Ergenekoncular ve avukatları panikte!
Bir yandan Ergenekon soruşturmaları, bir yandan “Anayasa değişikliği” girişimleri, “birileri”ni fena halde panikletmiş, kimyalarını fena halde bozmuş olmalı ki; ağır darbe yemiş boksörler gibi “groki” haldeler... Ha düştüler, ha düşecekler... Düştüklerinde “gökteki yıldızları” mı sayarlar, yoksa hakem “saymaya” mı başlar, orasını bilmiyorum... Bildiğim ve gördüğüm o ki; “ahlâk” filan tanımadan her yola başvurup, sürekli “bel altı” çalışıyorlar... Eee, nasıl olsa “ringteki hakemler” de kendilerinden, “sayı hakemleri” de!.. Ama, “hakem”ler ne yaparsa yapsın, nasıl “taraflı” davranırsa davransın, bu karşılaşmanın “mağlubiyet”le sonuçlanacağından kuşku yok... Onlar, “groki” vaziyetine düştüklerinin belki farkında değiller ama, acayip “dayak” yiyorlar!..
O HALDE, BENİ DÖVEN KİM?
Hani bir fıkra vardır ya;
Bir boks maçı öncesinde, antrenör boksöre sürekli olarak maçı kazanacağını söylüyor ve moral veriyormuş. Maç başlamış ve bizim boksör başlamış dayak demeye... İlk raund bittiğinde antrenör moral vermeye devam etmiş.
“Aferin evladım, çok iyi gidiyorsun. Adamı iyi dövdün, devam et!..”
İkinci raund başlamış, değişen bir şey yok. Bizim boksör dayak yemeye devam ediyor, bir gözü de yediği yumruktan iyice morarmış. Raund bittiğinde antrenörü, yine gaz vermiş:
“Çok iyi dövüştün, bravo!.. Adamı öyle dövdün ki, neredeyse devirecektin. Devam et, iyi gidiyorsun!”
Üçüncü raund başlamış. Bu kez rakip boksör daha sert yumruklar atmaya başlamış. Bizim boksörün kaşı açılmış, dudağı patlamış, burnundan kanlar gelmeye başlamış. Ringin ortasına serildi serilecek. Neyse ki, gonk imdadına yetişmiş ve üçüncü raund da bitmiş. Perişan bir şekilde, kesik kesik nefes alırken, antrenörü başlamış konuşmaya;
“Aferin evlat, bu raund da çok iyiydin. Hatta önceki raundlardan bile iyiydin!.. Adamı perişan ettin, az kalsın ringin ortasına seriyordun. Çok iyi dövdün, perişan ettin adamı, bravo!..”
Boksör, perişan bir şekilde sormuş:
“Hocam, adamı çok iyi dövdüm, perişan ettim değil mi?”
Antrenör; “Evet evet, adamı perişan ettin, çok iyi dövdün” deyince, boksör demiş ki;
“İyi de; ringte beni döven kim?!?”
Bunlar da, böyle işte... “Dayak yiyorlar” ama, ring kenarındaki “antrenör”ler habire “gaz” veriyor: “Dayan aslanım!.. Çok iyi gidiyorsun!”
ERGENEKONCULARIN HALET-İ RUHİYESİ!
İyi mi gidiyor, kötü mü gidiyor?..
Bunu anlamak için; “fıkra”yı bırakıp, gelelim “gerçeğin itirafı”na!..
Efendim; dün “internet siteleri”nde bir “mektup” yayınlandı... “Hakkında adlî süreç devam eden subaylarla ilgili inceleme” başlığını taşıyan ve altında “Halkını ve vatanını seven bir subay” imzası bulunan sözkonusu mektupta; kıyısından-köşesinden de olsa, “Ergenekon Dâvâsı”na muhatap olan “komutan”ların “halet-i ruhiye”leri özetle şöyle anlatılıyor:
“Başta büyük karargah/birliklere kumanda eden komutanlar olmak üzere, söz konusu sanık/şüpheli personel; mevcut davaların ciddiyeti ve vahameti ile iddianamelerin vüsati nedeniyle, görevlerine tam konsantre olamamakta, yetersiz kalmakta ve layıkıyla kendilerine tevdi edilen çok önemli görevlerini icra edememektedirler.
¥ Sanık/şüpheli durumundaki amirler, sürekli zihin bulanıklığı, evham ve dikkat dağınıklığı nedeniyle hem kendilerini hem maiyetlerini göreve motive edecekleri yerde, bilakis maiyetlerindeki personelin moral ve motivasyonlarını bozmaktadırlar.
¥ Suçlu olması kuvvetle muhtemel personelle ve amirlerle birlikte olan, çalışan, aynı ortamda bulunan ve görevleri paylaşan diğer personel, bu durumdan menfi etkilenmektedir.
¥ Söz konusu personel, kendilerini birilerinin ihbar ettiği düşüncesiyle sadece maiyetindeki personeli değil, etrafındaki kendileri gibi suçlamalara maruz kalmamış tüm personeli potansiyel bir ihbarcı olarak görmektedir.
¥ İddianamelerin kendilerinde yarattığı panik, asabiyet, endişe, vehim ve gerginlik nedeniyle, personele kötü muamele ve psikolojik işkence (bağırma, aşırı azarlama, gereksiz adli işlem yapma ve ceza verme, her türlü tehdit ..vs) yapmaktadırlar.
¥ Sanık/şüpheli durumundaki amirler/komutanlar; içinde bulundukları vahim durumdan kurtulmak maksadıyla; her türlü iftira, entrika vs ile sahte deliller oluşturarak, askeri savcı ve hakimlerin de desteği ile yapay dâvâlarla isimleri iddianamelerde geçmeyen bir kısım personeli fişlemekte, rastgele kişileri suçlamakta ve kaos oluşturmaya çalışmaktadırlar.”
ANKARA: ENTRİKALAR BAŞKENTİ!
Bunlar, “Ergenekon cephesi”nde yaşananlar... İşin doğrusu; “Ergenekon avukatlığı”na soyunanlar cephesinde de durum pek iç açıcı değil!..
Onlar da “panik” halinde!..
Hangi birine baksanız;
“Asabiyet, endişe, vehim, gerginlik, öfke, agresiflik ve hınç” içindeler!..
“Fizik”leri sağlam gibi görünüyor ama;
“Kimya”ları bozulmuş!.. Rot-balans dağılmış!..
Şu hâle bakın;
“Anayasa Değişikliği Teklifi”nin “Meclis’te görüşülmesini engellemek”, daha da olmadı “Referanduma sunulması”nın önünü kesmek için, her yolu deniyorlar!..
“Kulis”se, kulis!..
“Sulandırma” ise, sulandırma!..
“İftira” ise, iftira!..
“Entrika” ise, entrika!..
Hani, evvelden “Bizans entrikaları” varmış ya, şimdilerde, Ankara; “Entrikanın Başkenti” olmuş!.. “Pis, kirli, iğrenç oyunlar”ın bini bi para!..
İlk önce “AK Parti’de çatlak var” imajı vermeye çalıştılar... Güya, bazı milletvekilleri “Anayasa değişikliği”ne karşıydı!..
Peki, “ağızlarından demeç” mi almışlardı!..
Yoo... Uydurdular!.
Öyle uydurdular ki;
“20 Mart-31 Mart tarihlerinde yurt dışında” olan AK Parti Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem’in ağzından “demeç” bile yayınladılar!..
Adam, şimdi kendini “aklamaya” çalışıyor;
“Hiçbir gazete ve televizyona demeç vermedim” deyip, ekliyor: “Adıma haber üretildi!”
Dikkat edin; haber yok, “imalat” var!..
İMZALAR... YAŞ MI, KURU MU?
Bu kadarla kalsalar yine iyi... Baktılar ki bu “çamur” tutmadı, önceki gün de “değişiklik teklifindeki imzalar”a taktılar kafalarını!..
Yok, “215 imza yok”muş da, “sadece 7 imza” varmış!.. “İmza”ların “yaş” mı, “kuru” mu olduğu araştırılmalıymış!..
Bu ne hassasiyet!..
Malûm; Albay Dursun Çiçek’in imzasıyla bile bu kadar ilgilenmemişler ve hatta “kâğıt parçası” deyip olayı örtbas etmeye çalışmışlardı!..
Şimdi ise; “Armudun sapı, üzümün çöpü” deyip kafaları bulandırmaya ve elbette “değişiklik teklifini sulandırmaya” çalışıyorlar!..
“Teklifin özü”ne yönelik eleştiriler kamuoyundan destek görmeyince; şimdi kalkmışlar “kabuk”la uğraşıyorlar!..
Yani, bildik “cambaza bak” numaraları!..
Ama, onlar da haklı;
Bu teklif eğer “330 oy”la Meclis’ten geçerse, hele de “referandum” oylamasından “evet” çıkarsa; “Yargıdaki CHP saltanatı” sona erecek!..
“Arka bahçe” tarumar olacak!..
“Kale”ler el değiştirecek!..
O halde, “can havliyle” yumruk savurmaya devam!.. Nasıl olsa, ring kenarındaki “antrenör”ler “gaz” vermeye devam ediyor:
“Aferin evlat!.. Çok iyisin, çoookk!”
SEZER’İ KİM CİDDİYE ALIR?
O kadar “zavallı”lar, o kadar “aciz” ve “perişan”lar ki; A. N. Sezer’den bile “medet” umup, ondan “taktik destek” almaya başladılar... Daha doğrusu; Sezer’den değil de “Sezer’in yakın çevresi”(!)nden!..
Eskiden de yaparlardı bunu!..
28 Şubat sürecinde, “üst düzey bir komutan”ın ağzından haber yaparlardı... Şimdi, “yakın çevre”(!)leri kullanıyorlar!..
İyi ama, millet; Sezer’i “takmaz”, onun ne dediğine hiç “itibar” etmez ki, onun “tavassut”una başvuruyorlar!..
Ecevit’in bile, ölmeden önce; “Hayatımdaki iki hatadan biriydi” dediği Sezer, “Hukuk ayaklar altına alınıyor” dese ne yazar, demese ne yazar?..
O Sezer ki;
“İnsanların yüzüne bakarak konuşamayan, mağrur bir adam”dır!.. Prof. Doğu Ergil’in ifadesiyle; Sezer denilen adam; “okuduğu metnin dışına bile çıkamaz!”...
Bundan önce ne söyledi de dinlendi ki, şimdi söyledikleri dinlenip, dikkate alınsın!..
Bu ülkede “deprem”ler oldu, “sel felaketleri” yaşandı... O zaman “Köşk’ten çıkamayan” bir adamı, bu millet hiç ciddiye alır mı?..
“Annesinin mezarı”nı bile, hiç kimse görmesin diye “gece karanlığı”nda ziyaret eden bir adamı, kim dikkate alır?..
Sorarım size;
“Sümüklüböcek”lerin bile “iz” bıraktığı şu dünyada, Sezer; ne gibi bir “iz” bırakmıştır ki, bu millet onu hatırlayıp da ciddiye alsın!..
Pardon, “bir tek iz” bıraktı;
O “teröristleri affeden Cumhurbaşkanı”dır!..
Şimdi kalkmışlar, böyle bir adamdan “medet” umuyorlar!..
Demek oluyor ki;
Uğur Dündar da iyice “çaresiz”leşti!..
Eğer “acziyet” içinde kıvranmasaydı;
“Demokratik talepler”e karşı çıkıp, “bürokratik iktidar”ın sözcülüğüne soyunmazdı!..
Tabii; “acziyet” içinde olan sadece Uğur Dündar ve ekibi değil!.. Örneklerden de görebileceğiniz gibi, “Ergenekoncular” da panik halinde, “Ergenekon avukatları” da!..
Hepsi de, “groki” durumdalar!..
Hiç olmazsa “Temmuz’a kadar dayanmaya” çalışıyorlar!.. O zamana kadar dayanabilirlerse, “nakavt” olmaktan kurtulacaklar!.. Çünkü, “mağlubiyet”e dünden razılar!..
Habire “yumruk savurmaları” bu yüzden!..
Tabii; “havayı dövdüklerinin” farkında değiller!..
“Korkunun ecele faydası olmadığının” da!..
==============
Savcı Kayasu’nun isyanı
Savcı Sacit Kayasu, “HSYK’ya isyan” etmekte yerden göğe haklı... Ama, HSYK da haklı!!!.. “Ergenekon hakim ve savcıları”nın yerlerini değiştirip, özellikle “asker sanık”ların “tahliye” edilmeleri için ellerinden gelen çabayı harcayan, “gündemi gaspedebilmek” için “gerilla taktiği” uygulayan, daha da olmadı Adalet Bakanı ve Müsteşar’ına sürekli “tuzak”lar kurmaya çalışan HSYK üyelerinin; “aylardır göreve iade edilmeyi” bekleyen Savcı Sacit Kayasu’nun taleplerini, bırakın “gündem”lerine almayı, dikkate bile almaya vakitleri yok!..
İşleri-güçleri “Ergenekon sanığı komutanları tahliye” ettirmek!.. İşin doğrusu; “yeni atadıkları hakimler” eliyle de, bunu başarıyorlar!.. Birkaç hakim ve savcı daha değiştirebilseler, “tutuklu komutan” bırakmayacaklar!.. Hepsini “tahliye” ettirecekler!..
Sacit Kayasu’ya gelince... Adamcağız; “Kenan Evren ve cuntası” hakkında dava açtığı için “meslekten men” edilmişti... Hakkını aradı ve kazandı... AİHM bile “haklısın” dedi ama, HSYK’da “tık” yok!.. Çünkü onların işleri, başlarından aşkın!.. “Kurtarılacak o kadar çok komutan” var ki!..
Söyleyin;
Bu durumda Sacit Kayasu “isyan” etmesin de n’aapsın?..