D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Ne olur ıslak ıslak bakma öyle!

Ne olur ıslak ıslak bakma öyle!

Bu şarkı Cem Karaca’nın vefatından sonra unutulmuştu, birden hatırlandı. Şu günlerde en çok söylenen şarkı olursa şaşılmaz.
Ben feleğin şu çarkına çomak sokarım
Ben feleğin tekerine çomak sokarım
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle
Geçen yazın hararetini yükselten “İrticayla Mücadele Eylem Planı”ndaki imza ile ilgili son noktaya gelindi. Vardı, yoktu, şöyleydi böyleydi.. çok tartışıldı. Sivil makamlara, mahkemelere güvenilmedi. Varsa ne olacağı konusunda laflar edildi. Hatta bazı cinfikirli mucitler, neredeyse ıslak imza makinesinin varlığına bizi inandırdılar.
Taraf olanlar şimdi “Ne olur ıslak ıslak bakma öyle!” şarkısını terennümle meşguller.
Ne olur ıslak ıslak bakma öyle
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle!
Assolistlik yarışmasında ilk muganni elbette İlker Başbuğ! O gür sesiyle sahneyi dolduruyor, kalbleri fethediyor. Bakın rap rap tarzında neler söylüyor:
“Bugün biz bu kâğıt parçasının birileri tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma ve karalama amacıyla hazırlandığını değerlendiriyoruz. Bu kâğıt parçasının kimler tarafından ne amaçla hazırlandığının ortaya çıkarılması görevi ise devletin istihbarat organları ile ilgili yargı organlarına düştüğünü ifade ediyor ve bunun gereğinin yerine getirilmesini istiyorum.”
Bir harb-darb adamı gibi değil, bir devlet adamı gibi konuşmuyor mu Başbuğ?
Hele şu sözler:
“TSK’da, demokrasi ve hukuk devletleri ilkelerine aykırı düşüncenin içinde olan davranışlarda bulunan personel barınamaz. Böyle durumlar olursa Genelkurmay Başkanlığı bu konuda gerekeni anında yerine getirir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan bu kâğıt parçasının kimler tarafından, ne amaçla hazırlandığının bulunmasını istiyoruz?”
Selâm sana Başbuğum! Göğe yükseldi tuğun!
İşte yaz sıcağındaki terennümleriniz neticesini verdi. İmzanın gerçek olduğunu askerî makamlar da tasdik etti. Tereddüte mahal yok. O imza sahibini TSK’da barındırma! TSK zanlıların barınma evi olmasın. Gerekeni anında yerine getir!
Ya Başbuğ’un bu assolistliğinden etkilenenlere ne diyeceğiz?
Ülkenin anlı şanlı yazarları, kullanışlı köşebentleri, siyaset canbazları, ilim mandarabazları ne yapacak?
İkinci yarışmacımız yılların yıpratamadığı hassolist Baykal.
Aldı mikrofonu eline görelim ne söyledi:
26 Haziran 2009: Ortada komplo değil ciddi bir belge varsa bunu göster.
30 Haziran 2009: Akıl ve mantık dışı, garip bir iddia. Belge, Genelkurmayın yazı üslubuna, belge üretme tekniğine uygun değil. Amatörce, havai bir metin ve garip bir değerlendirme... Hem AKP’yi, hem bir cemaati, 4 sayfalık bir kağıdın içinde bitirecek. Ciddiyet yok.
28 Ekim 2009: Bunun altında siyasi bir plan var. Kanun çıkıyor ardından ihbar mektubu geliyor. 3 yazı ortaya koyuyor.
18 Kasım 2009: En somut iddia ıslak imza belgesiydi fos çıktı.
24 Ocak 2010: Geçerli geçersiz dayanaklar, belgeler gibi şeylerle heyecan yaratılıyor, ama bir şey çıkmıyor. Bir, iki, üç, üst üste yığınla komplo çıktı.
Baykal’ın ana muhalefet assolistliğinin en büyük rakibi Bahçeli durur mu yerinde, o da kaptı mikrofonu başladı gazel okumaya:
3 Kasım 2009: Yoğun bir bilgi kirliği altında, kimlerin servis ettiği bilinmeyen, gerçek mi sahte mi olduğu netleşmemiş belgeler üzerinden yapılan yorum ve değerlendirmelerin sağlıklı olamayacağı da açıktır.
Suçlamalara maruz kalan kurumun TSK olması da konuya ayrı bir hassasiyet kazandırmaktadır. Kurum hakkında yorum beyan etmenin güçlüğü malumunuzdur.
Şimdi de sıra rast solistlerde. Sırayla arzı endam ediyorlar; soyadları alfabe sırasıyla.
Melih Aşık: “Buyurun size ıslak imza makinesi... Amerika’da üretiliyor... Fiyatı bin dolar civarında.” Mikrofon Bekir Coşkun’un. Her kelimesinden sonra bir havlama sesi duyuluyor: “...Ben bunca yılın deneyimiyle, belki yüzlerce araştırma-inceleme ve çalışma olduğuna inanırım.. Bu belgelerden sadece birisi gerçek değildi... Onu da Taraf Gazetesi ele geçirdi...”
Uğur Dündarsız solist yarışması olur mu? Olmaz ama, seksenlik Oktay Ekşi kemençesini gıygıylatarak geliyor, Dündar teeddüben susuyor: “Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, iki haftadır çıkartmadığı sesini dün nihayet yükseltti. ... Ama dünkü tam bir meşru müdafaa haliydi ve gerekliydi.” Özdemir İnce hayali geniş bir solist adayı: “Fotokopi üzerindeki imza Albay Dursun Çiçek’in gerçek imzası olsa bile metin geçersizdir. Sahte bir belge üzerinden işlem yapabilmek için sahte bir mahkemede, bir duruşma düzenlemek gerekecek. Ancak savcı ve yargıçların da sahte olması, sahte bir divan-ı harp kurulması gerekiyor.”
Yılmaz Özdil durur mu? Nakaratlar ondan: “ ‘Belge’ dedikleri, kağıt parçası çıktı... Kağıt mendil gibi buruşturun. Yaş mı? Kuru mu? Gayet net aslında.”
Son olarak Ertuğrul Özkök kendi gazinosunun assolisti olarak Genelkurmay yöresinden derlenmiş bir türkü seslendiriyor: “Bir albayın hazırladığı darbe belgesi için komutan kendini angaje edip ‘Kâğıt parçası’ diyor veya dedirtiliyor. Sonra belgenin aslı ortaya çıkıyor. Hangi ordu bu kadar vahim hatayı kaldırabilir?”
Yarışma sonuçları açıklanıncaya kadar koro halinde söylenen şarkı:
Ne olur ıslak ıslak bakma öyle!
Yeter ki ıslak ıslak bakma öyle!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi