Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Vermeyi alarak öğreniniz

Vermeyi alarak öğreniniz

Yeni doğan bir bebeğin hayata uyumu ilk günlerde, aksırma, öksürme, hapşırma, ağlama, kusma, hıçkırma, irkilme gibi doğal refleksler aracığıyla gerçekleşir. Bebek, henüz gelişim evrelerini tamamlamadığından, bu dönem içgüdüsel yeteneklerini kullanarak yaşamını sürdürmeye çalışır. Her yönden güçsüz olan bebek hayatta kalabilmek için sürekli almaktadır, almaya ihtiyaç duymaktadır ve bebeğin bu ihtiyacını ağırlıklı olarak anne karşılamaktadır.

Burada anne en etkin kişidir. Bebek, kendisine sürekli veren, vererek ona yardımcı olan anneyi birkaç hafta içinde ötekilerden ayırmaya başlar. Bu süreç içersinde anne, sütün kokusu ve göze çarpan duyusal verilerle diğer insanlardan ayırt edilmektedir.

Büyük değişimlere imza atan, medeniyetler inşa eden, savaşların baş aktörü olan, fikir üreten, kendini ve çevresini düşüncel derinliğiyle değiştiren, dönüştüren insan, erişkin bir kişi oluncaya kadar bir çok aşamalardan geçiyor. Bu aşamalar bebeklikten erişkinliğe değin süren bir gelişim sürecini kapsar ve bu dönem "insan yavrusu" sürekli almakta ve "hayatı alarak" tanımaktadır.

Bebek hayata, oldukça bağımlı ve bedensel zayıflıkla başlasa da, işlenmeye müsait olan zihinsel potansiyeli kısa bir ömür düzleminde hızla gelişerek tekamül etmesine zemin hazırlıyor. İnsan bu yönüyle, en gelişmiş medeniyetleri, düşüncel evrimleri, bilimsel gelişmeleri, aydınlık yarınları gönül çekirdeğinde barındıran seçkin bir varlık. Ancak en basitten en kompleks gelişim örgülerine kadar geçen bütün süreçlerin temelinde bir çocukluk tarihi vardır ve bu tarihin niteliği gelecek yaşantılarını etkiler.

Bebek için, Mahler gelişim dönemlerini şöyle ayrıştırır:

1- Normal otistik dönem (0-1 ay)

2- Normal Simbiyotik dönem (1-4 ay)

3- Ayrılma, birleşme ( 4-36 ay)

a- Farklılaşma (4-10 ay)

b- Pratik etme ( 10, 15, 18 ay)

4- Rapproadınent (15- 18- 24 ay)

5- Nesne sabitliği (24- 36 ay)

Mahler, otistik döneme, nesnesiz dönem olarak, sembiyotik dönemi ise nesneler dünyasına geçmeden önceki dönem olarak belirtiyor. Bebek otistik dönemde ötekiyle kendilik ayrımının farkında değil, anneyi kendinden ayrı bir varlık olarak algılamıyor. Fakat simbiyotik dönemde, biri ortaya çıkıyor, artık annenin bir başkası olduğunu görmeye başlıyor ancak bu durum zaman zaman belirginleşiyor zaman zaman kayboluyor. Aslında bu dönem, çocuk ana rahminden ayrılarak yeni bir dünyaya uyum sağlamaya çalışıyor. Ses duyduğunda irkiliyor, üşüyor, günün büyük bir kısmını uyuyarak geçiriyor. Bu dönem her şey onun dünyasına o kadar yabancı ki, ana rahminden, daha önce hiç tanımadığı görmediği bir nesneler dünyasına açılıyor. Nesneler dünyası oldukça geniş, burada insanlar, sesler, renkler, olaylar var... Çocuk bu zengin örgünün içinde hayata sıfır noktasından başlıyor ve uyum sürecini ömür boyu sürdürüyor.

Anne çocuğun bu gerilimini azaltıyor, sevgi ilgi ve bakımıyla onu koruyor, besliyor, hayata uyumunu kolaylaştırmaya çalışıyor. Bir yerde anne bebeğin ortak egosu oluyor, egonun eksik kaldığı yerde anne devreye giriyor. Anne bebeğin ihtiyaçlarını giderdiği ve içgüdülerini doyurduğunda, iyilik hakim olurken, ihtiyaçları doyurmadığında, ona sevgi ve ilgisinden vermediğinden mahrumiyet belirginleşiyor. Bu da çocukluğun ilk gelişim dönemlerinde sevgi faktörünün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kaynağı gönülde, gönül pınarında çağıldayan sevgiyi vermede cimri davranmazsak, verdiğiniz sevgi çocuğun gönlünde büyüyerek nice yoksul kaynakları besleyecek ve büyütecektir, bu bir gerçek!

Çocuk ilk dönem, anneyle bir bütünlük içinde yaşamaktadır. Bu yönüyle bağımlıdır, bağımlı olan her canlı ağırlıklı olarak almaya ihtiyaçlıdır ve sürekli alma durumundadır. Doğal olarak, burada ilk verme davranışı anneden gelmektedir. Anne vermektedir ve verdikçe de almaktadır. Verdiği o yoğun sevgi ve ilgiye karşın, olağanüstü yetenekler kazanmakta, ruh ve duygu dünyası zenginleşmektedir.

Peki hiç karşılık beklemeden veren ve verdikçe gelişen anneye bu potansiyeli kim vermiştir? Anne sahip olduğu bu sevgi, özveri ve tahammül donanımını nereden nasıl elde etmiştir?

Yüce Yaratıcı, yeni doğan insan yavrusunun bütün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde, anneyi donatmakta ve ona bu potansiyelini kullanma yeterliliği vermektedir. Anne kendisine bahşedilen bu donanımlarıyla bebeği hayata hazırlıyor ve bu eylemini gerçekleştirirken kendisi de olgunlaşıyor. Aslında anne bir taraftan verirken diğer taraftan alıyor... Bir insanı yetiştirmek, hayata hazırlamak annenin bilgi, birikim ve tecrübesini geliştiriyor, ona hayatı öğretiyor.

Bu anlamda annelik kadına Allah tarafından verilmiş değerli fıtri bir eğilimdir ve o bu potansiyeliyle yavrusuna şefkat ve merhamet verebilmektedir. Zira hiç karşılık beklemeden, küçük bir bebeğe böylesine yoğun ilgi ve sevgi aktarımını ancak bir anne yapabilmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi