Çağla Tezgaha Geldi
Toprak ana kış dinlencesinden uyanmış. Bahar, Çanakkale’den başlayarak İzmir’e kadar her tarafı baştanbaşa sarıp sarmalamış. Ege’de baharın müjdesini, çağlanın tezgâha gelişi verirmiş. Çanakkale’den İzmir’e kadar baharın merhabasını seyrettim.
Ege dışındaki bölgelerimizde “çağlanın” diğer adı “bademdir.” Daha doğrusu kurumuş, kabuğu kırılmış ve içindeki çekirdeği çıkmış haline “badem” denilir. İşte bu kuru şifa deposunun ilk hali olan çağlanın, tezgâhlarda görücüye çıkışı, baharın başlangıcı olarak bilinir ve gazetelere, televizyonlara; “Çağla pazara çıktı” babından haber olurmuş.
“Her mevsimin kendisine has güzelliği vardır” denilir ama bahar ile yazın tadına doyum olmaz. Hele bahar, “yaratılmışların ölüp ölüp dirilmesine” vesile olur ki, insan seyretmeye doyamaz. Dağın taşın rengi, gökyüzüyle birleşmişti sanki. Gökte mavi, yerde yeşil, mükemmel bir ikili olmuşlardı. Mavi ile yeşilin arasındaki güneş, her ikisine de gelinlik vazifesi yaparcasına parıl parıl parlatıyordu her tarafı.
Baharla birlikte insanlar da hareketlenmişti. Onlara da yeni bir diriliş gelmişti. Bağı, bahçesi, tarlası olanlar; bağlarına, bahçelerine, tarlalarına gitmiş ve toprağın uyanışını, toprağın şefkatini, toprağın kucaklamasını seyredip, toprak ana ne istiyorsa onu vermeye çalışıyorlardı. Allah’ın insana ve tabiata koyduğu kanunun işleyişi harikaydı.
Ne yazık ki, işte bu kanun bozulduğunda, bu kanuna göre hareket edilmediğinde, ne toprak ana bereketini sunuyor ne de insan beslenme kaynağı olan topraktan istediği verimi alabiliyor. Taraflar birbirine adeta darılıyor ve kimse kimsenin semtinden geçmiyor. Her iki tarafta terk edilmişlik duygusuyla yaşıyor ve bu duygu insanı daha çok etkiliyor.
Oysa toprak ile insan bir bütündür. Yaratılışının mayası da odur, öldükten sonra da onun koynuna girecektir. İstesek de istemesek de insanoğlunun topraktan kopuşu mümkün değildir. Bu yüzden toprakla insanın bütünlüğü bozulduğunda, hem doğa hem de insan bozulacak demektir. Toprak aynı zamanda hem maddi hem de manevi bir tıp merkezi gibidir. Üzerinde yaşayan tüm canlılara devamlı sağlık sunar.
Bu yıl baharı Çanakkale’de karşılamak nasip oldu. Cumartesi günü, Çanakkale ana baba günüydü. Şehitliğimizi ziyaret için Anadolu’nun her yöresinden yurttaşlarımız gelmişti. Şehrin her tarafı otobüslerle doluydu. İskeleden karşıya geçmeyi beklerken kimi ziyaretçiler Çanakkale içinde geziyor ve Aynalı Çarşı’ya uğruyorlardı.
Çanakkale’de bu kalabalığı görünce devlet millet kervanının yürüdüğüne bir kere daha inandım. Baharın yeniden dirilişine şahitlik edince bir kez daha güçlü bir şekilde umutlandım. Ben de Aynalı Çarşı’ya doğru yürürken, kaba tabirle şunları kendi kendime mırıldandım.
“Bu milletin ölüsü bile CHP’liler ve onların ürünlerinin yapmak istediği bilumum kötülüklerinin önüne geçer. CHP zihniyeti, kıyamete kadar bu memlekete zarar vermeye çalışsa, yine de başarılı olamaz. Değil bir darbe, bin darbe planlasalar, milletimiz yıkılmayacak, kendisine ve devletine sahip çıkacaktır.
Darbeciler, cuntacılar, Ergenekoncular, kim olursa olsun, ne devleti ne de milleti tahrip etmeye güçleri yetmeyecektir. İşte on yıllardır, sürekli eylem içerisindeler, akla hayale gelmedik tertipler planlamışlar, bir kısmını icraata koydular bir kısmı akamete uğradı. Ve tabii halkımızın sağduyusu ve toprağına sahip çıkması sonucunda emellerine ulaşamadılar.
Dürüst, namuslu, şerefli, işine, aşına, eşine sahip çıkan ne kadar iyi insan varsa hepsine kıydılar. Hepsini fişlediler, ekmekleriyle aşlarıyla oynadılar, geleceklerini kararttılar ama ellerine bir şey geçmedi. Dünya üzerinde “zalimle mazlumu” bizim milletimizden daha iyi ayıran başka bir toplum yoktur. Bunun en güzel örneği Çanakkale Savaşı’nda yaşanmıştır.
Bir savaşta, düşmanına bile ikramda bulunan tek millet biziz. Değil CHP ve onların türleri, yeniden haçlı seferleri düzenlense yine yıkılmayız. Halkımızın ruhu her daim bahardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.