Rejim krizi ve rejim kerizi!
Rahmetli Bölükbaşı’yı unutmak mümkün mü?
Ellili-altmışlı yıllarda büyük halk kitleleri, “Anadolu fırtınası” olarak ünlenen Osman Bölükbaşı’nın her zaman hoş nüktelerle süslediği heyecanlı konuşmalarını dinlemekten çok hazzederdi. Onda kendini bulurdu. İktidar olacak kadar destek vermese de, Meclis’e girmesini sağlardı.
1960 darbesinin ardından ilk seçimler öncesinde miting sahası olarak Ankara’da şimdi yerine stad kondurulmuş olan Cebeci Çayırı tahsis edilmişti. Cebeci Orta Mektebi talebesi olan bizler, bir gün o zamana göre akıl almaz bir kalabalığın okul duvarlarına kadar dayandığını gördük. O gün Bölükbaşı’nın partisinin mitingi vardı ve heyecan, hareketlilik had safhadaydı.
O seçimde Osman Bölükbaşı’nın partisi Ankara’da -hatırımda kaldığına göre- en çok oyu aldı. Daha sonra koalisyon ortağı olarak iktidar olma fırsatları zuhur etti. Bölükbaşı iktidardan hep uzak durdu. Partisinden bakanlar çıktı, fakat o iktidara bulaşmadı, muhalif karakterini korudu.
Bölükbaşı, seçilmesini önlemek için memleketi Kırşehir’i kazaya çeviren DP’ye muhalefetinden çok daha şiddetlisini CHP’ye ve onun şefi İnönü’ye yöneltirdi. Zaten halkı bu tarafı galeyana getiriyordu. Millet tek parti rejiminin baskısından, zulmünden, halkı aç sefil bırakan siyasetinden müşteki idi. Bunun sözcüsü de Osman Bölükbaşı idi.
Gazeteleri karıştırırken Bölükbaşı ismi ile karşılaşmak bu yüzden beni her zaman heyecanlandırır. Fakat son zamanlarda Bölükbaşı isminin o bildiğimiz Bölükbaşı ile fikir ve zikir olarak benzerliği olmayan birisi tarafından kullanıldığı görülüyor.
Bu efendi, bizim sevdiğimiz Bölükbaşı’nın çocuğu imiş. Elbette nüfus kâğıdı çocuğu, düşünce ve siyaset çocuğu değil!
JR (Junior) Bölükbaşı zaman zaman cevherler yumurtluyor. Elbette bir halk çocuğu gibi değil, bir monşer gibi konuşuyor.
Son defa “AKP hükümetiyle Türkiye’nin yola devam etmesinin sonucu, korkarız ki bir Anayasa krizi, bunun da davet edeceği rejim krizi olacaktır” buyurmuş.
Bu cümleyi akıl ve mantıkla tahlil edelim.
Türkiye’yi rejim krizine sürükleyecek olan nedir? Türkiye’nin AKP ile yola devam etmesi...
Demokrasiyi bilen, onu kabul eden hiç bir siyasetçi böyle langır lungur konuşmaz. Halk iradesinin tecellisini kabul etmeyenin demokratik bir ülkede siyasetle işi olmaz, siyasi bir partide de yer bulamaz.
Halk önümüzdeki seçimlerde AK Parti’yi tekrar seçerse, iktidarda tutarsa rejim krizi mi çıkacak yani?
Türkiye’de bir “kriz” yani buhran olduğu doğru, çünkü bu rejim kriz rejimi. Bu rejimin normal bir rejime, demokratik bir rejime dönüştürülmesi elbette sıkıntılı bir süreç. Çünkü Cumhuriyet oligarşisi güçten düşmek, makamını, mevkiini, konumunu kaybetmek istemiyor.
“Halk seçim yapsın, ama seçilenlerin gücü benim eşiğimde” bitsin diyor. Halka, halkın iradesine tahakkümü sürdüreyim istiyor. Bu elbette kabul edilebilir değildir.
Rahmetli Bölükbaşı olsa idi, mevcut iktidarı gene eleştirirdi, fakat rahmetsiz oğlu gibi akıl ve mantık fukaralığı yapmazdı!
“Ameliyat” doğru türkçe
“Operasyon” askerlerin dilimize musallat ettiği bir kelime. Bunun türkçesi “ameliyat”tır. Şimdilerde ameliyat sadece bir tıp terimi gibi anlaşılıyor. Gerçi ona da “operasyon” diyenler var.
Radikal’de Murat Yetkin’in dün kullandığı başlık “Avrupa’da PKK ameliyatı ve perde arkası” bir doğru arayışının sonucu olmalı. Değerli yazar zaten ilk cümlesi ile bunu teyid ediyor: “PKK’nın Avrupa’da yaşayan ‘legal kanat’ sorumluları Zübeyr Aydar ve Remzi Kartal, 4 Mart günü Belçika’nın 25 ayrı yerinde aynı anda başlayan bir operasyon, ya da daha anlamlı karşılığı ile ‘ameliyat’ sonucu gözaltına alındı.”
Dilimiz açısından kutlanması gereken bir dikkat.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.