Şamar oğlanına döndü
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın artık rejim için tehdit haline geldiği tezini, önceki yazılarımda ifade etmiştim.
Hala aynı inancı koruyorum.
Baykal, mevcut pozisyonuyla hem CHP hem diğer sol hareketlerin önünü tıkayan, iktidar partisi karşıtlarının hayallerini çalan, dolayısıyla yeraltına kaçışı hızlandıran ve komplolara zemin oluşturan alternatifsizliğin müsebbibi durumundadır.
AK Parti’den kurtulmak isteyenler önce Baykal’dan kurtulsalar, sanırım işleri büyük ölçüde kolaylaşır. Sandığa dayalı çözüm arayışları ivme kazanır, demokratik rejime yönelik tehditleri besleyen siyasi alternatifsizlik fantezi olarak kalır.
Aslında CHP tabanı bu kısır döngünün farkındadır. Ancak, sandık başına “Baykal’dan bir şey olmaz ama partime de ihanet edemem” düşüncesiyle gittikleri için bu sarmalı tersine çeviremiyorlar.
Bu ölü toprağını silkeleyip atacak potansiyel lider adayları ise Baykal çarkında öğütüldüğü için tabanı harekete geçirecek öncü isimler bulunamıyor.
Tüm eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen, sol albüme genel olarak baktığınızda Baykal’ı aşacak bir fotoğrafa rastlamak da hayli zordur.
Kişisel kanaatleriniz ne olursa olsun, şu anda Baykal’a alternatif oluşturabilecek tek isim Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Daha doğrusu, toplumsal karşılığı en yüksek oranda olan isimdir. Bunu, son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde aldığı oyla tescilledi.
Kemal Bey, son dönemde “Ulusalcı-Cuntacı” eksene sıkışmış CHP tabanını farklı toplumsal kesimlere açabilecek titreşimleri yayabilen siyasetçidir. Onur Öymen gibi jakoben değil Bülent Ecevit gibi halkçı algı oluşturduğu bir vakıadır.
Ancak kendisine yönelik en ciddi eleştiri, Baykal’ın gölgesinde kaldığı ve kendine umut bağlayanların beklentilerine karşılık vermekte geciktiği yönündedir. Hatta bu çevrelerde, “Kılıçdaroğlu başarılı bir teknisyendir, iyi ikinci adam olur ama lider olmaz” düşüncesi dillendiriliyor.
Özellikle partide eksen kaymasının sorumlularından Onur Öymen’in Dersim katliamıyla ilgili talihsiz sözleri karşısında önce sert tavır alması, parti yönetiminin uyarısı üzerine tabiri caizse çark etmesi, hayal kırıklığının önemli evrelerinden biridir.
Kılıçdaroğlu, “Genel Af” önerisiyle yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Üstelik lideri Baykal’ın “Geçmişte bu konuda hep hata yaptık. Yani biz zannettik ki af çıkararak terörle mücadelede başarıya ulaşırız. Terör af çıkarmamız halinde ortadan kalkmıyor” sözlerine rağmen...
Batman’da söylenmiş bu ifadeler Ankara’ya ulaşır ulaşmaz CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay, “Türkiye’de halen terörle mücadele ediliyorsa, terör dağdan şehirlere inmişse, bir af söz konusu olamaz” diyerek Kılıçdaroğlu’nu düzeltme ihtiyacı duydu.
Takdir edersiniz, düzeltme talimatının sahibi Baykal’dı. Dünkü grup konuşmasında açıkça söyledi: “Bu sözler yanlıştır.”
Kimi zaman partideki egemen düşünceye başkaldıran ve önerileriyle toplumda farklı heyecanlar uyandıran Kılıçdaroğlu, yine çark eder mi diye düşünürken, “Ondan lider olmaz” diyenleri bir kez daha haklı çıkarttı.
Dedi ki: “Genel af söylemi yanlış. Dikkat ederseniz ben hiçbir yerde bu söylemi kullanmadım. CHP’nin kuvva-i milliye ruhu vardır, kimse bunu başka yöne çekmesin. Sanki genel af demişim gibi CHP’yi vurmaya çalışıyorlar.”
Ayrıca ekledi: “Bizim genel başkanımızdan öğreneceğimiz çok şey var.”
Kemal Bey, yol ayrımındaydı. Ya Baykal’ın koltuğunun altında bırakacağı günü bekleyerek iddiasız şekilde yürümeye devam edecek ya Baykal’a rağmen söke söke gelecekti.
Ecevit’in İnönü efsanesini devirdiği gibi...
İlk seçenekte karar kıldı, hayallerinin peşinden koşmak yerine Baykal’ın dizinde iddiasız bir siyasetçi, sıradan vekil olarak yoluna devam kararı aldı.
Hem hayırlı olsun, hem geçmiş olsun.
Deniz Bey’in örgütçülük zekasına ise bir kez daha şapka çıkarttım. Kimse hafife almasın. Kemal Bey’in de CHP’de Deniz Bey’i aşacak dalga boyunda olmadığı tezi, güç kazandı.
Kılıçdaroğlu, artık, boyundan büyük laf ettiğinde şamarı yiyip yerine oturan, yaramaz çocuk durumundadır.
Askerlik çağına daha çok var.