Anayasa güzellemesi
Anayasa değişikliği hakkında görüşler netleşiyor...
Hükümet kanadının ortaya sürdüğü genel teklif muhalefet tarafından enine-boyuna tartışıldı...
Muhalefetin en iri kıyım milletvekili fikrini beyan eyledi:
- Arkadaşlar, partiler olarak aramızda bir Konfiçyüs sağlanmadan hiç değişiklik yapamayız.
Hazirun birbirine bakarak ne demek istediğini öğrenmeye çalıştı...
Devletli partinin monşeri meseleyi kavramıştı... Arkadaşımız aramızda konsensüs sağlanmasını söylemek istedi... Zaten ne fark eder ki ha konsensüs, ha Konfiçyüs...
Geçtiler ana konuya...
Bay Kaldı’nın temsilcisi değişikliğe dair görüşlerini arzetti:
“Halihazır Anayasa çok mükemmeldir, insansaldır, sosyaldir, demokratsaldır, fakat kuyruğu biraz uzunca... Kuyruğunu değiştirelim, ötesi kalsın.”
Devletlü partimizin temsilcisi parti görüşlerini serdetti:
“Valla kuyruğu bizi alakadar etmez... Amma bizim reis, kulağının ağır işitmesinden rahatsız... Kulağını delelim, kalsın geri tarafı...”
Söz, taş atan çocuklar partisine kaldı...
İşte onların temsilcisinin görüşü:
“Arkadaşlar, herkesin Konfiçyüsü herhalde yanındadır... Amma bizimki yanımızda değil... Kısmetse en yakın zamanda İmralı’dan gelecek... Bizim Konfiçyüsümüzü beğenmezseniz, biz de Anayasa’ya hayır deriz...”
İktidar sözcüsü sözü eline-diline aldı:
“Sevgili dost ve dahi can arkadaşlarımız... Hepinizin teklifi başımız üstünde... Ancak Zülfüyare dokunmayacak bir değişiklik talep ediyoruz...
İstiyoruz ki, ne bizim önderimiz, ne de sizin önderleriniz vereceğimiz karardan müşteki olmasınlar...
Politika tükrükle demiri demire yapıştırma sanatıdır... Hani deriz ya, ne şiş yansın ne kebap...”
Haklısın, bravo, aferin temennileri arasında konsensüs sağlandı...
Yapılacak değişiklik tasarısı kâğıda döküleceği an kapıda Deniz Baykal gözüktü... Ellerini tükrükledi, ayaklarını muhkem yere basarak şahsi kanaatini arzetti...
“Aranızda sağlanan konsensüs veya Konfiçyüs anlaşması beni çok duygulandırdı... Emin olun gözlerim yaşardı... Ancak şurasını aklınızdan çıkarmayın... Sözkonusu değişiklik yapıldığında Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğim... Aksi halde bizim varlığımızın sebeb-i hikmeti kalmaz...”
Devletlü partinin devletlü şefi kapıyı aralayarak, “Dayan bre bay Baykal arkandayım... Ben de seni destekleme sözü veriyorum...”
İşler sarpa sarmıştı...
Gözler İmralı partisine çevrildi...
Daha onlar söze başlamadan Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı ve HSYK-Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili toplantıya müdahalede bulundular...
“Biz ne dersek o olacak...
Bizim görüşümüz dışında bir değişiklik Anayasanın, babayasanın, dayıyasanın ve dahi teyzeyasanın ruhuna aykırıdır...
Bunu böyle bilesiniz...”
Mesele sarpa sarıyordu resmen...
İktidar heyetinin kurmayları, gediklileri, uzatmalıları öfkeyle ayağa kalkarak büyük şeflerine şikâyete gittiler...
Halk, işte dananın kuyruğu bu gibi durumlarda kopar beklentisi içine girdi ve beklemeye başladı...
Büyük şef hışmile içeri girdi, kürsüye yöneldi, mikrofonu aldı ve şu tarihi nutku irad eyledi:
“Ey millet! Ey halkım, ey yarenlerim:
Ben tek başıma dahi kalsam Anayasa’nın 500’de bir parçasını değiştirmeye azm-i, cezm-i kasdeyledim... Geri vitesimiz yok sanmayın... Konsensüs olmazsa Servantes olsun, mutlaka dilediğimi yapacağım...
Tan yeri ağarıp şafak sökende
Düşmanın üstüne hörelenmeli.
Yerden kalkan alıp kılınç çekende
Yiğit onbeş yerden yaralanmalı...
Bu işaret büyük savaşın başlayacağını gösteriyordu... “Allah Allah” diye savlet etmenin tam zamanı idi... Görelim neler olacak?
===================
YASA yerinde kalsın, ANA’yı değiştirin
ÖKÜZ’e dokunmayın, DANA’yı değiştirin
Varsın mikrop karışsın içtiğimiz sulara
Tesisat öyle dursun, VANA’yı değiştirin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.