Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Nur ve rahmet sağanağı

Nur ve rahmet sağanağı

Hır gür içinde kaderin takvimi işliyor. Geçiş dönemleri genelde çok sancılı oluyor. Nitekim bizde de öyledir. Esasında, hır güre dışarıdan ya da objektif bir biçimde bakacak olursanız kaderin olgular ve hadiseler ağı üzerinden kozasını ördüğünü görebilirsiniz. Bundan dolayı Allah var, her şey var. Ve endişeye mahal yok. Bu gece kainatın nurlara gark olduğu bir gece. Nur ve rahmet sağanağının tecelli ettiği gece. Annesi Amine de müjdeyi rüyasında almış ve vücudundan fışkıran bir nur halesinin ve güneşin Şam’ın evlerinin camlarını aydınlattığını görmüştür. Hazreti Peygamber; annesi Amine’nin rüyası olduğu gibi aynı zamanda Hazreti İbrahim’in duası ve Hazreti İsa’nın da müjdesidir. Tam da kargaşanın ve gerilimin içine yuvarlandığımız ufuklar, geleceği müjdeleyen nurlu ufuklar olmalıdır. 23 Şubat tarihi veda hutbesinin sene-i devriyesiydi. Perşembeyi cumaya bağlayan gece ise rahmet ve nur sağanağının indiği ve boşaldığı bir geceyi temsil etmektedir. Havaya cemre düştü bile. İnşallah 1400 kusur yıl önce dünyaya teşrif eden insanlığın önderi Hazreti Peygamberimizin bu kutsal teşrifinin sene-i devriyesi, 21’inci yüzyıla izdüşümünü de beraberinde getirir. Gerçekten de bugün de o nura insanlık dünkü kadar muhtaç ve müştak. Neresinden bakarsanız bakın insanlık büyük bir çıkmazın içinde. Dini anlamda büyük bir çıkmaz söz konusu. Habil ile Kabil’in, at izi ile it izinin birbirine karıştığı bir devreden geçiyoruz. Dinin ahlaki boyut olmadan yaşanmaya çalışıldığı bir çağdayız. Öbür taraftan da dünyanın zalimlerinin her vesile ile ve üretilmiş birçok kavramla dinin önüne kesmeye çalıştıkları da bir vakıa. Kötülüğün tavan yaptığı ve iyiliğe bastırdığı bir asırda ve vasatta yaşıyoruz.
¥
Öyle bir vasat ki, bırakın mahalle baskısı mevkiinde olmak; bastırılmış duygular nedeniyle emr-i bi’l maruf ve nehy-i anil’l münker yapmak bir yana kendinizi bile ferdi tercihlerinizden dolayı savunamıyor ve suçlamalara muhatap oluyorsunuz. Bisetten sonra olduğu gibi asrın Sasanileri olan Sovyetler, Afganistan ve Polonya kapılarında durduruldu ve bu sayede yeni bir yüzyıla girdik. Lakin ardından Sasanilerin yerini bu defa da yeni bir kimlikle modern Bizans/Roma olan ABD aldı. Ya da başka bir ifadeyle tarihi gölgesi kısa olan Moğol istilasının yerini alan Ruslar Afganistan’da bozguna uğratıldı ve durduruldu. Lakin onun bırakmış olduğu boşluğu ABD-Siyonizm ikilisinin veya ikileminin aldığını görüyoruz. Bu ikili zaman zaman birbirinden kopuyor ve zaman zaman da Siyam İkizleri gibi birbirini tamamlıyor. Şimdi İslâm dünyasının gündeminde yeni müstevli ve Haçlı seferlerini temsil eden ve onun kalıntısı olan ABD ve Siyonizmin durdurulması var. Ama İslâm dünyasının liderlik merkezinden yoksun olduğunu görüyoruz. Liderlik merkezinde ise çekişmeli siyasi ve ideolojik bir denklem veya iktidar kavgası var. Umulur ki, bu kavga beşaret gecesi hürmetine sabit değerler lehine sonuçlanır. Buna yorgun düşmüş ülkemizin ve insanımızın da çok ihtiyacı var.
¥
Bu ümitle ve şevkle zamanımızın ve mekanımızın kıyılarına 1400 yıllık nur ve rahmet sağanaklarının vurmasını temenni ediyoruz. İnşallah yine Hazreti İbrahim’in duası, bu defa Hazreti İsa’nın beşareti yerine ruhaniyeti veya bizzat kendisi ve Hazreti Peygamberimizin kesilmeyen rahmeti bize ulaşacak ve insanlığı beklediği yola sevk edecek ve intizar ettiği bahara taşıyacaktır. Referans sisteminin ve değerlerin altüst olduğu bir noktada değersizliğin anarşisini yaşıyoruz. Kim neye göre hareket ediyor, belli değil. Değersizlik ontolojik kaymalara neden oluyor. Batılı ülkelerde bile ciddiyetin yerini eğlence almış ve bu da hayatın merkezini ve kendisini kemirmektedir. Dolayısıyla, insanlık bir kıyamet halini yaşamaktadır. Modernizm hayatı modernize ederken kıyametin kıyısına da taşımıştır. Modernizm bizi modernize ettiği oranda dünyanın da sonunu getirmektedir. Yeme ile yaşam arasındaki ilişki gibi modernistlerin anlamak istemediği denklem budur. Bunu ötelemek ve ertelemek ancak kalıcı değerleri yeniden kuşanmak ve onlarla yeniden barışmakla mümkündür.
Sözgelimi İngiltere’de, barlar, süpermarketler ve striptiz kulüpleri gibi yerlerde artış gözlenirken; halk kütüphaneleri, okullar, hastaneler hızla düşüşe geçmiş durumda.
Hükümeti endişelendiren bu veriler, kıyametin habercisi olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla dinin görüntüsüyle değil de hakikatiyle ve özüyle tanışmanın ve barışmanın vakti geldi. Bu geceyi bir de bu gözle değerlendirelim ve kalıcı değerler ışığında kendimizi muhasebeye çekelim. ‘Om’a veya Nirvana’ya ulaşma’ tabirinde olduğu gibi o güneşin ve nurun huzmelerine kavuşalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi