Vakit’in, veremeyecek hiçbir hesabı yoktur!
“Dar kapsamlı” da olsa, “sivil irade” tarafından “ilk defa” bir “Anayasa değişikliği teklifi” hazırlandı ve geçen hafta Meclis’e sunuldu... Bu değişikliğin yapılmasını engellemek için; CHP ve MHP başta olmak üzere, “yargı” ve “malûm medya”dan, eleştiri dozajı hayli yüksek tepkiler geldi... Bu tepkilerde; adeta, bir “Ergenekon taktiği”nin izlendiği bile söylenebilir... Öyle ya; kod adları Sarıkız ve Ayışığı olan “darbe planları”nda, ülkede “kaos” oluşturabilmek için “parti”lerin, “sendika”ların, “işçi”lerin, “üniversite”lerin, “öğrenci”lerin, “STK”ların devreye sokulması, “medyadaki bazı kişiler”den yararlanılması öngörülüyordu... Ne enteresandır ki; “Anayasa değişikliği” sürecinde de benzer bir “yol” izlendi... CHP ve MHP’nin; “Biz bu değişiklikte yokuz!.. Katkı da vermeyiz, teklif de!” demelerinden sonra; önce “yargı” girdi devreye... Yapılmak istenen değişiklikle; yargının “kuşatılmak” ve hatta “ele geçirilmek” istendiğini iddia ettiler... Bu iddialar; toplumda bekledikleri yankıyı yapmayınca, “malûm medya” girdi devreye... AK Partili bazı milletvekillerinin ağzından haberler yaparak, onların “değişikliğe karşı” oldukları havasını yaymaya çalıştılar... O kadar ki; “10-15 gündür yurtdışında” olan ve hiçbir gazeteciye demeç vermeyen Vahit Erdem’in ağzından, “değişiklik karşıtıymış gibi” haberler yaptılar... Ortada “demeç” yoktu, tam aksine “masabaşı imalat” vardı!..
Tabiî, bu taktik de tutmadı.
Çünkü, “adlarına haber yapılan” milletvekilleri tek tek açıklama yapıp, “haberlerin uydurma olduğunu” bildirdiler!.. Yani, “sipariş haberler” de sonuçsuz kaldı!..
O halde, “yeni bir oyun” sahneye konulmalıydı ki, bu değişiklik yapılamasın!.. Bu defa; “215 imza” ile Meclis’e sunulan “değişiklik teklifi”nde, “imzasının olmaması gereken” Meclis Başkanı M. Ali Şahin’in de imzasının bulunduğu iddia edildi... Ve hatta, bunu “kanıtlamak”(!) için, medyaya “korsan listeler” bile servis edildi... Ne var ki; bu oyun da “fiyasko” ile sonuçlandı.
“Yenilen pehlivan güreşe doymazmış” misali, bir “oyun” daha sürdüler sahneye...
Bu defa da; Meclis’e sunulan metnin “teklif” değil, “tasarı” olduğunu iddia etmeye başladılar... İddia sahiplerine göre; bu değişiklik metni “milletvekilleri” tarafından değil, “Bakanlar Kurulu” tarafından hazırlanmıştı... Yani; Hükümet, “Meclis’i devre dışı bırakarak, kendi Anayasasını hazırlıyor”du!.. Böylece, “muhtemel bir Yüce Divan yargılaması”na karşı, kendini garantiye alıyordu... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, yaptığı atamalarla bu stratejiye katkıda bulunuyordu...
Nitekim, Denizcilik Müsteşarlığı’nda görev yapan Alparslan Altan’ı “Anayasa Mahkemesi yedek üyeliği”ne ataması, bu hazırlığın bir göstergesiydi!.. Bu atamalar yapılıyordu ki; ilerideki muhtemel bir yargılamada, “Başbakan ve Bakanlar lehinde” oy kullansınlar!..
FULYA HANIM DA BÖYLE ATANMIŞTI!
Bugüne kadar yaptığı yayınlarda; “doğru”ya daima sahip çıkan, “yanlış”ların ise her daim karşısında olan Vakit, geçtiğimiz Cuma günü manşetten verdiği “Ankara’da pis oyunlar” başlıklı haberinde; oynanmak istenen oyunları tek tek “deşifre” etti... “AK Parti’de çatlak” haberlerinin de, “korsan liste” girişimlerinin de, “pis, iğrenç ve mide bulandırıcı entrikalar” olduğunu tek tek gözler önüne serdi.
Vakit, geçen hafta; geçmişte tezgâhlanan bir oyunu daha deşifre etti... Alparslan Altan’ın Anayasa Mahkemesi Yedek Üyeliği’ne atanmasına karşı çıkan ve hatta onun, ileride “diyet” ödeyeceğini iddia eden CHP’lilere, Fulya Kantarcıoğlu’nu hatırlattı...
Öyle ya;
Yekta Güngör Özden, Anayasa Mahkemesi Başkanı iken, Anayasa Mahkemesi’nde raportör olan Fulya Kantarcıoğlu da; Anayasa Mahkemesi’ne üye olmasının gerçekleşmesi için CHP’li Bakan Seyfi Oktay tarafından müsteşar yardımcılığına getirilmişti!..
‘Üst düzey bürokrat’ sıfatını kazanması için Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevine atanan Fulya Kantarcıoğlu, 19 Aralık 1995’te Anayasa Mahkemesi asil üyeliğine atanmıştı...
Vakit’in Kantarcıoğlu’nun atanma sürecini bütün ayrıntılarıyla gözler önüne sermesinden sonradır ki; CHP’liler, bu konuyu bir daha ağızlarına almadılar!..
Öyle ya; onlar Alparslan Atlan deseler, başkaları da Fulya Kantarcıoğlu diyecekler!..
Bu “suçüstü” hâlidir ki, CHP’lileri “susmak” zorunda bıraktı... Bu örnek ortaya çıkarılmasaydı, CHP’liler, belki de “desteksiz atmaya” devam edeceklerdi!..
İyi ki, Vakit var!..
Vakit var ki; hiçbir şey “gizli” kalmıyor!..
Vakit var ki; “gerçek”ler ortaya çıkıyor!..
Vakit var ki; oyunlar “deşifre” oluyor!..
TRT’YE ÖYLE BİR ÇÖREKLENMİŞLER Kİ!
Nitekim, Ankara Büromuz muhabirlerinden Cahit İkbal’in, “TRT’deki kadrolaşma”yı gözler önüne seren haberleri de; “AK Parti’nin kadrolaştığını iddia edenler”in maskelerinin düşmesine vesile oldu...
Öyle bir kadrolaşmışlar, TRT’yi öyle bir “çiftlik” haline getirmişler ki; “Genel Müdür Yücel Yener’in yedi sülalesi”nin yanısıra, MHP’liler de, CHP’liler de, DSP’liler de, “Paşaların ve yargı mensupları”nın eş, dost, akrabaları da çöreklenmişler TRT bünyesine... Hem de, hepsi “dolgun maaşlar” alarak!.. Üstelik, çoğu da “hak etmediği” hâlde!..
Cahit İkbal, geçen hafta üst üste yaptığı haberlerle, bu “kadrolaşma”yı gözler önüne serdi.
TRT nasıl kuşatılmış, “TRT arpalığı”ndan kimler yemlenmiş, nasıl bir “ballı koalisyon” kurulmuş; Cahit İkbal, bunları isim isim sıraladı... Hem de; “kim, kimin yakını”dır, tek tek belgeleyerek!..
Bugün de; bu “kadrolaşma”ya karşı başlatılan “hukuk süreci”nin nasıl ve kimler tarafından baltalandığını deşifre ediyoruz...
Düşünebiliyor musunuz;
Devlet Denetleme Kurulu, olaya el atmış... Raporunu hazırlamış... Başbakanlık da, “gereğinin yapılmasını” istemiş!.. Ama Danıştay; “Hayır” demiş; “Onlara dokunamazsınız!”
Sormak gerekmez mi;
Her şeye Danıştay karar verecekse, Devlet Denetleme Kurulu niye var?.. Yargı, her şeyi çok iyi biliyorsa, o halde bırakalım, ülkeyi de yargı yönetsin!..
Gerçi, onu da yapıyorlar ya!..
BAYKAL’IN ÇAMUR ATMA GİRİŞİMİ
Danıştay deyince; CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, geçtiğimiz günlerde çıktığı Show TV ekranlarında, “Danıştay cinayeti” konusunda sarfettiği sözlere değinmeden geçmek olmaz!..
Deniz Baykal, Ali Kırca’nın yönettiği Siyaset Meydanı programında “Vakit’i hedef alarak” bazı sözler sarfetti!.. Vakit’in, “Danıştay üyelerinin fotoğrafını yayınladığını, Alparslan Arslan’ın da o üyelere ateş ettiğini” iddia etti!..
Öncelikle şunu söyleyelim:
Olayın meydana geldiği ilk gün ne dediysek, bugün de sözlerimizin arkasındayız... O gün dedik ki; “Çiğ yemedik ki, karnımız ağrısın!.. Yaramız yok ki, gocunalım!”
Vakit’in, ne “tetikçi”lerle bir işi olabilir, ne de “illegal” kişi ve kurumlarla... Alparslan Arslan’ın işlediği cinayetle Vakit arasında bağlantı kurmak isteyenler, bu “iddia”larını belgelerle ispatlamak zorundadır!..
İspatlarlarsa, işte açıkça söylüyoruz;
“Bu gazeteyi kapatırız... İddia sahiplerinden ve maktul yakınlarından da özür dileriz!”
Ama, ellerinde hiçbir “bilgi” ve “belge” olmadan Vakit’e çamur atmak, “zifos” sıçratmak isteyenlere de, en hafif tabiriyle “müfteri” demekten çekinmeyiz!..
Sadece “Danıştay cinayeti” konusunda değil, herhangi bir “cinayet”te, herhangi bir “yasadışı/illegal olay”da Vakit’in bağlantısını ispatlayamayıp da, “salya-sümük saldıran”lara bir tek sözümüz var:
“Bizde kemik yok!.. Başka kapıya!”
Sayın Baykal’a da sözümüz şu:
“İktidarla bir mücadeleniz varsa, bunu kendi başınıza yapın!.. Bizim üzerimizden ateş etmeye yeltenmeyin!.. Vakit’in söyleyemeyeceği söz, veremeyeceği hiçbir hesap yoktur!.. Bir belgeniz varsa, koyun ortaya!.. Yoksa, susmasını bilin!.. Çünkü, susmak da bir erdemdir!..”
O KARARI YARGITAY VERDİ!
Şunu da hatırlatalım:
“Dinci işi” denilerek “örtbas” edilmek istenen “Danıştay cinayeti” dâvâsının “Ergenekon dâvâsı” ile birleştirilmesine karar veren makam, Yargıtay’dır!.. Hani sizin üzerine çok titrediğiniz, “kuşatılmak ve ele geçirilmek” istendiğini iddia ettiğiniz Yargıtay vardı ya, işte o Yargıtay!..
İşin enteresan tarafı;
Henüz Anayasa değişikliği Meclis’ten geçmedi... Referanduma da gidilmedi... Yani, yargı henüz “kuşatılmış” ya da “ele geçirilmiş” değil!..
Sizin deyiminizle;
Yargı, hâlâ “bağımsız”dır!..
Yani, sizin anlayacağınız;
Danıştay dâvâsı ile Ergenekon dâvâsının birleştirilmesine karar veren “bağımsız yargı”dır!..
Siz, istediğiniz kadar “tez”inizi anlatın, istediğiniz kadar “analiz” yapın, “saçmalama özgürlüğü”nü de sonuna kadar kullanın ama, sakın ola “gerçek”lerle oynamayın, olayları çarpıtmayın!..
Vakit’le bağlantı kurmaya çalışmak yerine, bir boş vaktinizde olayın “Derin”ine inin!.. Sabahları “bisiklet”le dolaşırken, biraz “perde gerisi”ni düşünün!.. Öyle ya; bu işin arkasında; “Tehlikenin farkında olmamızı isteyenler” olabilir!..
Sözün özü Sayın Baykal;
“Bin” düşünün,
Ama “bir” söyleyin!..
Ağzınızdan çıkanı da, kulaklarınız duysun!..
Hele Vakit hakkında konuşurken;
“Bir defa daha düşünün!”
Bisiklete biniyorsunuz bari “dolmuş”a binmeyin!..
Pedala basıyorsunuz, bari “mandepsi”ye basmayın!..
Aksi halde, “müfteri” olursunuz!..
Şimdilik, bu kadarını söylüyoruz...
Selâm, saygı ve gönül dolusu muhabbetlerimizle...