Bizim Ahmet Bozüyük Belediye Başkanı
“Bizim Ahmet’i” 2004 yerel seçimlerinde hem Bozüyük Belediye Başkanı olarak hem de yine Bozüyük Belediye Başkan adayı olarak tanıdım.
Seçim çalışmalarının en hızlı başladığı zamanlardı, Ak Parti rüzgârı ise bütün yurdu sarıp sarmalamıştı. Benim de bir seminer münasebetiyle yolum Bozüyük’e uğramıştı.
O günlerde bana asistanlık yapan yardımcım ki; çok başarılıydı, leb demeden lebleyi anlar ve görevini eksiksiz yapardı. Eskişehirli olması münasebetiyle Bozüyük’le de ilgilenirdi. Onun ricası üzerine Bozüyük’de bir seçim nabzı tutalım istedik.
Bir kentte seçim nabzı tutacağım zaman hiç kimseyle görüşmeden, konuşmadan, hiçbir ön bilgi almadan sokaklara dalar ve kendime has belirlediğim kriterlerime göre çalışma yaparım. Bozüyük’te de öyle yapmak üzere sahaya indim, ara sokaklardan, cami ve kahve önlerinden, muhtarlıklardan, iş yerlerinden derken şehrin üçte ikisini dolaştım.
“Bozüyük’te belediye başkanlığını hangi parti kazanır?” diye sorduğum sorulara direkt; “Bizim Ahmet kazanır” cevabını aldım. Oysa “Bizim Ahmet” diye bir parti yoktu. “Peki, sizin Ahmet kim?” diye sorduğumda; yine “Bizim Ahmet işte” diyorlardı.
Hemen hemen her yerde böyle cevaplarla karşılaşınca “Bizim Ahmet’i” benim de bulmam lazım diye çaldım kapısını. Sağ olsunlar hemen ilgilendiler ve o güne kadar hiç görmediğim “Bizim Ahmet’in” odasına aldılar.
Oda biraz kalabalıktı, bu kalabalığa çay ve çikolata ikram eden bir görevli vardı, ben de oturdum bir kenara, gözüm de çikolata dağıtan o görevlideydi. İşini bitirse de; “Belediye başkanını beklediğimi” söylesem diye acele ediyordum.
Neyse misafirlerine ikramda bulunan şahıs, elindekileri geniş masanın üzerine koydu ve boş bulduğu bir koltuğa oturup sohbete dâhil oldu. Ben hâlâ belediye başkanı bekliyorum. Bana en yakın oturan birine sessizce; “Belediye başkanı ne zaman gelecek” diye sordum. O da eliyle çikolata dağıtan kişiyi işaret etti.
Hafifçe bir öksürüp artık başkan olduğunu öğrendiğim şahsa doğru; “Belediye Başkanı Ahmet Berberoğlu’yla görüşecektim” dedim. Oturduğu yerden hafif yan dönerek, öyle güzel güldü, öyle güzel güldü ki, o gülüşü hâlâ unutamıyorum ve o gülümseme yüreğime öyle bir su serpti, öyle güven ve huzur verdi ki, donup kalmıştım.
Ne bileyim şimdiye kadar çok belediye başkanı gördüm, pek çoğunun seçimden sonra koltuğa oturunca boynunda bir hastalık peyda olur, sağa sola döndüremez ve burnunun doğrusuna gider. Bu başkan öyle değil, büyük bir ailenin çok sevilen bir ferdi gibiydi. Anladım ki, bu adam boşuna “Bizim Ahmet” olmamış.
İşte bizim “Ahmet’i” o gün tanıdım ve çok sevdim. Misafirler gittikten sonra uzun uzun sohbet ettik. Konuşurken bütün insanların beden dilini incelediğim için “Bizim Ahmet’in” de beden dilini inceledim haliyle. Ve şaşkınlığım gittikçe artmıştı. Çünkü “Bizim Ahmet,” MHP’den başkandı ve aynı partiden yine adaydı.
Bana göre böyle biri MHP’de olamazdı. Ya Ak Parti’de olmalıydı ya da Büyük Birlik Parti’sinde. Çünkü Bizim Ahmet “Ülkücüydü” ama “Irkçı” değildi. “Milliyetçiydi” ama “Ulusalcı” değildi. Üstelik dini alt yapısı çok iyiydi. Yüzeysel bir Müslümanlığı yoktu. Çok okuyan biriydi. Dünyayı ve Türkiye’yi iyi tanıyor ve bilgili görgülü bir insandı.
Tekrar nabız yoklamak için sahaya indiğimde neden “Bizim Ahmet’in” kazanacağı anlaşılmıştı. Evet, “Bizim Ahmet” partisinden dolayı değil, Bozüyük ailesinin bir ferdi olarak, hem o dönem hem de 2009 seçimlerini kazanmıştı.
“Bizim Ahmet,” önceki hafta Ak Parti’ye geçmiş. Geç oldu ama güç olmamıştır. Aslında çoktan geçmeliydi. Hayırlı uğurlu olsun. Umarım Sayın Başbakan R. Tayyip Erdoğan, “Bizim Ahmet’i” kurda kuşa yem ettirmez. Çünkü böyle insanların sayısı az artık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.