkök’ün yazılarında ve tepesinde oturduğu gazetenin manşetlerinde hatırlanıyorum... hayırla! yad ediliyorum. Kulaklarım çınlamıyor değil yani. Bir de doğru hatırlasa diyecek sözüm olmayacak, beni arayıp hatır gönül bu satırları kaleme almaya razı eden yakınımın da içi yanmayacak, mesele de kalmayacak ama öyle yapmıyor işte. Yine ne hikmetse bu sefer de tarihi akışı tersine çevirmiş, Özkök beyefendi. Ecevit’in mecliste şahsıma yaptığı hücumu bir seçim öncesine taşımış (bir dakika, bu Hürriyet okurlarına biraz hakaret olmuyor mu!?) ve sanki bu hareket sonrasında o oyları almış gibi lanse etmiş. Halbuki herkesin zihninde daha çok taze, o gün o hareketi yapan DSP’nin bir sonraki seçimde oylarını % 21’den % 1’e indirmesi, Meclis’te kuzu gibi oturan MHP’nin meclisin dışında kalması ve bu hareketin kıyısından köşesinden destekçisi olup yanında yer alanların bugün tarihten bir yaprak olarak sararmışlıkları…ve...ve...ve...en önemlisi de AK Parti’nin kendisini bile şaşırtan oy patlaması...(başörtüsü yüzünden kapatılan FP’nin milletvekillerinin ve seçmeninin çoğu nereye gitti sanıyorsunuz... daha doğrusu sanalım istiyorsunuz. AK Parti tokadının 28 Şubatçılara vurulan en büyük tokat olduğunu da mı inkar edeceksiniz?)
Özkök, yazısının diğer bir kısmında Refah ve Doğruyol partilerinin 28 Şubat sürecinde büyük oy kaybına uğradıklarını yazıyor. Bu noktadan hareketle de halkın onları cezalandırdığını ve bir yerde de postmodern darbeyi desteklediğini ispat etmeye çalışıyor. Tabii burada bazı gerçekleri perdeleme ve o günlerde ne şartlar altında seçimlere gittiğimizi unutturma gayretleri de göze çarpıyor. 28 Şubat sürecine muhatap olan Refah Partisi idi Fazilet değil, ama Özkök’ün sonraki seçimlere ait olarak verdiği oy oranları Fazilet Partisi’ne ait. Tabii Özkök bu ayrıntıyı perdelemek için o süreçte parti kapatılmasına dair hiçbir bilgiye değinmeden Refahyol liderliğine çatıyor. Haydi bunları “düşünemedi” diyelim, içinde bulunduğumuz şu günlerde çok daha net anlayabildiğimiz 28 Şubat sürecinin bütün asimetrik savaş taktiklerinin o günlerde nasıl işletildiğinden de her ne hikmetse hiç bahsetmiyor. Selektif hafızası işliyor çünkü. E ne diyelim? Yapmayın Sayın Özkök! O süreçte sizin de az emeğiniz geçmedi, bu kadar tevazu göstermeyiniz. Oy oranlarındaki o düşüşleri, iki liderin yanlış politikalarına indirgemeyiniz.
Not: Özkok yazısının altında inceden inceye bir yaranma tonunun sindiği satırlarda, Başbakan’la ilgili olarak Bay Çiller ve Bayan Özal’dan aktarmalar yapmış. Gazetesinin el değiştirme arifesinde “ha bi gayret” demiş olabilir... Ama bence fazla uğraşmasın. Çünkü sakil duruyor, daha da önemlisi benim bildiğim Tayyip bey geçmişi kolay kolay unutmaz. Good luck! İhtiyacın olacak çünkü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi