CHP’ye, Ergenekon’a, Yargı’ya Van minute!
Şairlerin ve türkülerin; “Dert bir değil, elvan elvan” demesi, Karadenizli Temel’in “hangi birisi, hepsi ters celiy” diye yakınması gibi; bugün ben de ne yapacağımı, ne yazacağımı bilemez durumdayım... Hani, ev hanımlarının en büyük derdi, “hangi yemeği yapacağına” karar verememektir de, eşi ve çocuklarından tercihte bulunmalarını isterler ya, şu an, ben de aynı kararsızlık içindeyim... “Konu” o kadar çok, “malzeme” o kadar bol ki, acaba “hangisini” yazsam!.. Mönüde Ergenekon var, Balyoz var, polemik var, yargı var, asker var, İsrail var, Başsavcı var... Var oğlu var!.. Hepsini karıştırıp bir “çorba” mı yapsam, yoksa bu malzemelerden bir “türlü” mü pişirsem?.. Yazının burasına geldim ama, hâlâ bir karar verebilmiş değilim... En iyisi, “Besmele”yi çekip, bir yerlerden başlamak... Öyle ya; “Başlamak, bitirmenin yarısıdır” demişler... Dahasını da demişler; “En kötü karar, kararsızlıktan daha iyidir!”
O halde, haydi Bismillah;
“Van”dan başlayalım!..
CHP, ERMAN TOROĞLU’NU ÇAĞIRSAYDI!
Efendim, malûmlarınız olduğu üzere; CHP’liler “Van acısı”nı dindirebilmek için, sürekli “başkalarını” suçluyorlar... Bir “kuyruk acısı” ki, sürekli hoplatıyor CHP’lileri... En sonunda, “aranan suçlu”(!)yu buldular...
İddiaya göre; suçlu(!) AK Partililer ve Emniyet güçleri idi!.. Emniyet, CHP otobüsünü “yanlış sokağa” yönlendirmiş, sokakta bekleyen AK Partililer de, yanlarında getirdikleri “koli koli yumurta”yı CHP’lilerin üzerine atmışlar!..
Yılmaz Ateş başkanlığındaki CHP kurmayları, dün bu “iddia”larını kanıtlamak için, “spor” programlarındaki “Oynat Uğurcuğum” taktiğine başvurmuşlar!.. “Görüntü”leri oynatmışlar, durdurmuşlar!.. Oynatmışlar, durdurmuşlar!.. Tabii, “bu kişi filanca” diyebilmek için!.. Ama, “ilk defa” böyle bir uygulama yaptıkları için, “acemilik”ler sergileyip, “gülüşmelere” sebep olmuşlar...
Bu durumlarda, işi ehline vermek lâzım!.
Meselâ, oraya Erman Toroğlu’nu çağırsalardı, hiç problem çıkmaz, CHP’liler de “komik” duruma düşmezlerdi...
Erman Toroğlu, “Oynat Uğurcuğum” der, oynatırdı görüntüleri... “Durdur” veya “dondur” dediğinde de, Baykallı görüntüler donardı!..
Neyse... Her “ilk”te böyle “acemilik”ler olur... Umarım, bir dahaki sefere Erman Toroğlu’nu çağırmayı ihmal etmezler.
Yalnız, Erman Toroğlu’nun çabaları “CHP’yi kurtarmaya” yeter mi, işte ona garanti veremem...
Çünkü, CHP, “suçlu avı”nı bırakıp, artık “ayna”ya bakmaya ve “Bu saldırı niye?” diye sormaya başlamalıdır!..
BU DA, VAN’DAN “VAN MİNUTE!”
Öyle ya;
Bu saldırı, “doğaçlama” bile olsa, bir “arka plânı” vardır!..
Mazlum-Der Van Şube Yönetim Kurulu Üyesi Av. Mehmet Nasih Aydın’ın dediği gibi; Deniz Baykal’a atılan yumurtaların failleri “Mazlum Kürtler” olamaz mı?..
Tamam, “yumurta” bile atılmış olsa, bu “saldırı”yı savunmak, elbette mümkün değil!.. Ama, bu saldırıyı, bir “günah külliyatı”na protesto olarak değerlendirmek de mümkün!..
Av. M.Nasih Aydın öyle diyor ya;
“CHP ve lideri, bu ülkenin yüzyılını yakan Ergenekon’un avukatlığını üstlenmiş, binlerce faili meçhulün üstünü örtmek istemiş, köylerin yakılıp insanların evlerinden, yurtlarından edilmesine, meydanlarda bu ülke insanlarının üzerlerinde taşıdığı çarşafların saldırganca parçalanmasına, Kur’an kursu yasaklarına, başörtüsü yasağı ve düşmanlığına, katsayı adaletsizliğine, anadil yasağı, kolluk gücü baskısı ve sayılamayacak kadar kabarık hak ihlallerine kaynaklık etmiş bir zihniyetin arkasında durmuştur. Ona atılan yumurtaların failleri ne AK Partili ne de BDP’lilerdir, bizzat mazlum Kürtlerdir.
Van halkı; yıllarca ezilip horlanmalarına ses çıkarmayıp çanak tutanların hiçbir özür bile dilemeden gelmesini hazmedememiş, canı yanmış coğrafyanın, her hanesinde bir evlat acısı yaşanan ailelerin, yoksulluk ve ihanete uğramışlığın öfkeli çocuklarının anlık refleksleridir bu tepkiler.
CHP lideri, kendisini dinlemek için salonu hıncahınç dolduracak ve alkışlayacak kimseleri mi bekliyordu yoksa? Eğer bu beklentisinin boş çıkması karşısında hayal kırıklığı yaşıyorsa, bilsin ki daha çok hayal kırıklığı yaşayacak ve daha çok tepki görecektir.”
Galiba, gerçek de bu!..
Van halkı, aslında; Baykal’ın şahsında “Ergenekon zihniyeti”ne tepki göstermiştir!.. Yıllardır süren “baskı”lara, “zulüm”lere, “faili meçhul”lere tepki göstermiştir!..
Dolayısıyla, “Baykal’ın hevesi”ni kursağında bırakmışlardır!.. Öyle ya; “Van’a kadar gittim” diye hava atacakken, “yumurtalı saldırı”ya maruz kalmıştır!..
“Alkış” beklediği ellerden “yumurta” atılmıştır ki; Baykal, “havası sönmüş balon”a dönmüştür!..
Uzun lafın kısası;
Bay Baykal ve kurmayları “görüntü”lerle uğraşmak yerine “olayın temeli”ne inmelidir!..
Van halkı, “Van Minute” demiştir!..
CHP, bu mesajı iyi okumalıdır!..
BU YARGIÇ TARAFSIZ OLABİLİR Mİ?
Van halkının verdiği “Van Minute” mesajının altında, öyle sanıyorum ki, “yargıya tepki” de vardır!..
Bay Deniz Baykal, sürekli “bağımsız ve tarafsız yargının kuşatıldığından ve hatta ele geçirilmek istendiğinden” dem vuruyor ya; Van halkının “Van Minute” tepkisinin altında; “Bu mu bağımsız ve tarafsız yargı?” isyanı vardır.
Şu hale bakın;
Hamdi Yaver Aktan adlı yargıcımız hem “Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nde üye”dir, hem de “Cumhuriyet gazetesi”nin yazarıdır!..
Böyle bir hakim, hiç “tarafsız” olabilir mi?.. Böyle bir hakim hiç “bağımsız” karar verebilir mi?..
O Cumhuriyet gazetesi ki;
Sahibi İlhan Selçuk’tan yazarları Mustafa Balbay’a, Behiç Gürcihan’dan Gürbüz Çapan’a ve Vedat Yenerer’e kadar, birçok çalışanı ile birlikte bir “Ergenekon üssü” durumundadır!..
Gazete, “Ergenekon sanıkları” ile doludur.
Hamdi Yaver Aktan, maalesef işte böyle bir gazetede “yazı” yazmaktadır!..
Hayır, “yazı yazması”na hiçbir itirazım yok... İnsanlar, “uzmanlık alanları” ile ilgili konularda, her gazetede yazı yazabilirler!..
Ama, Hamdi Yaver Aktan’ın bir “engel”i var... Bu engel, “Cumhuriyet’in Ergenekon üssü haline gelmesi”nden çok daha öte bir engeldir!..
Çünkü, sayın yargıcımız;
İleride “Yargıtay Ceza Genel Kurulu”na gelmesi muhtemel bir “dâvâ”da, yani “Ergenekon Dâvâsı”nda karar verecek bir konumdadır!..
Düşünebiliyor musunuz;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Ergenekon Dâvâsı’na bakacak, mesela İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Behiç Gürcihan, Vedat Yenerer ve Gürbüz Çapan hakkında karar verecek!..
Sorarım size;
“Karar vericiler” arasında bulunacak olan Hamdi Yaver Aktan’ın, “Cumhuriyet gazetesi sahibi, çalışanları ve ortakları aleyhinde karar verebileceğini” düşünür müsünüz?..
Öyle ya, yargıcımız, aynı zamanda bir “Cumhuriyet yazarı”dır!..
Cumhuriyet de, “Ergenekoncularla dolu”dur!..
Hele söyleyin; sadece, böyle bir gazetede “yazar” olmak bile bir “ihsas-ı rey” değil midir?..
Peki, “tarafsızlık” nerede?..
“Bağımsızlık” nerede?..
Hani, “Bremen Mızıkacıları” gibi hep bir ağızdan bağırıp; “Yargı kuşatılıyor!.. Yargı ele geçirilmek isteniyor” diyorlar ya; sadece şu örnek bile; “yargının kimler tarafından kuşatıldığını, kimler tarafından ele geçirildiğini” göstermeye herhalde yeterlidir!..
VAKİT BURADA!.. DİKKATLİ KONUŞ!..
Söz Hamdi Yaver Aktan’dan açılmışken, izninizle “dün yaşanan bir komedi”den söz etmek istiyorum.
Taksim’de yaptıkları “yürüyüş” esnasında, Genç Siviller tarafından “Darbeci Baro, Taksim’e hoşgeldin” pankartıyla karşılanan İstanbul Barosu; kuruluşlarının 132. yıldönümü dolayısıyla İÜ’de bir “Çalıştay” düzenlemiş... Çalıştayın dünkü konuşmacılarından biri de, Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi Hamdi Yaver Aktan’mış!..
Başlamış konuşmaya!
Tabiî, muhabirimiz Kenan Kıran da, basmış teybin düğmesine... Öyle ya; “konuşma”yı kaydedip, “haber” yapacak!.. Çünkü, konuşan kişi; “Sarı Çizmeli Mehmedağa” değildir!.. Bir “Yargıtay hakimi”dir ve onun ağzından çıkan her sözün bir “haber değeri” vardır!..
Olur ya;
Bir “yargıç” gibi değil, “siyasetçi” gibi konuşabilir!.. Daha önce yaptığı gibi, “Başbakan Erdoğan’a lâf yetiştirmeye” kalkışabilir!..
Bu da, “haber” olur!..
Uzatmayalım... Bizim Kenan Kıran teybin düğmesine basınca; “etrafındakilerin saldırısı”na uğrar!.. “Ses kayıt cihazı”nı elinden alırlar ve kapatırlar!..
Sizin anlayacağınız;
“Milli Şef İsmet İnönü” döneminde çıkarılan “Takrir-i Sükûn” kanunlarına uygun bir “sansür” uygularlar!..
Bununla da yetinmezler!..
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyelerinden Av. Turgay Demirci kürsüde konuşmakta olan Hamdi Yaver Aktan’a bağırır;
“Vakit gazetesi burada!..
Sözlerine dikkat et!..”
Şu hale bakın;
Bizim Kenan Kıran’a “sansür” uyguladıkları yetmiyormuş gibi, konuşmacıya da “sansür” uyguluyorlar!..
N’aapsın adamcağız;
“20 dakika” sürmesi plânlanan konuşmasını “12 dakikada” bitirip, iner kürsüden!..
Hani, merak etmedim değil;
Bizim Kenan Kıran orada olmasaydı, acaba “neler” söyleyeceklerdi? Esecekler, gürleyecekler ve “Hükümete salvo”da mı bulunacaklardı?..
Elbette bilemiyorum...
Ama, bildiğim bir şey var;
İşte “Baro”muz bu!..
“Avukat”larımız bu!..
Tabiî “yargı”mız da bu!..
Ortada böyle bir tablo varken,
“Yargının demokratikleştirilmesi” gerekli midir, gereksiz mi sorusunun cevabını sizlere bırakıyorum!..
Görün işte;
“Yargıyı özgürleştirmek” isteyen kimdir,
Var güçleriyle “direnenler” kim?..
“Malzeme”ler ortada!..
Ehh, bu malzemeden de, böyle bir yazı çıktı işte!.. Elbette “beğenenler” de olacak, “burun kıvıranlar” da!..
Ama ne yapayım;
Benim aşçılığım bu kadar!..
Beğenmeyen “lokanta”ya gitsin!..
Gidip, kendine bir “Van Minute” yemeği ısmarlasın!..
Fatih ve torunları!
NATO üyesi olmadığı halde İsrail’in Genelkurmay Başkanı Aşkenazi’yi Ankara’daki NATO Toplantısı’na davet ettiği için, Org. İlker Başbuğ’a 17 Mart günü sormuştuk ya; “Tanklardan ne haber?.. Aşkenazi’ye, geri vitesleri çalışmayan 32 M-60 tankını da sordunuz mu?”
Cevap, dün Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’den geldi... Sayın Gönül; İsrail’in arızayı giderdiğini ve tankları teslim ettiğini açıkladı...
Ne yalan söyleyeyim; bu açıklama bile içimi burktu... Düşünebiliyor musunuz; 70 milyonluk Türkiye, 5 milyonluk İsrail’e muhtaç!.. Bırakın “tank” yapmayı, satın aldığı tankların tamirini bile İsrail’e yaptırıyor!..
Bizler ki, “Fatih’in torunları”yız... Fatih Sultan Mehmed ki; daha “çocuk” denecek yaşta iken “top dökme”yi öğrenmiş ve hatta “mühendisliğini” bizzat kendisinin yaptığı “Şahî” adı verilen toplarla Bizans surlarını delik-deşik etmiş!..
Şu hâle bakın; “çağdışı” bulduğumuz padişahlar “mühendislik harikaları”na imza atmışlar... “Çağdaş padişahlar” ise, “toplum mühendisliği”nden başlarını kaldıramadıkları için olsa gerek; “satın aldıkları tanklar”ın tamirini bile İsrail’e yaptırıyor!..
Gel de üzülme!.. Gel de için burkulmasın!..