Yargının yargısı
"Fırsatlar" başlığı altında sıralananlar şunlar; aynen aktarıyorum:-Anayasa değişikliği çalışmaları,-Yargıtay Kanunu değişikliği çalışmaları,
-Avrupa Birliği uyum sürecinde ulusal mevzuatımızın, AB müktesebatı, çağdaş hukuk normları ve uluslararası alanda genel kabul gören standartlarla uyumun sağlanacak olması,
-Yargı reformu çalışmaları,
-Türkiye'deki demokratik hayatın ve demokrasi kültürünün gelişimine bağlı olarak, bağımsız, demokratik, adil, hızlı, etkin ve verimli bir yargılama sürecine ilişkin güçlü toplumsal beklenti.
"Tehditler" başlığı altında öne çıkan madde ise HSYK hakkında:
-HSYK'nın mevcut yapısı ve Yargıtay üyeliği seçiminde Yargıtay'ın kurum olarak aktif rolünün bulunmamasının sebep olduğu olumsuzluklar ile üye seçiminde uyulması gereken objektif kriterlerin yetersizliği.
"Fırsat" ve "Tehdit" başlığı altında yargı hakkında hükümleri içeren bu ifadeler, hükümete veya bir sivil toplum örgütüne değil, yargının temsil niteliği en yüksek kurumu olan Yargıtay'a ait. Yargıtay'ın 2010-2014 Strateji Belgesi kendisi, yani yargı hakkında bu yargıları veriyor. İsteyenler metnin tamamına http://www.yargitay.gov.tr/dmdocuments/sp.pdf adresinden ulaşabilirler.
Anayasa değişikliği çalışmaları, yargı reformu, AB uyum süreci Yargıtay tarafından bir fırsat olarak görülüyorsa; HSYK'nın mevcut yapısı ise bir tehdit olarak tanımlanıyorsa, o zaman yüksek yargı temsilcileri neye itiraz ediyorlar?
Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker dün, Başbakan'ın eleştirilerine "Söylediklerimiz yargı bağımsızlığının güçlenmesi için" cevabını veriyor. İyi de "yargı bağımsızlığı" ne için? Yargı elbette bağımsız olmalı. Bunun için yargıç teminatı olmalı; yani yargıçlara kimse dokunamamalı. Beğenmediği yargıcı kimse değiştirememeli. Neden? Başka türlü adalet dağıtılamaz da ondan. Peki yargımız bağımsız mı? AB standartlarının üzerinde bağımsız olduğu konusunda herkes müttefik. Peki tarafsız mı? Hayır. O zaman bu yargı bağımsızlığı ne işe yarıyor? Yargıç tarafsız olsun diye sağladığımız bağımsızlık neye hizmet ediyor? Mevcut tabloya bakarak, bu bağımsızlığın yüksek yargı bürokrasisinin oligarşik eğilimlerine hizmet ettiği anlaşılıyor. Yargı bağımsızlığı, yüksek yargı temsilcilerine bir iktidar gücü veriyor.
Türkiye geçtiğimiz hafta, dünyanın bir başka ülkesinde olsa ortalığı ayağa kaldıracak bir yargı skandalı yaşadı. Bir tek hâkim, toplumu korku ve endişeye sevk eden çok önemli bir davada 19 askeri tek bir kararla serbest bıraktı. Üç kişilik mahkeme heyeti ise bu kararı düzeltti ve yenilerini ekleyerek serbest bırakılanların tekrar tutuklanmasına karar verdi.
Korkumuz, bu ülkenin güvenliğini emanet ettiğimiz askerlerin bizim canımıza ve hukukumuza kastetmeleri. Gözlerimiz fal taşı gibi açılmış, yargının tarafsız şekilde hükmünü vermesini, adaleti tesis ederek hukukumuzu korumasını bekliyoruz. Neden yüksek yargıdan tek ses çıkmıyor?
Yargı bağımsız olmalı. Bu bağımsızlık zırhı yargıya, emrinde koca ordular olan generallere karşı sağlam bir koruma sağlamalı. Bizim hakkımızı, elindeki silahı suç işlemek için kullananlara karşı korumak için. Peki bu son skandalda yargı bağımsızlığı kime hizmet etti? Yanlışı, kim düzeltti, tarafsızlığı kim sağladı?
Yargı reformu ve anayasa değişikliği tartışmalarında kilit kavram "yargının tarafsızlığı". Askere sivil yargı yolunu anayasa hükmü haline getiren, yani yargıya asker karşısında bağımsızlık veren 145. madde hakkında tek bir söz bile söylemeyen yüksek yargı sözcülerinin tarafsızlığına ben şahsen güvenmiyorum. Yargıtay Başkanı, anayasa ve yargı reformu hakkında konuşmadan önce kendi kurumunun strateji belgesini okumalı.