HASEYEKA
Geçen gün bizim Ali İhsan da değindi, “içinde savcı olmayan savcılar yüksek kurulu” konusuna..
HSYK’da gerçekten hiç savcı yok..
O zaman bu kurul, nasıl Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu oluyor..
Olması gereken; hakim ve savcıların kurulda, sayısına göre temsil edilmesi.. Ama tek bir savcıyı bile almamışlar aralarına..
Hatta, yüksek yargıdan da eşit sayıda temsilci almak gerek, en az bir kişi.. O hukuk çevresinin görüşleri de alınmalı.. Onun için de sayısının kesinlikle artırılması gerekiyor..
Zaten bu kurul bir yargılama makamı değil. Onun için bakanlığın temsili de önemli. Sonunda kurul kararlarına dayalı idari işlemler de yapılıyor..
Adamlar kitabına uydurmuşlar işi. İşlerine geldiği gibi yapıyorlar. “Dün dündür, bugün bugün” hesabı.
Geçen gün, Yeşiller Partisi’nin nasıl kapatıldığı geldi gündeme. 79 liralık usulsüz bir mali işlemden dolayı partiyi kapatmışlar.. Ama trilyonlara varan usulsüzlük konusunda CHP’ye yasa işlemiyor..
Yanlış okumadınız, 79 liralık bir harcamayı belgeleyemedikleri için kapatılmış Yeşiller Partisi. Herhalde emir yüksek yerden gelmiş.. Bir albay gelip birkaç kişiyi ziyaret edip, selam getirmiştir.
Yoksa bu işin akılla, vicdanla, hukukla filan bir ilgisi yok. Onları oraya getiren irade öyle istediği için bu işler böyle oluyor galiba.. Yüksek yargı sanki bir dönem askerlerin ve CHP’nin noter katipliğini üstlenmiş.. CHP’nin kendi kapanma korkusu olmayınca, tabii parti kapatmalara da ses çıkarmıyor.. CHP muhalefette gibi gözükse de Militarizmin derin hayalleri ve Jüristokratik iktidarın parlamentodaki temsilcisi rolünde.. Şunu görelim, derin devlet varsa, CHP bu derin iktidarın ortağıdır.. Ergenekon avukatlığı da buradan geliyor..
Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Mustafa Şentop, “CHP ile Yeşiller Partisi'ne suçlamaların aynı olduğunu ama uygulamanın farklı olduğunu” belirtiyor. Bülent Akarcalı, "Yeşiller Partisi'nin kapatılması o dönemde Türkiye'nin bütün itibarını zedeledi. Bir anda Türkiye'yi muz değil, soğan cumhuriyetine dönüştürdü” diyor..
Yeşiller Partisi Genel Başkanı Bilge Cantepe, Yüksek Mahkemenin Cumhuriyet Halk Partisi'nden Kanaltürk'e (Yaşam Tv) yapılan 4 milyon 102 bin TL'lik ödeme konusunda farklı bir yol izlediğini belirterek, "Dava konusu aynıydı ama sonuç farklı oldu. Yeşiller Partisi'ni kapattılar" dedi. 1988'de kurulan Yeşiller Partisi, 1992 yılında dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Haluk Yardımcı'nın açtığı kapatma davası sonucunda 10 Şubat 1994'te kapatılmıştı.
Bu yüksek yargı denen şey ne menem şeyse öyle, mesela kamu bankalarının içi boşaltılırken, birtakım yerlere kaynak aktarılırken yapılan yakınmalara, başvurulara hiç değinmiyor. Ama özelleştirmeleri durdurmak için hiç boş durmuyor.. 600 milyar dolar böyle boşa gitmiş.. Umurlarında mı? Hani, şu vitrinine emekli general yerleştiren holdingler, bankalar gibi. Yargı işlemiyor bazılarına.. Bunu 28 Şubat’ın brifingli yargıçları yapıyor.. O gün kanatları altına sığındıkları güç, bugün başlarına bela oluyor artık.. Dün övündükleri şey, bugün utançları oluyor.. Bunu kabullenmekte zorluk çekiyorlar..
Birileri yargı bağımsızlığı diye, kendi hukuksuzluklarını örtbas etmeye çalışıyor aslında..
HSYK’nın şu andaki yapısının, hakim ve savcıları hiçbir şekilde temsil etmediğini belirten Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Osman Can, bunun “utanç verici bir durum” olduğunu ve değiştirilmesi gerektiğini” söylüyor.. Bu konuda neden Savcıların ve Baroların yeteri kadar sesi çıkmıyor, bilmiyorum.. Yoksa bilekçeleri ruhlarına mı geçti!..
Bakın bu iddiayı ciddiye almak gerek: “Son yirmi beş yıldır, Türkiye'de yargı istediği takdirde yürütmeyi ve yasamayı kuşatıp, bu organları iş yapamaz hale getirebiliyor.” 2001 yılında yaşanan mali krizin, Anayasa Mahkemesi'nin 3182 sayılı Bankalar Kanunu'nun, bankaların içini boşaltanları cezalandırılmasını düzenleyen 69. maddesini 1995'te iptal etmesinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu iptalin ardından meydanı boş bulanlar, bankaların içini boşalttılar. Yargının kuşatılmasının maliyetinin 600 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor..
Sezer’in Ecevit’e anayasa fırlatmasının maliyetini hatırlıyorsunuz. Aslında her muhtırada da aynı şeyi yaşadık, ama yargı, bu hukuk dışı müdahalelere karşı kılını kıpırdatmadı.
HSYK’nın, Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya, 12 Eylül ve Kenan Evren hakkında soruşturma başlatan Adana Savcısı Sacid Kayasu hakkında ne karar verdiğini biliyorsunuz.
Bu kadar gözü karalık, bu kadar hukuk dışılık nerede görüldü? Barolar bu olay olurken nerede durdular?..
İşte burası tuzun koktuğu yerdir..
HASEYEKA, bu tür tasarrufları ile, toplum nazarında ve zihinlerde suçüstü olmuştur.. HSYK’nın kurumsal saygınlığı, içindeki kişilerin yanlışları ile daha fazla rencide edilmemeli. Kurum milliyetçiliği gözetilerek hukuk dışı işlemler görmezden gelinerek kurumun manevi şahsiyetine zarar verilmemelidir.. Bugün TSK’da da aynı durum sözkonusudur.. Darbecileri ve çetecileri sahiplenerek nasıl TSK saygınlığını koruyamazsa, ancak bu kişiler kurumdan dışlanarak saygınlığını yeniden kazanabilirse, paralel durumlar için de HSYK açısından durum daha farklı değildir.. HSYK, TSK’nın içindeki illegal yapılanmanın asimetrik müttefiki görüntüsünden mutlaka çıkması gerekir..
İktidar partisine karşı tavrı ile malum başsavcının CHP ve İP hakkındaki tavrı da ilginç değil mi?
Böyle davranmakla aslında iddiaların gerçekliği yönünde sıcak kanıtlar üretmeye devam ediyorlar..
“Biz yaparız olur” havasındalar.. “Kimse bizden hesap soramaz” demeye getiriyorlar.
Böyle düşünen ve davrananların bugün nerede bulundukları malum.
Artık birileri suçüstü oldu, karanlık ilişkileri deşifre edildi.. Gülünç duruma düştüklerinin farkında değiller ve hâlâ el aleme akıl vermeye, şecaat arz etmeye, kararlılık ve güç gösterisinde bulunmaya devam ediyorlar..
Kimleri, niçin korudukları biliniyor artık. Bu işlerin arkasında kimlerin olduğu da..
Bunların bazıları “bizim iyi çocuklar”dan..
Bu gidişle bir gün birileri tepedekilerin kapısını çalarsa şaşırmayın. Kürsüden sanık sandalyesine inmek hiç de hoş bir şey olmasa gerek!. Madem işmardan anlamıyorlar, o zaman korktukları başlarına gelince şaşırmasınlar.. Güvendikleri dağlara karlar yağdı. Sığınacaklarını sandıkları kişiler kendi can derdinde.. İş işten geçmeden, vakit çok geç olmadan keşke bu inattan vazgeçseler..
Benden söylemesi. Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.