Yargıçlar partisi

Yargıçlar partisi

HSYK'ya destek için akın akın giden yüksek yargı mensupları, hukuk devletine hiç kimsenin veremeyeceği ölçüde zarar verdiklerinin farkında değiller.
Bu tavır meslekî bir dayanışma değil. Doğrudan siyasî bir tavır. Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanması bir yargı krizine değil, doğrudan siyasî bir krize yol açtı. Tartışılan ve üzerinde kutuplaşma yaratılan konu bir hukuk sorunu değil, doğrudan siyasî bir tutum. Bir hukuk sorununu bir siyasî soruna dönüştüren tasarrufun HSYK'nın müdahalesi ile ortaya çıktığını unutmamalıyız. HSYK hukuki bir yargılamayı bir siyasî soruna dönüştürdü. Yüksek yargı mensupları ise, soruşturulan bir suç iddiasıyla ilgili ihsas-ı reyde bulunurken, aynı zamanda bir siyasî tutum sergiliyorlar.

Kara mizah konusu olacak bir tablo var karşımızda. HSYK, İlhan Cihaner'in tutuklanması üzerine, dört özel yetkili savcıyı görevden aldı. Peki İlhan Cihaner'in tutukluluk haline ne oldu? Hâlâ tutuklu değil mi? O zaman HSYK'nın müdahalesi ve başlattığı tartışma ne işe yaradı? HSYK sadece devam etmekte olan bir soruşturmaya müdahalede bulundu; üstelik peşi sıra gelen siyasî kutuplaşma bu müdahalenin de siyasî bir müdahale olduğunu gösterdi.

"Tek suçu irtica ile mücadele etmek olan bir savcı" diyor, siyasî tutum sergileyenler, Başsavcı İlhan Cihaner'i savunurken. Galiba işin püf noktası da bu savunmadaki mantık hatası. Türk Ceza Kanunu'nda "irtica" başlığı ile tanımlanan bir suçun olmaması elbette karşı savunma değil. Devletin laik niteliğini korumak için bir savcının uyanık olması, laik düzene karşı suç işleyenlere göz açtırmaması takdir edilecek bir durum. Ama ya "laik düzeni korumak" gibi çok yüksek bir gaye uğruna suç işlerse? Başsavcı'nın tutuklanma sebebi böyle bir suçun işlendiği iddiası. Laikliğin suç işleyerek korunabileceği iddiası ayrı bir tartışma konusu. Bu durumda laiklik konusunda hassas siyasî kesimlerin, kayıtsız-şartsız Başsavcı'ya destek vermesi doğru mu? Bedelini ödediğiniz takdirde suç işleyebilirsiniz. Siyasî olarak, yüce bir ideal uğruna suç işlemiş birini savunabilirsiniz. Ama üzerinizde yargıç cübbesi varsa, hukuku ve toplumun hukuka olan güvenini koruma adına, siyasî bir tavır sergilerken çok dikkatli davranmanız gerekir.

Başsavcı, mahkeme son soruşturmanın açılması kararı verdikten sonra Yargıtay'da yargılanacak. Gazetemizde dün yer alan bir haber, Yargıtay'ın bu soruşturma hakkında çok açık biçimde ihsas-ı reyde bulunduğunu gösteriyor. Hatta ihsas-ı reyde bulunanlar, bu davanın gelmesi kuvvetle muhtemel olan ceza dairesinin üyeleri.

Başsavcı Cihaner tutuklandı. Başsavcı tutuklandığı için soruşturmayı yürüten savcılar görevden alındı. Ama Başsavcı hâlâ tutuklu. Demek ki Başsavcı'yı serbest bıraktıracak bir güç HSYK'da yok. Bu komedi ne anlama geliyor? Hukuk sistemimizin aslında çok sağlam bir mantıkla işlediğini gösteriyor. HSYK'nın varlık sebebi, soruşturan savcıları ve yargılayan hâkimleri dışarıdan yapılacak müdahalelere karşı korumak. HSYK bu davada tam tersini yaptı. Yargılamaya müdahale etmek istedi. Sonuçta yargılamaya değil sadece yargılayanlara müdahale etmiş oldu. Hukuki durumu değiştiremedi. Değiştiremediğine göre yaptığı müdahale yanlış. Yüksek yargı bürokrasisi hukukun güçlü mantığını yere seremedi. Ortada bir suç iddiası ve bu iddiayla ilgili bir soruşturmaya dair, savcıların iddiası ve mahkemenin kararı var. Yargıtay, Danıştay ve HSYK toplanıp bir araya gelse bu kararı değiştiremez.

Başsavcı İlhan Cihaner'in de sanıkları arasında yer aldığı Ergenekon davası, illegal yöntemlerle ve suç işleyerek sürdürülen bir iktidar mücadelesinin deşifre edilmesine imkân sağladı. İktidar mücadelesi, yani siyasî bir mücadele. 28 Şubat sürecinde tam kadro "irtica brifingleri" alan yargıçlar, bu mücadelenin tarafıydı. Topluma yüksek yargı organları ile ilgili böyle bir kanaatin yerleşmesi, hukuk devleti adına büyük bir zaaf. Ergenekon davasının cüzlerinden biri olan Danıştay Saldırısı ve sonrasında verilen tepkileri hatırlamak, bu zaafın derinliği hakkında bir fikir verebilir.

Hukuka riayet etmek ve korumak hepimizin görevi, ama öncelikli olarak bu görev yargıçlara ait. Yargıç siyasî bir tavır içine girmemeli. Yargıçlar sadece verdikleri kararlarla konuşmalı. HSYK kararının yol açtığı siyasî kutuplaşma, Erzincan soruşturmasının akıbetini nasıl etkileyecek? Vatandaşın hukuka duyacağı güvenden daha önemli ne olabilir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi