Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Son gölg

Son gölg

Ermeni tezleri siyasi olmaktan ziyade tarihi ve ilmi bir konudur. Dolayısıyla tartışma mahalleri meclisler veya parlamentolar değil ilmi mahfillerdir. Kongre Dış İlişkiler Komisyonu'nun Ermeni tezleriyle ilgili iddiaları görüşmesi ve oylaması komik olmanın ötesinde ahlâk adına gayri ahlâkîliktir. Tek yanlıdır. Hâlâ ABD, Afganistan ve Irak'ta işgalci bir pozisyonda iken ve hâlâ masum ve sivillerin kanını akıtırken ve dökerken Türkiye'den tarihin hesabını sorması küstahlıktır. İnsanın kanını donduracak bir ahlâksızlık örneğidir. Karar tek yanlılık, seçmecilik ve çifte standart örneğidir. Zaten The Guardian gazetesinde Stephen Kinzer kararın tek yanlı olduğunu ve ahlâktan yoksun ABD'nin Türkiye'ye ahlâk dersi vermeye kalkıştığını yazmıştır. Gerçekten de ABD'nin Türkiye'ye yönelik olarak yaptığının başka bir örneği yoktur. Her mart veya nisan ayında Türkiye'nin yüreği ağzına geliyor ve gelişmeleri tedirginlikle izliyor. Ermeni tezleri, tarihin politize edilmesinden başka bir şey değildir. Masumane surette görünen bir aldatmaca ve fırsatçılıktır. Türk dış politikasını rehin alma ve şantajla yönlendirme ve boyun eğdirme teşebbüsüdür. Ermeni karar tasarısının dış ilişkiler komisyonunda kabulü hem bir cezalandırma hem de bir şantajdır. Cezalandırmadır, zira, Ermeni diasporasının amacı Ermeni-Türk ilişkilerinin düzelmesi değil Türkiye'nin tarihi veya psikolojik nedenlerden dolayı cezalandırılmasıdır. Türkiye'nin protokolleri imzalamada ağırdan alması da bu kesimlere cesaret vermiştir. Yahudiler de Ermenilerle ittifak ederek Türkiye'ye gözdağı verme yolunu seçmişlerdir. Bunun nedeni son sıralarda Türkiye'nin Arap dünyasına açılması ve Filistin'e yönelik izlemiş olduğu nispeten olumlu ve pozitif politikalardır. Bunlar İsrail lobisinin hiç hoşuna gitmemiştir. Bundan dolayı karar tasarısının sahibi olan Senatör Howard Berman Yahudi olduğu gibi onun başdanışmanı Alan Makovsky'de Türkiye'nin yakından tanıdığı yine Yahudi kökenli isimlerden birisidir. Davudoğlu şantaj politikalarının meyve vermeyeceğini ve protokollerin imzalaması sürecini yavaşlatmak bir tarafa durdurabileceği uyarısında bulunmuştur. Namık Tan da bu kararın lobilerin son zaferi olduğunu ve bundan böyle Amerikan-Türk ilişkilerine gölge edemeyeceklerini söylemiştir. Gerçekten de ilişkiler üzerindeki lobi ipoteğinin kaldırılması gerekir.

Daha önce Ermenilere karşı mesafeli olan İsrail ve Yahudi lobisi, Türkiye ile ilişkileri bozuldukça pragmatik bir biçimde Ermenilere yaklaşıyor. Esasında, 5-6 Eylül olaylarında olduğu gibi Türklerle Hıristiyan azınlıklar arasında ilişkilerin kötüleşmesinden birinci derecede kârlı çıkan topluluk daima Yahudiler olmuştur. Şimdi ise Türkiye ile ilişkileri bozuldukça geçmişte araları kötü olan topluluklarla yakınlaşmaktadırlar. Velhasıl, son Ermeni tasarısının kabulünde Türkiye karşısında bu iki mihrakın birleştiğini görüyoruz. Ermenistan'ın derdi Türkiye ambargosundan kurtulmak lakin bununla birlikte iddialarını da sürdürmek ve her zayıfladığında veya bir menfez bulduğunda Türkiye'nin üzerine binmek ve çöreklenmektir. Bu noktada kirli ittifaklardan da medet umuyorlar. Yahudilerin derdi de Türkiye'nin kırmızı çizgilerini aştığını düşünmeleridir. AKP hükümetinin kabahatı da başkalarının süreçlerine balıklama atlamak ve sonucunu düşünmemektir. Bundan dolayı başlattıkları her süreç sonuçta Brezilya dizilerine dönüyor. Biz Araplara Türk dizileri satarken ve ihraç ederken siyasette de Rio karnavalları ve Brezilya dizileri ithal ediyoruz. Başbakan Erdoğan da oylamayı komik bulmuş. Gerçekten de Roma Senatosu'ndaki oylamalara benzedi. Bu komik durum ancak Brezilya dizileriyle anlatılabilir.

Biraz da karar tasarısının sahibi olan Howard Berman'ı tanımakta fayda var. Ermeni lobisinin güçlü olduğu Kaliforniya eyaleti doğumlu ve Yahudi kökenli bir isim olan 69 yaşındaki Berman, Kaliforniya Üniversitesi'nde hukuk eğitimi aldı. Demokrat siyasetçi, 1983'den bu yana Ermeni lobisinin güçlü olduğu Kaliforniya'dan Temsilciler Meclisi üyesi seçiliyor.

Her fırsatta Türkiye'nin tarihiyle yüzleşmesi gerektiğini dile getirmesiyle bilinen ve "Almanya'nın Nazi geçmişi konusunda yaptığı gibi Türkiye'nin de kendi tarihiyle yüzleşmesi gerekiyor" diyen Berman'ın konuyla ilgili hassasiyeti, kendisinin de İkinci Dünya Savaşı sırasında soykırımdan (Survivor) kurtulan bir isim olmasına bağlanıyor. Lakin bu izah kafi değil. Kişisel ve hissi yakınlık bir yana ortada Türkiye karşısında İsrail ve Ermenistan'ı yek vücut haline getiren siyasi nedenler de var. Bu da Ermenilerin tarihi tezlerinin istismarını beraberinde getirmektedir. Son beraberlikleri Bernard Lewis'in reflekslerini de hatırlayarak izah edebiliriz.

Bernard Lewis, Almanya'daki Türklerin, Almanların kendilerine yönelik politikalarını Nazi politikalarına benzetmesi Bernard Lewis'in tepkisini çekmiş ve istihfafına neden olmuştur. Zira onun derdi Nazilerin mezalimi değil, kendi mağduriyetleri veya daha doğrusu edebiyatı ve istismarıdır! Yoksa birlikte yaşadıkları Kızılderili veya Siyahların trajedilerine karşı niye bu kadar duyarsız kalsınlar ki? Eskiden Ermenilerin Holokost tarzı soykırımlar yaşadıklarına da itibar etmezlerdi ve Lewis bu noktada Fransa'da mahkum da olmuştur. Lakin eski köprülerin altından çok sular aktı ve eski ittifaklar bozuldu ve yeni ittifaklar doğdu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi