Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Erdoğan’ı “tehcir”le tahkir etmek yakıştı mı?

Erdoğan’ı “tehcir”le tahkir etmek yakıştı mı?

Her zaman söyleriz ya... Sen ne söylersen söyle, söylediğin her şey, ancak ve ancak “muhatabının anladığı kadar”dır!.. Adam “bilgiye kapalı” ise, “öğrenmeye kör” ise, “düşünmeye sağır” ise, yani “beyni mühürlü” ise, senin ne söylediğinin hiç önemi yok!.. Senin söylediğin bir kulağından girer, ötekinden çıkar!.. Sen “gerçek”leri anlatıyormuşsun, “oyun”ları deşifre edip, “tuzak”lara dikkat çekiyormuşsun, kimin umurunda?.. Adam; ancak o kadar biliyor, ancak o kadar anlıyor işte... “Kepenk”leri indirmiş, dış etkilere “kapatmış” kendini... Böyle bir adama, kalkıp da; “Ergenekon oyunları”ndan söz etsen, umursamaz... Çünkü “kapasite”si müsait değildir!.. Senin söylediklerinden “işine yarayanı” değil, “işine geleni” seçip alır!. Sadece “işine geleni” alsa, yine iyi... Bazen, söylenen söze “ekleme” yapar, bazen de “makaslar” ki; hem sözü mecrasından saptırır, hem de olayı çarpıtır!.. Artık, “senin ne söylediğinin” hiçbir önemi yoktur... Önemli olan, “onun ne anladığı” ve senin sözünü “nasıl yansıttığı”dır!..
“KAÇAK” SÖZÜ NASIL MAKASLANDI?
Bunun en son örneğini, “Türkiye’de kaçak çalışan Ermeni işçiler” meselesinde gördük.
Malûm olduğu üzre;
Başbakan Tayyip Erdoğan, İngiltere temasları esnasında; BBC’ye verdiği demeçte; “Türkiye’de kaçak çalışan 100 bin civarında Ermeni bulunduğunu” açıklamış ve eğer “Ermenistan’a gösterilen iyi niyetten bir sonuç alınamazsa, bu kaçakların sınırdışı edilebileceğini” söylemişti.
Bu sözler, İngiltere Başbakanı Gordon Brown ile düzenlediği “ortak basın toplantısı”nda da gündeme gelmiş, bir gazeteci şu soruyu yöneltmişti Erdoğan’a:
“Sabah saatlerinde burada bir mülakat verdiniz... Türkiye’de kaçak yollardan bulunan 100 bin civarında Ermeni’nin, eğer iyi niyetiniz bu konuda anlaşılmazsa sınırdışı edilebileceğini söylediniz. İyi niyetinizin anlaşılmamasının sınırı ne olursa bu gerçekleşir?”
Erdoğan, bu soruya şöyle cevap vermişti:
“Bu konu dünden bugüne bir konu değil. Ülkemizde şu anda yaşayan yaklaşık 170 bin Ermeni var. Bunların 70 bini vatandaşımız. 100 bini ise kaçak olarak yaşıyor. Dünden bugüne kalkıp da bir karar verecek değiliz. Bunlar 10 yılı aşkındır ülkemizde bulunuyor; fakat bu gelişmeler bu şekilde devam edecek olursa tabii ki değerlendirmeyi muhakkak yapacağız. Değerlendirmesini yapıp gereken adımı o zaman atacağız.”
SÖZÜ ÇARPIT, ÇAK ERDOĞAN’A!
Gördüğünüz gibi; Erdoğan’ın sarfettiği sözlerin odak noktasında “kaçak” kelimesi var...
Dahası, bir “şart cümlesi” de var:
“Eğer iyi niyetli çabalardan bir sonuç alınamazsa!”
Bu, ne demektir?..
“Şimdilik kimseye dokunmayacağız!.. Ama eğer bir sonuç elde edemezsek, sınırdışı kararı alabiliriz!”
Bu konuşmadaki “kaçak” ifadesini es geçip, “şart” cümlesini görmezden gelirsen, Tayyip Bey’i bir “faşist” gibi görmen ve göstermen işten bile değildir!..
Ama, el insaf!..
Adam, “100 bin Ermeni’nin sınırdışı edileceğini” söylemiyor ki!.. Onun hedefinde “kaçak çalışan Ermeniler” var!. Yoksa, Türkiye’de zaten “170 bin Ermeni” var!..
“Onlara” bir söz yok!..
Sözün hedefi “kaçak”lar!..
O da, “eğer sonuç alınamazsa!..”
Ama, dedik ya;
“Sen ne söylersen söyle... Önemli olan muhatabının ne anladığıdır!”
Nitekim, konuşmadaki “kaçak” ifadesini görmeyip, Erdoğan’ı “Talat Paşa kafası”na sahip olmakla suçlayan ve hatta daha ileri gidip “tehcir”le “tahkir” edenler bile oldu...
Neler demediler ki;
“Yakışmadı sayın başbakan!.. Bu, de Gaulle kafasıdır... Bizi de tehcir edin!.. Ermenilerden özür dileyin!.. Bu bir şantajdır!”
İşin tuhaf tarafı; “Erdoğan’a çakmayı” bir görev addeden, zaten bu yüzden “dolgun maaş” alan “kartel yazarları”na, “yandaş medya” olmakla itham edilen gazetelerin yazarları da eklemlendi!.. Artık, üzerlerine “kızartma yağı kokusu” gibi sinen “kompleks”lerinden kurtulmak için mi böyle yazdılar, yoksa “kartele selâm” çakarak, “istikbalde yerlerini garantilemek” için mi böyle bir “ittifak”ın içine girdiler, bilemiyorum!..
Bildiğim tek şey;
“Hümanist” ayaklarına yatıp, Erdoğan’a “insanlık dersi” vermeye kalkmış olmaları!..
Ulan “çapsız”lar!..
Hiç düşünmediniz mi ki, kafasında “sınırdışı etme” gibi düşünce olan bir adam, “Ermeni açılımı”nı başlatır mıydı?..
Böyle bir niyeti olan insan, “Erivan-İstanbul uçak seferleri”ni hiç başlatır mıydı?..
Bir adam, hem “Ermeni açılımı” başlatıp, hem de “sınırdışı”nı hiç düşünür mü?..
O MESAJI ANLAYAN ANLADI!..
Hâlâ anlayamadınız mı;
Onun bir “mesaj” verdiğini!..
Hem Ermenistan’a mesaj veriyor, hem de “ABD’deki Ermeni Diasporası”na!..
“Bakın” diyor;
“Kaçak çalıştıkları halde, biz 10 yıldır 100 bin Ermeni’yi bağrımıza basıyoruz...
Bizi, zecri tedbirler almaya zorlamayın!”
Kaldı ki;
“İşsizlik oranı”nın yüzde 13-14’lere çıktığı bir ülkede, “bu ülkenin vatandaşları işsiz” iken, hiç kimse “kaçak işçi”lere göz yummak zorunda değildir!..
Söyleyin hele;
Avrupa ve Amerika’da “kaçak” yaşayanların, hele de “kaçak çalışanlar”ın gözünün yaşına bakılıyor mu?..
Yakalandıkları anda “sınırdışı” ediliyorlar!..
Türkiye, bu “kaçak”lara göz yumuyor, onlara anlayış gösteriyorsa, müsaade edin de bunun bir karşılığı olsun!..
Ermeni Diasporası, “hariçten gazel okumak”la, en büyük kötülüğü yine Ermenilere yapıyor!.. Diaspora, orada bir eli yağda, bir eli balda yaşarken; burada “üç kuruş” para kazanmaya çalışan kendi “ırkdaş”larını hançerliyor!..
Erdoğan’ın amacı, onları panikletmek değil ki!.. Onun “mesaj”ını alan aldı zaten!..
“Kartel” ve “onlara eklemlenen yandaş kalemler” bunu bile anlayamadıysa; daha ben ne diyeyim, Tayyip Bey ne desin?..
O da bir insan!..
Nihayetinde kızıyor, öfkeleniyor işte!..
Hayır, “eleştiri”lere bir şey dediği yok!.. Onun öfkesi; cümlenin içindeki “kaçak” ifadesinin cımbızla ayıklanıp, sözünün çarpıtılmasına!..
ERDOĞAN ÖFKELENDİ, ÇÜNKÜ!
Dün, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda “öfke”sini dile getirmiş:
“Bize insaniyet dersi vermek isteyenlere sesleniyorum; ülkenin köşe yazarlarına sesleniyorum: Avukatlığınızı lütfen doğru yapın!.. Siz, öncelikle Türkiye’nin ve Türk milletinin avukatlığını yapın. Bunu bir öğrenin de ondan sonra bize insaniyet dersi vermeye kalkın.
Biz, köşe yazarlarının bize insaniyet dersi vereceği veyahut bizim insanlık anlayışımızı test edecek kadar insanlıktan uzaklaşmadık. Onu, kendilerine baksınlar, aynaya baksınlar öyle değerlendirsinler.
Van Gölü’nde Akdamar Adası’nda kalkıp orada Ermeni-Ortodoks Kilisesi’ni birilerinden talimat alarak restore etmedik. Bunu biz kendi irademizle yaptık. Aslında bu da bu açılım sürecinin nerelere dayandığının en güzel ispatıdır. Onlar bunu görmezler.
Dedim ya ‘göz var, görmüyor’. Siz, hiç bunların değerlendirildiğini, ‘Türkiye’de bu iktidar bakın bunu da yaptı’ dediğini duydunuz mu? Duyamazsınız. Bunları görmezler. Aynı şekilde bizim ülkemizde Ermeni vatandaşlarımızla herhangi bir sorunumuz olmamıştır.”
¥ “Ama bunları görmezler. Aynı şekilde ülkemizdeki Rum vatandaşlarımız ve şu anda Türkiye dışında olanların mülklerine yönelik başlattığımız süreç, yaptığımız yasa değişiklikleri hepsi bunların içinde yer alıyor.
Bu süreçte malum Londra’da ifade ettiğim ‘Ülkemdeki kaçak Ermenileri sınır dışı etme yönündeki’ ifadem, BBC’deki ‘Bunu değerlendiririz, değerlendirebiliriz’ şeklindeki ifadem, maalesef ulusal ve uluslararası çevrelerde tamamen art niyetli bir yaklaşımla ‘kaçak’ kelimesi atılarak kullanıldı ve kullanılıyor.
‘Ermenileri sınır dışı etmek’ ile ‘kaçak çalışan Ermenileri sınır dışı etmek’ arasında birbiriyle asla bağlantı kurulamayacak, ilgi ve alaka kurulamayacak kadar derin bir anlam farkı vardır.”
¥ “Bizim vatandaşımız olan Ermenilerle alakalı asla bir ifademiz yok ama bunu ne yazık ki bu televizyonlar olsun, gazeteler olsun kullanmıyorlar, kullanmak istemiyorlar. Dert başka.”
¥ “Özellikle uluslararası basında sözlerimin içindeki ‘kaçak’ sıfatının, ‘kaçak çalışan’ sıfatının kaldırılarak, çıkarılarak bir infial oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz. Bunlar son derece çirkin oyunlardır. Bizim bu ülkede azınlıklara karşı tavrımız net olduğu kadar bu azınlıkların tarihimizde zaman zaman uğradıkları haksızlıkları da cesaretle dile getiren ilk Başbakan olduğumu hatırlatmak isterim.
6-7 Eylül olaylarının son derece vahim bir hata ve çirkin bir provokasyon olduğunu, bu olaylar sonrasında ülkelerini terk edenlere haksızlık yapıldığını ben söyledim, başkası söylemedi!.. Ama kaçak çalışan Ermenilerle ilgili sözlerimi saptırmak, başka yerlere çekmek isteyenler, umarım ne büyük bir yanlış içinde olduklarını anlar ve kendilerini tashih ederler.”
Söyleyin Allah aşkına;
Kızmakta, öfkelenmekte, sitem etmekte haksız mıdır Tayyip Bey?..
Bir insan; “hata” yaptığında, “yamuk” yaptığında, hele hele “kazık atmak” gibi bir cinlik düşünüp de, bu düşüncesi deşifre olduğunda, süklüm-püklüm oturur, hiç sesini çıkarmaz!..
Ama bir insan; “iyi şeyler” yapar da bunun “takdir” edilmesini beklerken “tam tersi bir tavır”la karşılaşırsa, işte o zaman moralmen yıkılır, isyan eder!..
Öyle ya;
“Takdir” beklerken “tekdir” edilmek, insanın kimyasını bozar, çileden çıkarır!.. Hele de “yakın” bildiklerinden bir “saldırı” gelirse!..
Şahsen ben, Tayyip Bey’in “duygusal”lığından kaynaklanan bu ruh halini çok iyi anlıyor ve tavrının “tüm gazetecilere” değil; “yalan-yanlış” yazan, sözlerine “ekleme-çıkarma” yapan yazarlara yönelik olduğunu biliyorum!..
Ama, şu da var:
Herkesten “doğru”yu bilmesini, “güzel”i görmesini ve “lafın tamamı”nı anlamasını beklemek, biraz fazla “iyiniyetlilik” olur!..
Öyle ya; “aptal”lar niye var ki?!?..
===============
Rahatsız olan, hangi subaylar?
Dün ajanslardan geçen bir haberi okuyunca, acı acı güldüm... Hani, “genç subaylar rahatsız” diyorlardı ya; o halde “hastane”lere taşınan niye “genç subaylar” değil de, hep “yaşlı subaylar” oluyor?..
Şu hâle bakın; güya genç subaylar “rahatsız” ama, hep ne hikmetse “hastane”lere kaldırılan yaşlı subaylar oluyor!..
Bu da, Haydar’ın “Dümen”lerinden bir dümen olmalı!.. Ya, “genç subayların rahatsız olduğu” büyük bir “palavra”dır, ya da “yaşlı subaylar”ın “çakı gibi dinç ve zinde” oldukları!..
“Yaşlı subay”larımız “darbe plânı” yaparlarken, maşallahları var, son derece “zinde”ler, “turp gibi sağlam”lar, hatta “genç bir teğmen” kadar “zeki, çevik ve enerjik”ler ama, “gözaltına” alındıklarında veya “tutuklandıklarında” birdenbire rahatsızlanıp “hastane”lere kaldırılıyorlar!..
Ben de, bunun içinden çıkamıyorum işte!..
“Rahatsız” olan “genç subaylar” mıdır, yoksa “yaşlı subaylar” mı; biri bana bunu anlatsın!..
Ergenekon tutuklusu Emekli Org. Çetin Doğan da rahatsızlanıp, dün hastaneye kaldırılmış da, aklıma geliverdi işte!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi