İdeolojik körlük
Hafta sonunda bir ilköğretim okuluna gitmem icab etti. Binanın cephesi duvar gazetesi gibi kullanılmıştı. Vecizeler, bildik figürler... Dış içi de haber veriyordu. Girişte Atatürk ilkeleri denilerek şu anda bir partinin bayrağı olan “altı ok”a özel bir duvar ayrılmıştı... Sınıflar keza ideolojik figürlerle lebalebdi.
Hiçbir ülkede lider ve ideoloji böylesine insanların gözünün içine sokarcasına kullanılmamıştır. Bu işi yapanlar, bunu bir beyin yıkama faaliyeti olarak görüyorlar. Körpe beyinler böylece ilk basamaklardan başlayarak yıkanıyor. Bütün derslere sirayet ettirilen ve böylece boşluk bırakmayan ideolojikleştirme, ideolojiler çağı olan 20. yüzyılda bir şekilde hoş görülebilirdi. Nitekim doğuda ve batıda benzer ülkeler vardı. 21. Yüzyılda ise, bildiğimiz kadarıyla ideoloji ile yatıp kalkan Kuzey Kore ve Küba’dan başka ülke kalmamıştır...
Hafta başında Ankara’ya yakın bir üniversiteyi ziyaret ettik...
12 yıl 28 Şubatçı kafa ile yönetilmiş bir yüksek öğretim kurumunda ne görülebilirse onu gördük.
Daha üniversiteye yaklaşmadan vecizeler kendini gösteriyordu. “Kampüs” arazisine girdikten sonra yoğunluk arttı. Binalara girince daha ziyadeleşti.
Bildik, çok kullanılan vecizelerin bile dili arılaştırılmıştı!
Bina cephelerindeki vecize yoğunluğu, içeride artıyor ve odalarda en yüksek seviyeye çıkıyordu. Bir arkadaşımız, bir odada beş tane Atatürk resmi veya vecizesi saymıştı. Resimleri takviye eden Atatürk takvimlerini de unutmamak lâzım!
Bir dünya şehri olan, dünya ile irtibatları anlık olan Ankara’nın hemen yanında ve hatta yakın zamana kadar Ankara vilayeti sınırları içinde bulunan bir yerde, dünyadan kopuk, içe kapanık bir üniversite...
Üniversite kavramıyla asla bağdaşmaz bir manzara.
Türkiye için artık tarihi bir hatıra olmaktan başka anlam taşımayan bir ideoloji üzerinden ülkeyi yönetmeye kalkışmanın, bunu yüksek öğretim kurumlarına sirayet ettirmenin bir nevi körlük meydana getirdiği şüphe götürmez.
Üniversitenin duvarlarına bildik resim ve vecizelerden başka bazı tablolar da asılmıştı. Bu tabloların orta kıratta kültüre sahip bir vatandaşın evinde bile çok kabul edilebilir bir estetik değerde olmadığını söyleyebiliriz.
İdeolojik körlük, tefrik etme gücünü ortadan kaldırıyor. Böylece, iyiyi kötüden ayırma konusunda nasıl yanılsalamalara düşülüyorsa, güzeli çirkinden ayırma hususunda da temyiz gücü zaafa uğruyor.
Bu üniversiteye girişimizden itibaren 28 Şubat’ın devam ettiğine kani olmaya başladık! Bin yıl sürebilir mi? Yani bu resimler, ideolojik mazlemeler bu üniversitenin duvarlarında bin yıl durabilir mi?
İşte mesele bu!
İdeolojik malzeme ikonografik malzemeye dönüştürülmüştür. Yani dinî tasvirler gibi dokunulmazlaştırılmıştır.
İç karartıcı bir durum değil mi?
Türkiye’nin Bizans döneminde bile ikonoklast (tasvir kırıcı) bir ülke olduğunu unutmayalım!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.