Ermenilerin de bir Auschwitz’i oldu!
Habertürk Kanalı’nda Teke Tek programında Sevan Nişanyan’ı canlı yayında ilk kez görüyorum. Daha önce rastladıkça bazen Taraf’ta etimolojik ağırlıklı yazılarına göz gezdiriyordum. Birikimi olmasına rağmen yazıları da şahsiyeti gibi problemli. Zira sürekli iğnelemeler yapıyor. Bu problemin ardında hazmedilmemiş bir travma yatıyor. Yaralar ve yaraları henüz sarılamamış. Ermeniler ve Türkler dar ve zor zamanda dostluklarını kaybetmişler ve birbirlerine girmişler. Yabancılar da bunu alabildiğince kışkırtmış ve istismar etmiş. Dolayısıyla geçmişin ışığında günün problemlerini halletmek mümkün değil. Bununla birlikte, esasında Ermeniler Boşnaklar gibi davranabilir. Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi ‘tarihi unutma ama tarihte de kalma, yaşama.’ Ermeniler tarihte yaşadıkları için iki millete bir coğrafya dar geliyor. Batılılar Sırpları kışkırtmışlar ve bunun neticesinde Balkanlar’da oluk gibi kan akmıştı. Sırplar da bunun cezasını bölünerek ödemişlerdi. Birinci Dünya Savaşı’nda da Ruslar ve İngilizler ve diğerleri Ermenileri Sırplar gibi kışkırtmışlar ve neticede büyük dramlar yaşanmıştır. Osmanlı parçalanmış ve Ermeniler de dağılmıştır. Şimdi aynı güçler yaraların kapanmasına da izin vermiyorlar. Tarih ve coğrafya Ermenileri ve Türkleri komşuluğa ve hatta birlikteliğe mahkum etmiş. Lakin düşmanların çıkarı da bu düşmanlığın sürmesinde yatıyor. Hariçtekiler düşmanlıktan besleniyor. Ermeniler de bu güçler tarafından iğfal edilmişler ve kanı kaynayan İttihatçılar da öfke nöbetlerine ve tehevvürlerine mağlup olmuşlar ve Saddam gibi oyuna gelmişler. Lakin ikili ilişkiler zamanla yabancıların ve onun ötesinde diasporanın rehinesi durumuna düşmüştür. Doğu ile Batı ya da Ruslarla ABD arasında kalan Ermenilerin de bu rehin dış politikalarını kurtarmaları mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla kabahati hep Türklerde bularak vicdanlarını rahatlatıyorlar. Nişanyan da böyle yaptı. İngilizleri akladı ve Osmanlıları suçladı. Halbuki, Yusuf Halaçoğlu haklı olarak İngilizlerin mütareke yıllarında Malta sürgünlerini katliamlardan dolayı neden yargılamadıklarını sordu. Nişanyan mukni bir cevap veremedi.
•
Evet, Nişanyan gibiler talihsiz bir kuşağı temsil ediyorlar. Yabancıların kışkırtmasıyla Osmanlılarla kavga ettikleri gibi yine aynı yabancıların kışkırtması nedeniyle uzlaşma çizgisine gelemiyorlar. Ermenilerin nakba veya felaketi de budur. Elbette bu travmaların tamir edilmesi gerekir. Aksi takdirde, Ermenilerin mutlu olması düşünülemez. Mutsuzluklarının kaynağını da hep bizde arayacaklardır. Bu, Nişanyan gibilerin şahsi hayatına da travma olarak yansımaktadır. Birincisi, eşiyle yaşadığı gerilim sonucunda feministlerin bastırmasıyla Agos gazetesiyle ilişiği kesilmiştir. İkincisi, ‘iki Mustafa’dan da kurtulmak gerekir’ dediği için aynen ikinci gazetesi Taraf’ta bir nevi Cem Boyner’in siyasi akıbetine uğramıştır. Dolayısıyla bu travma ile Nişanyan yerleşik her şeye savaş açmaktadır. Belki kendisinin en rahat edeceği yer bu anlamda kutsalın olmadığı Danimarka gibi ülkeler olmalıdır. Bu bapta lafı fazla uzattık.
•
İttihatçılar Nazilerin öncüleri olarak takdim edilirken esasında Ermeniler de her adımda Yahudileri taklit ediyorlar. Karabağ işgalleri de bu öykünmenin bir sonucudur. Körlemesine bir taklit bu. Suriye ziyareti sırasında Osmanlı’yı “Nazilere” benzeten Sarkisyan, Yahudilere özenerek Deir Ez-Zor şehrinde yaptığı açıklamada, “Deir Ez-Zor, Ermenilerin Auschwitz’idir” demiş. Tabii ki halt etmiş ve bu güne kadar bunu ilan etmek için neredeymişler? Böylece güya dostluk ararken nasıl içlerinde düşmanlık sakladıklarını da göstermiştir. Deir Ez-Zor şehrindeki Ermeni Kilisesi’nde konuşma yapan Sarkisyan, “Sık sık tarihçiler ve gazeteciler Deir Ez-Zor ve Auschwitz’i karşılaştırıyor. Deir Ez-Zor, Ermenilerin Auschwitz’idir. Bence, tarihi kronoloji bizi, bunu yeniden formüle etmeye zorluyor; Auschwitz, Yahudilerin Deir Ez-Zor’udur” diye cibilliyetini göstermiş.
•
“Son olarak kalan ümitlerini de tüketmiş insanların, topraklarını kaybetmeye mahkum edildiğini” öne süren Sarkisyan sopadan sonra güya havuç göstererek ve zeytin dalı uzatarak şunları söylüyor: “Bütün bu olanlara rağmen biz, modern Türkiye ile normal diplomatik ilişkiler kurmaya hazırız, sınırları açmaya ve ekonomik ilişkilere hazırız, Ermeni ve Türk halklarını yaklaştırmak için çaba harcamaya hazırız..” Şantajla ve tehditle barışa ulaşmayı deniyor. Cevabını Nişanyan üslubuyla vermek isterdim ya neyse...
Konuşmasında 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını yineleyen Sarkisyan, “Türk-Ermeni diyaloğunda, soykırımın kabulünü önleyen girişimleri kabul etmiyoruz” ifadelerini kullanıyor. Adamın derdi üste çıkmak ve ikili ilişkileri uhdesine almak. Almanların Nazi döneminde Yahudileri topladığı Auschwitz kampına benzetilen Deir Ez-Zor’da, “Osmanlı döneminde katledildiği iddia edilen Ermenilere ait toplu mezarlar olduğu” öne sürülüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.