Mescidi Aksa’nın Çağrısı
Arapçada yaygın kullanılan bir deyim var: “Va Mu’tasımah!” Bu sözün önemli bir geçmişi ve ifade ettiği ince anlam var. Bugün söze buradan başlamak istiyorum.
Abbasi halifelerinden Mu’tasım ibnu Harun döneminde Bizans İmparatoru Theofilos yaklaşık yüz bin askerden oluşan büyük bir orduyla Malatya ve Samsat bölgelerine saldırı düzenler. Sonra Suriye’deki Zibatra kalesine saldırır. Savunanları hep öldürür. Müslümanlardan esir ettiklerine Arapçada “temsil” denen vahşeti icra eder, yani gözlerini oydurur, kulaklarını ve burunlarını kestirir. Kadınlardan da en az bin kişiyi esir alır. Esir kadınlardan biri “Va Mu’tasımah!” yani “Ah Mu’tasım! Neredesin?” diye bağırır. Bizans işgalcilerin önünden kaçabilenler Halife Mu’tasım’ın yanına çıkarlar. Yaşadıklarını anlatır, esir kadının yürekleri yakan bu çağrısını da ona ulaştırırlar. Bu çağrı Mu’tasım’ı çok etkiler ve büyük bir ordu hazırlayarak işgal edilen topraklara doğru harekete geçer. İşgalcileri dize getirerek hem toprakları hem de esirleri kurtarır.
Tam adı Ebu İshak Abbas el-Mu’tasım ibnu Harun olan bu halife meşhur Abbasi halifesi Harun Reşid’in oğluydu ve annesi de bir Türk hanımdı.
Bu hadise sebebiyle, insaf ve merhametten yoksun saldırganların pençesine düşmüş ve kendilerine el uzatacak bir yardımcı arayan perişan haldeki insanların çağrısı Arapçada “Va Mu’tasımah!” ibaresiyle ifade edilir.
Bugün ne yazık ki ümmetin birlik ve bütünlüğünü temsil edecek bir hilafetin bulunmaması sebebiyle kendini böyle bir çağrıya cevap verebilecek güçte hissedecek lider de henüz yok. Çünkü hak ve adaletin güçlü kılınabilmesi için öncelikle hak ve adalet etrafında bütünlüğün, ittifakın oluşturulması gerekir.
Bununla birlikte geçtiğimiz Pazar günü işgalcilerin baskınlarına karşı Mescidi Aksa’yı himaye etmeye çalışan gençlerin ve onların direnişlerine destek veren kitlenin, normalde Filistin Anayasası’na göre başkanlık süresi 9 Ocak 2009’da sona ermesine rağmen hâlâ korsan bir şekilde bu makamı işgal eden Mahmud Abbas’ı protesto ederken,”Büyük Türkiye! Güçlü Türkiye! Kurtar bizi Erdoğan!” diye seslenmelerini bir “Va Mu’tasımah!” çağrısı olarak algılamak gerekir. Bunu söylerken Türkiye’nin ve Tayyib Erdoğan’ın ordular donatıp sefere çıkmasını bekliyor değiliz ve mevcut şartlarda bunun mümkün olamayacağını da biliyoruz. O insanların ve himaye ettikleri Mescidi Aksa’nın Siyonist vahşet karşısındaki biçareliğine bigane kalınmaması, seslerinin duyulması gerektiğini hatırlatmaya çalışıyoruz. Sahip çıkılmasının ve destek verilmesinin birçok yolu var.
Bu çağrı sadece başbakana ve onun etrafındaki yönetim kadrosuna yöneltilmiş değildir. Bütün Türkiye halkına, Müslümanların ilk kıblesi durumundaki Mescidi Aksa’nın karşı karşıya olduğu tehlikeyi görmezden gelmeyeceği ümit edilen bütün duyarlı insanlara yöneltilmiştir. İşgalci saldırganlık karşısında bir kitlesel duyarlılık oluşturulmazsa sadece başbakanın ve yönetim kadrosunun yapabileceği hiçbir şey olamaz.
Türkiye bu sıralarda kendi içindeki ciddi sorunlarla, özellikle Ergenekon ve onunla doğrudan bağlantılı Balyoz darbe planıyla ilgili davaların dal budak olmasından, bu konularda ortaya çıkarılan belgelerin önemli mevkileri işgal etmiş veya etmekte olan kişilere dokunması sebebiyle gündemi meşgul eden tartışmalarla uğraşıyor. Ama yine de Kudüs’ten gelen “Va Mu’tasımah!” çağrısına sessiz kalamayız.
Bu çağrı Mescidi Aksa’nın çağrısıdır. Çünkü o gençler ve etraflarında toplanan kitle “biz zaten büyük baskı altında ve ciddi tehditlerle karşı karşıyayız” diyerek kenarda durmayı tercih edebilirlerdi. Ama öyle yapmayıp insaftan ve merhametten zerre kadar nasipleri olmayan Siyonist saldırganlardan kaynaklanabilecek bütün tehlikeleri göze alarak Mescidi Aksa’nın himayesine koştular. Peki, biz onların “Va Mu’tasımah!” çağrıları karşısında ne yapıyoruz?
Bu çağrı ve gelişmeler karşısında medyanın da yeterince duyarlı olmadığını, olayları ve yapılan çağrıları rutinleşmiş hadiseler gibi algıladığını görüyoruz. Bununla birlikte hadiseleri saati saatine kamuoyuna duyurmaya çalışan Filistin Enformasyon Merkezi’nin web sitesinin Türkçe bölümünde “Mescidi Aksa’da Neler Oluyor?” başlıklı önemli bir dosya haber yayınlandı. Okunmasını tavsiye ediyoruz.
Siyonist saldırganlık karşısında yardım çağrısı sadece Mescidi Aksa’dan ve Kudüs’ten gelmiyor. İki gün önce Gazze’den bir kıymetli kardeşimiz arayarak ambargonun yol açtığı durumdan söz etti ve “ne olacak bu insanların hali?” diye sordu. Ben de bir moral ve ümit kaynağı olması için gemi konvoyu kampanyasının başlatıldığını haber verdim. İnşallah müteakip yazımız bu konu hakkında olacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.