Eğilimler
Türkiye üç ay süreyle anayasa konuşacak ve anayasa tartışacak. Allah'a şükür demokrasi var: Herkes eteğindeki taşı dökecek. Sıcak gündemler, hele sistem tartışmaları bütünü ve geleceği görmemizi engelliyor. Gelecek on yılı öngörmeden ve geçmiş on yılı dikkate almadan bu sıcak tartışmalara balıklama dalınca, bu gündemler arasında sıkışıp kalma ve önemli eğilimleri ıskalama tehlikesi var.
Türkiye sistemini değiştiriyor. Değişen, 27 Mayıs 1960'ta kurulan silahlı vesayet düzeni. Değişim 28 Şubat postmodern darbesinin fiyaskosu ile başladı. 2000 ve 2001 krizi ile dibi bulan Türkiye, çıkış yolu aradı. AK Parti'yi iktidara getirerek arkaik düzeni tasfiyeye girişti. 27 Nisan 2007'de arkaik düzen, ürkek bir çıkışla toparlanmaya çalıştı. Bir gün sonra, Cemil Çiçek'in okuduğu Bakanlar Kurulu açıklaması, bu elektronik darbe teşebbüsünün sanal alemden dışarı çıkmasını engelledi. Eşzamanlı olarak Ergenekon soruşturması hız kazandı. Yargı, devletin derinlerine yerleşmiş iktidar asalağı çeteleri bir kolundan tutup karanlıklardan çıkarttı ve ahtapotun çirkin suratını teşhir etti. Böylece hukuk içinde, devletinden ve birbirinden emin özgür insanların ülkesine geçiş için bir fırsat doğdu. Anayasa paketi, bu fırsatın doğru zamanda kullanılması anlamına geliyor.
"Demokratik açılım"ın durmasından şikâyet edenlerin bu fırsatı doğru okuması lâzım. Anayasa paketinde, Kürt sorununa dair doğrudan bir düzenleme yok. Ama, demokrasi standartlarını yükselten Türkiye'nin Kürt sorununu da çözüme yaklaştıracağı unutulmamalı. Anayasa paketindeki düzenlemelerle yerleşecek hukuk düzenine, en çok hak ihlaline uğrayan Kürtlerin ihtiyacı var. Askere sivil yargı yolunun açılması, yargı oligarşisinin hukuk devleti üzerindeki tasallutunun sona ermesi, hakları risk altındaki en kritik toplum kesimleri için önemli ve öncelikli. BDP işte bu yüzden anayasa paketini kayıtsız desteklemek zorunda. Üstelik Kürt sorununun çözümü önündeki direnç ancak bu anayasal düzenlemelerden sonra kalkabilir.
Anayasa paketi en çok MHP'yi zor duruma sokmuş durumda. MHP, milliyetçiliğin iki farklı yorumuna bağlı ve birbirine taban tabana zıt iki ayrı toplum kesimini çatısı altında barındırıyor. Bir tarafta anti-Kürt eğilimler ile MHP'ye yaklaşan Batılı ve seküler bir kesim var. Karşı tarafta MHP'nin klasik Orta Anadolu tabanında temsil edilen muhafazakâr-milliyetçi kesim duruyor. MHP bu iki farklı kesimi, ideolojisini bulanıklaştırarak ve zayıf bir liderlik inisiyatifi göstererek bir arada tutuyor. Anayasa paketi MHP'yi bu bulanıklığı gidermeye ve tavrını netleştirmeye zorluyor. 12 Eylül askerî darbesinden çok çekmiş olan ve askerî vesayet düzenine kategorik olarak karşı çıkan muhafazakâr milliyetçi kesime, anayasa paketine karşı çıkmasını açıklamakta zorlanacak. Destek verirse, Batılı ulusalcı kesim nezdinde sıkıntıya düşecek. MHP, eklektik duran bileşenlerine ayrılma tehlikesi ile karşı karşıya.
CHP siyaset sahnesinden giderek siliniyor. Mustafa Sarıgül'ün çekingen çıkışının yol açtığı deprem bile, CHP binasının ne kadar çürük olduğunu göstermek için yeterli. CHP ve Baykal, devlet partisi sıfatıyla, tasfiye edilen düzene sahip çıkıyor. Ancak bu düzeni bu çağda yaşatmanın imkânı yok. CHP ya bu yıkılan düzenin altında kalıp tasfiye olacak, ya da kendisine ayaklarını sağlam bir şekilde basacağı yeni bir zemin bulup kabuk değiştirecek. Temel hak ve özgürlükleri devlete karşı koruyan bir sol siyasî parti hüviyetine bürünmek CHP'nin yerleşebileceği tek zemin. Aksi takdirde anayasa paketi, CHP'de sonun başlangıcı olacak.
On yıl sonra, bugüne bakanlar tasfiye edilen bir düzenin yıkılışını takip edecekler. Eski düzenin ihyası imkânsız. Eski düzenin sahipleri, iktidar dizginlerini ele geçirseler bile Türkiye'yi yönetecek araçlara ve yeteneklere sahip değiller. Kurumlar, ancak aslî görevlerine döndükleri takdirde ve yeni düzenin himayesinde yaşayacaklar.
Hızlandırılmış bir tarih kesitinin son dönemecindeyiz. Ricat yolları kapalı. Daracık bir patika bile yok. Tek çare ilerlemek.