Yüksek öğrenim
Yüksek öğrenim kurumları siyasi kadro yetiştirmezler. Belli siyasi görüşler bu kurumların dışında oluşturulur. Yani bu kurumlar insana dönüktür ve tüm şartlandırma faaliyetleri yüksek öğrenim kurumlarından uzak tutulmalıdır. Mesela ilahiyat fakülteleri dini öğreten bir kurum değil onu tartışan, anlaşılma düzeyini daha yükseklere taşıyan bir kurum olmalıdır.
Ancak hem ekonomiye hem de devlet yönetimine gerekli insan gücünün tartışan değil bilen ve uygulayan kimseler olması da gereklidir. Bunlar çalışma alanlarını bir tartışma ortamına çevirirlerse yönetimde anarşik bir ortam oluşur.
Yüksek öğrenim iki farklı amaç için kurulur. Biri mevcut düzenin sürdürülmesini sağlayacak meslek sahibi kimseler yetiştirirken diğeri bu düzeni daha ileriye taşıyacak insanları yetiştirir. Buradan yetişen kimseler arasında kesin bir ayrışma olmaz. Meslek sahipleri yeni fikirler üretirken akademik yanı ağır basanlar bir meslek sahibine dönüşebilir. Bu ayırım sadece öğrenim amaçlarını belirlerken anlam ifade eder.
Bu nedenle mesleki eğitim yapan kurumlarla akademik ortam yaratan kurumlar birbirinden ayrılmalıdır. Meslek öğreten kurumlar üniversite bünyesinin dışında, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kurumlar olarak kurulmalı, diğerleri özerk üniversiteler olarak örgütlenmelidir.
Türkiye’de hem meslek öğreten hem de akademik personel yetiştiren kurumların tek bir çatı altında olması ciddi sorunlara neden olmaktadır. Bir yandan burada yetişenlerin belli bir ideolojik formasyona sahip olması istenirken diğer yandan bağımsız düşünen, yeni fikirler üreten insanların yetişmesi istenmektedir. Yani meleklerin dişi mi yoksa erkek mi olduğunu tartışmak serbesttir ama Hıristiyanlığın tartışma konusu olması yasaklanmaktadır. Üniversitelerin asıl görevi bugüne kadar oluşan düşünceleri tartışmak ve daha ileri merhalelere ulaşmaktır. Resmi ideolojinin ve egemen düşüncenin sınırlarına hapsedilen insanlardan yeni bir şey beklenebilir mi? Kaldı ki bağımsız üniversitelerin de yenilikleri sınırlaması mümkündür. Bu üniversiteleri oluşturan kadroların kendi doğrularının dışındaki fikirleri geçersiz, bunları ileri sürenleri yeteneksiz saydıklarına çok sık rastlanır. Devlet üniversitelerin de üstünde, tüm ciddi yenilikleri koruyacak bir sistem geliştirmelidir. Böyle bir sistem üniversiteler arasındaki rekabetle oluşturulabilir.
Meslek öğreten kurumlardaki öğreticilerin akademik formasyona sahip olması gereksizdir. Bunların doktoradan başlayarak akademik unvanlar alması istendiğinde bu unvanların düzeyi düşer ve akademik çalışmalar özünü kaybederek şekle dönüşür. Bunların öğretmen olacak kadar bilgi ve öğretecek kadar beceri sahibi olması yeterlidir.
Yüksek öğrenim reformunun ilk adımı meslek yüksek okullarıyla üniversitelerin ayrılması ve yüksek öğrenimin çoğunlukla meslek yüksek okulları bünyesinde toplanmasıdır. YÖK bu okullardaki eğitimi düzeyi ve içeriği konusunda danışmanlık yaparken üniversitelerin araştırıcı ve yaratıcı bir kimliğe kavuşmasını sağlayabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.